Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > 7 Ekim’den Bugüne Türkiye’nin Filistin Diplomasisi ve Etkileri

7 Ekim’den Bugüne Türkiye’nin Filistin Diplomasisi ve Etkileri

Mustafa Metin Kaşlılar

TUDPAM Başkan Yardımcısı

İsrail kurulduğu 1948 yılından beri Filistin’de yerleşimlerini genişletmekte ve tarihten bugüne kadar da sivil katliamlarını yenilemektedir. Birinci Dünya Savaşı sonrası başlayan Yahudi göçleriyle birlikte artan nüfus İsrail-Arap savaşlarıyla genişlemiştir. Filistinliler bu süreç içinde hem topraklarını kaybetmişler hem de soykırıma maruz kalmışlardır. Tarihsel arka planda Türkiye Filistin’in kuruluş tarihi olan 15 Mayıs 1988’de tanımış ve bununla birlikte Filistin Türkiye’de temsilcilik açılmıştır. Türkiye’nin, Filistin halkıyla yüzyıllar öncesine giden ortak bir tarihe ve yakın kültürel ve sosyal ilişkilere sahip olması da bu ilişkilerde çok önemli bir yerde bulunmaktadır. Türkiye tarihsel misyonun kendisine verdiği bir görev icabında 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız ve egemen Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik çabaları desteklemekte ve bunun içinde diplomatik yollar ile çalışmaktadır.

Türkiye son dönemde ise Filistin’e kalkınma yardımlarında bulunmuş, 2005 yılında Ramallah’ta Koordinasyon Ofisi açmış ve bu ofis Türk İş birliği ve Koordinasyon Başkanlığı (TİKA) başkanlığında yürütülmüştür. TİKA süreç içerisinde kalkınma ve insani yardım projelerini yürütmüş ve Filistin halkı için çalışmıştır. İnsani kalkınma için ise ilave olarak Kızılay ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) gibi önemli kurumları da oluşturmuştur. Türkiye sağlık, tarım, teknik yardım, kültürel mirasın korunması, su temini, okul ve hastane inşası ile polis eğitimi gibi alanlarda yardımlarını esirgememiş ve gıda temini hususunda da faaliyetlerine devam etmiştir. 2019 yılında yapımı tamamlanan Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesi ise son çatışmalarda İsrail tarafından bombalanmıştır.

Hamas-İsrail Çatışması ve Türkiye

Hamas’ın 7 Ekim günü başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu ile İsrail bir şok yaşamış ve bu saldırı ile Ortadoğu’da atmosfer daha da gerilmiştir. Aksa Tufanı Operasyonu sonrası İsrail Gazze’yi kadın, çocuk ayırt etmeksizin hava bombardımanına tutmaya başlamıştır. İsrail’in yaptığı soykırım hareketi üzerine Türkiye devreye girerek bu çatışmanın bitmesi ve sivillerin zarar görmemesi için ilk günden itibaren çaba harcamıştır. Türkiye çatışmaların başladığı ilk günden itibaren uluslararası örgütler ve ikili ilişkiler vasıtası ile bu gerginliği düşürmeye ve bitirmeye çalışmıştır.

Türkiye, İsrail’in Gazze’yi sivil ayırt etmeksizin hava bombardımanına tutmasına seyirci kalmamış ve bu yönde birçok görüşme gerçekleştirmiştir. Türkiye İsrail’in yaptığı hareketi bir soykırım olarak nitelendirmiş ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu beyan etmiştir. Türkiye ilave olarak Gazze’deki gerginliğin bölge ülkelerine sıçramasını engellemeye çalışmakta ve çatışmaların devamının bölgeyi daha da istikrarsız hale getireceğini düşünmektedir. Türkiye çatışmaların durması sonrasından iki devletli bir çözüm içerisinde kalıcı bir çözüm bulunması taraftarı olduğunu da göstermiştir.

Türkiye 7 Ekim’den bugüne kadar Gazze’deki sivillerin korunması ve acil ateşkes için çalışmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) bu süreç içerisinde insani ateşkes teklifleri Amerika Birleşik Devletleri ((ABD) tarafından sürekli veto edilmiştir. Türkiye Birleşmiş Milletler (BM) sisteminin olaylara müdahale etme gücü olmadığını ve belirli ülkelerin veto iradesinin demode olduğunu da sürekli beyan etmektedir.

Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ve İslam İş birliği Teşkilatı (İİT) zirvelerinde Gazze’deki çatışmaların durdurulması konusunda üye ülkeler ile istişarelerde bulunmuştur. Hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Dışişleri Hakan Fidan bu süreç içerisinde yüz yüze veya telefonla görüşmeler gerçekleştirmişler ve Gazze’deki çatışmaların sonlanması ve sivillerin korunması noktasında detaylı bilgiler vermişlerdir.

Türkiye insani yardım içinde Filistin’de sağlık ve gıda açısından da yardımda bulunmuştur ve bulunmaya devam etmektedir. Türkiye İsrail’in Şifa Hastanesi ve birçok sağlık kurumunu bombalaması üzerine hem 20 uzman doktor göndermiş hem de ilaç takviyelerini süratle artırmıştır.

Değerlendirme

Türkiye ateşkes ve savaşın sonlandırılması çağrısında bulunurken garantör bir devlet olarak sürecin içinde yer almak istemektedir. Türkiye özellikle Ukrayna-Rusya savaşının başlaması sonrası iki ülke arasında bir denge unsuru olmuş ve İstanbul’da iki ülkenin temsilcilerini ağırlamış, esir takaslarında süreci yönetmiş ve bu konuda önemli bir garantör ülke olacağını da göstermiştir. Türkiye bölgede kendisinin olmayacağı bir anlaşma ve görüşmenin etkisinin zayıf olacağını da düşünmektedir. Bu yüzden Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşında uyguladığı politikaları Hamas-İsrail çatışması içinde uygulamak istemektedir. Türkiye bu süreçte İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) yargılanması için çalışmaya devam ederken, çatışmanın durdurulması içinde yoğun mesai harcamaya devam edecektir. Bu süreç içinde çatışmalarda zarar gören sivillere sağlık ve gıda alanlarında da yardımlarını sürdürmeye devam edecektir. Türkiye bu süreç içerisinde aynı zamanda Filistin ile olan ticaretini arttırmayı da hedeflemektedir. Bunun içinde Türkiye’nin senelerdir içinde olduğu kalkınma projeleri önemli yer tutacaktır.

Kaynakça

T.C. Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye- Filistin Siyasi İlişkileri”, https://www.mfa.gov.tr/turkiye-filistin-siyasi-iliskileri.tr.mfa

* Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi’nin (TUDPAM) editöryal politikasını yansıtmayabilir.​​​​​

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün