Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > AB Genişleme Sürecine İlişkin Konsey Sonuçları ve Türkiye’nin Tutumu

AB Genişleme Sürecine İlişkin Konsey Sonuçları ve Türkiye’nin Tutumu

Zeynep Gizem Özpınar

TUDPAM Uzmanı

17 Aralık 2024 tarihinde kabul edilen Avrupa Birliği (AB) Genel İşler Konseyi’nin genişleme sürecine ilişkin sonuçları, Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumunu ve geleceğini ele almak açısından bizlere önemli bir çerçeve sunmaktadır. Türkiye’nin aday ülke statüsünün yeniden vurgulanması, ekonomik iş birliği imkanlarının ele alınması ve bölgesel meselelerde Türkiye’nin rolüne yapılan atıflar, olumlu bir atmosfer yaratmaktadır. Ancak Konsey’in sonuçları, taraflar arasındaki yapısal sorunların ve siyasi görüş ayrılıklarının da altını çizmektedir. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın bu kararlara yönelik tepkisi ise, stratejik hedeflerini vurgulamakla birlikte, AB’ye yöneltilen eleştiriler açısından dikkate değerdir.

Türkiye’nin aday ülke statüsünün korunmasına yönelik vurgu, AB ile ilişkilerde olumlu bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Özellikle Yüksek Düzeyli Ekonomik ve Ticari Diyalog toplantılarının yeniden başlatılması, Avrupa Yatırım Bankası’nın Türkiye’deki faaliyetlerine dönmesi ve ekonomik ilişkilerde normalleşme çabaları, iki taraf arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi için önemli birer adım olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu olumlu adımlara rağmen, Türkiye’nin AB üyelik süreci durağanlığını korumaktadır. AB’nin hukukun üstünlüğü, temel haklar ve yargı bağımsızlığı konularındaki eleştirileri, Türkiye tarafından egemenlik haklarına müdahale olarak değerlendirilmekte ve taraflar arasındaki güvensizliği artırmaktadır. Bu durum, üyelik sürecinin önündeki en büyük engellerden biri olmaya devam etmektedir.

Bölgesel konularda, Doğu Akdeniz’deki gerilimin azaltılmasına yönelik Türkiye’nin çabalarının takdir edilmesi ve Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında gösterdiği diplomatik girişimlerin olumlu bir dille ele alınması, Türkiye’nin uluslararası diplomasideki rolünü AB nezdinde ön plana çıkarmaktadır. Ancak AB’nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) maksimalist taleplerine verdiği destek, Türkiye’nin bu konuda haklı taleplerinin görmezden gelindiği eleştirilerini güçlendirmektedir. Kıbrıs meselesinde, AB’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) haklarını dikkate almayan yaklaşımı, adada adil ve kalıcı bir çözüm sürecini olumsuz etkilemektedir. Bu bağlamda, AB’nin daha dengeli bir politika benimsemesi, bölgesel istikrar açısından kritik bir öneme sahiptir.

Ekonomik ilişkilerde, AB’nin Türkiye’nin makroekonomik politikalardaki ilerlemelerini takdir etmesi ve Gümrük Birliği’nin uygulanmasından kaynaklanan sorunların çözümüne yönelik çabaları, ekonomik iş birliğini güçlendirme potansiyeli taşımaktadır. Ancak Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ilişkin somut adımların eksikliği, bu alandaki ilerlemeyi sınırlayan temel unsurlardan biridir. Ekonomik ilişkilerin sürdürülebilir bir zemine oturması için tarafların bu konuda daha kararlı bir yaklaşım benimsemesi gerekmektedir.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın Genel İşler Konseyi sonuçlarına yönelik açıklamasında, bazı olumlu tespitler memnuniyetle karşılanırken, AB’nin Türkiye’nin iç siyasi dinamiklerine yönelik eleştirileri reddedilmiştir. Bakanlık, bu eleştirilerin taraflı olduğunu vurgulamış ve AB’nin Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin maksimalist tutumlarını destekleyen söylemlerine yönelik tepkisini dile getirmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin 15 Temmuz 2019 tarihli AB Konseyi kararlarının kaldırılması talebi, ilişkilerin normalleşmesi ve üyelik sürecinin canlanması için atılması gereken adımlardan biri olarak ifade edilmiştir. Bu açıklama, Türkiye’nin stratejik hedeflerini koruma ve ilişkilerin yeniden yapılandırılmasına yönelik güçlü bir irade ortaya koymaktadır.

Türkiye-AB ilişkilerinde karşılıklı bağımlılık ve ortak çıkarların varlığı, yapısal sorunlara rağmen taraflar arasında iş birliğinin sürdürülebilirliği için önemli bir temel sunmaktadır. Enerji, göç ve ticaret gibi stratejik alanlarda iş birliğinin derinleştirilmesi, iki taraf arasında daha pragmatik bir ortaklığın önünü açabilir. Türkiye’nin reform sürecini hızlandırarak AB’nin eleştirilerine yapıcı yanıtlar vermesi, ilişkilerin yeniden canlanmasına katkı sağlayacaktır. Aynı şekilde, AB’nin Türkiye’nin meşru haklarını ve endişelerini daha da dengeli bir şekilde ele alması, taraflar arasındaki güvensizliğin aşılmasına yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği, tarafların ortak bir vizyon oluşturma konusundaki siyasi iradelerine bağlıdır. Taraflar, bölgesel ve küresel düzeydeki çıkarların kesişim noktalarını belirleyerek, iş birliğini daha derin bir zemine taşıyabilirler. Özellikle enerji güvenliği, iklim değişikliğiyle mücadele ve ticaretin kolaylaştırılması gibi küresel meselelerde ortak adımlar atılması, bu ilişkilerin yeni bir döneme girmesini sağlayabilir. Ancak bu süreç, karşılıklı güvenin tesis edilmesi ve yapısal sorunların gerçekçi bir şekilde ele alınmasıyla mümkün olacaktır.

Kaynakça

General Affairs Council, Council conclusions on enlargement, 17 December 2024, https://www.consilium.europa.eu/en/meetings/gac/2024/12/17/, (Erişim Tarihi: 19.12.2024).

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, No: 257, 18 December 2024, Regarding the Conclusions of the European Union General Affairs Council of 17 December 2024, https://www.mfa.gov.tr/no_-257_-17-aralik-2024-tarihli-avrupa-birligi-genel-isler-konseyi-sonuclari-hk.en.mfa, (Erişim Tarihi: 19.12.2024).

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün