Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Atina’da Düzenlenen Provokatif Etkinlik: Gökçeada ve Bozcaada Üzerinden Türkiye’nin Egemenliğine Açık Tehdit

Atina’da Düzenlenen Provokatif Etkinlik: Gökçeada ve Bozcaada Üzerinden Türkiye’nin Egemenliğine Açık Tehdit

Zeynep Gizem Özpınar

TUDPAM Uzmanı

Yunanistan’ın başkenti Atina’da “İmbros (Gökçeada) ve Tenedos (Bozcaada): Nostos (Keder) ve Prospect (Umut)” başlıklı etkinlik, Türkiye’ye karşı uluslararası arenada yürütülen sistematik karalama kampanyalarının en son örneğidir. Büyük Helen Vakfı tarafından organize edilen ve Fener Rum Patrikhanesi’nin himayesi altında gerçekleşen bu etkinlikte iki ülke arasındaki hassasiyetleri hiçe sayan ve Türkiye’nin egemenlik haklarını doğrudan hedef alan açıklamalar yapılmıştır. Türkiye’yi açıkça suçlayan bu etkinlik, Yunanistan’ın provokatif dış politikasının bir yansıması olup bölgedeki gerilimi kasıtlı olarak tırmandırmayı amaçlamaktadır.

Fener Rum Patriği Bartholomeos’un açılış konuşması Türkiye’ye yöneltilen ağır suçlamalar, tarihi gerçeklerle örtüşmeyen ve gerçeği çarpıtan ifadeler içermektedir. Türkiye’nin Gökçeada ve Bozcaada’da Rum azınlığa yönelik baskıcı politikalar uyguladığı, köyleri boşaltarak Rumları tutukladığı ve göçe zorladığı, yağma yaptığı gibi iddialar kesinlikle asılsızdır ve tamamen siyasi motivasyonlarla dile getirilmiştir. Bartholomeos’un bu suçlamalarla Yunanistan’ın siyasi gündemine hizmet etmeye çalışması, Fener Rum Patrikhanesi’nin tarafsız dinî rolünü hiçe sayarak dinî bir kurumdan çok Yunan milliyetçiliğinin bir aparatı hâline geldiğini göstermektedir. Özellikle Batı dünyasında Türkiye’ye yönelik ön yargıları besleyen bu tür etkinliklerin amacı, Türkiye’yi insan hakları ve azınlık hakları konusunda itibarsızlaştırarak diplomatik alanda sıkıştırmaktır; ancak bu iddiaların hukuki ve tarihî dayanaklardan yoksun olması, Yunanistan’ın kötü niyetli girişimlerini açıkça ortaya koymaktadır.

Lozan Antlaşması ve Yunanistan’ın İhlalleri

Lozan Antlaşması ile Türkiye’ye bırakılan Gökçeada ve Bozcaada, Yunanistan’ın sürekli olarak hedefinde olmuş ve bu iki ada, Yunanistan’ın emperyalist hayallerinin bir parçası hâline gelmiştir. Lozan Antlaşması, Türkiye’nin egemenlik haklarını açıkça tanımlamakta ve adalarda yaşayan Rum azınlığın haklarını güvence altına almaktadır. Türkiye, Lozan’ın getirdiği düzenlemelere uygun hareket etmekte ve azınlık haklarını koruma konusunda sorumluluklarını yerine getirmektedir. Buna rağmen Yunanistan’ın bu antlaşmayı sürekli olarak ihlal eden bir tutum sergilediği, Batı Trakya Türk azınlığına karşı uyguladığı baskıcı politikalarla gözler önüne serilmektedir. Yunanistan’ın kendi azınlıklarına yönelik tutumu ortadayken Türkiye’yi Rum azınlık üzerinden suçlaması, iki yüzlü bir yaklaşımın ürünüdür.

Yunanistan, Gökçeada ve Bozcaada üzerindeki egemenlik haklarını tartışmaya açarak Lozan Antlaşması’nı ihlal etmeyi ve Türkiye’nin egemenliğini sorgulamayı amaçlamaktadır. Bu adaların ilhak edilmesine yönelik söylemler, Yunanistan’ın bu konudaki emperyalist emellerini ortaya koymakta ve bölgedeki barış ve istikrarı doğrudan tehdit etmektedir.

Fener Rum Patrikhanesi’nin Tarafgirliği

Fener Rum Patrikhanesi, dinî bir kurum olmanın ötesine geçerek Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik saldırgan politikalarına destek veren bir aktör hâline gelmiştir. Bartholomeos’un etkinlikte yaptığı konuşma, Patrikhane’nin dinî görevlerini aşarak siyasi bir propaganda aracı hâline geldiğinin en net göstergesidir. Patrikhane’nin Türkiye’ye karşı bu tür faaliyetlere himaye etmesi, dinî bir kurumun siyasi meselelere müdahil olmasının ne denli tehlikeli olabileceğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Patrikhane’nin bu etkinlikteki rolü, Patrikhane ile Türkiye arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkileyecektir. Türkiye, Patrikhane’nin bu tür siyasi faaliyetlerine karşı diplomatik ve hukuki yollarla karşılık vermeli, Patrikhane’nin siyasi bir araç hâline gelmesinin önüne geçmelidir. Ayrıca konferansta Fatih Kaymakamlığı’na bağlı Fener Rum Kilisesi Papazı Bartholomeos, Lozan Anlaşması’na aykırı şekilde bir kez daha “Ekümenik Patrik” olarak takdim edilmiştir. Türkiye tarafından “ekümeniklik” iddiası kabul edilmemektedir. Türkiye, Patrikhane’yi yalnızca İstanbul’daki Rum Ortodoks cemaati ile sınırlı bir dinî kurum olarak görmektedir. Lakin Bartholomeos’un bu etkinlikte yaptığı açıklamalar, Patrikhane’nin “ekümeniklik” iddiasını güçlendirme çabalarının bir parçası olarak da okunabilir.

Yunanistan’ın Saldırgan Politikaları ve Bölgesel Tehdit

Yunanistan’ın bu tür etkinliklerle sürdürdüğü Türkiye karşıtı kampanya, sadece iki ülke arasındaki ilişkileri zedelemekle kalmayıp Doğu Akdeniz’deki dengeleri de tehlikeye atmaktadır. Yunanistan’ın Gökçeada ve Bozcaada üzerindeki egemenlik haklarını tartışmaya açması, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik açık bir tehdit olup Yunanistan’ın bölgedeki gerilim stratejisinin bir parçasıdır. Bu tür saldırgan politikalar, Yunanistan’ın Türkiye’yi sürekli olarak tahrik etmeye ve kışkırtmaya yönelik bir çabasının sonucudur.

Yunanistan’ın bölgedeki askerî faaliyetleri, Türk kara sularını ihlal etmesi, adaların silahlandırılması ve Türkiye’ye karşı diplomatik alandaki saldırgan tutumları Yunanistan’ın gerçek niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Bu etkinlik de dahil olmak üzere Yunanistan’ın attığı her adım, Türkiye’nin egemenlik haklarını ihlal etmeye yönelik düşmanca bir politika izlediğini kanıtlamaktadır. Türkiye bu tehditlere karşı gerek diplomatik gerekse askerî anlamda hazırlıklı olmalı ve Yunanistan’ın bu tür saldırgan tutumlarına karşı sert bir duruş sergilemelidir.

Sonuç

Mevzubahis etkinlik, Türkiye’ye karşı sistematik olarak yürütülen uluslararası karalama kampanyalarının bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Fener Rum Patrikhanesi’nin bu sürece dahil olması ve siyasi bir aktör gibi hareket etmesi, kurumun dinî tarafsızlığını kaybettiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Türkiye’ye yönelik asılsız iddiaların dile getirilmesi yalnızca diplomatik alanda değil, uluslararası kamuoyunda da Türkiye’yi itibarsızlaştırmayı amaçlayan bir stratejinin parçasıdır; ancak Türkiye’nin bu duruma karşı tutumu yeterince proaktif ve etkili görünmemektedir. Türkiye, Lozan Antlaşması’nın açık ihlallerine daha güçlü tepki göstermeli ve Yunanistan’ın bölgedeki saldırgan politikalarına karşı daha sert bir diplomasi izlemelidir. Ayrıca Fener Rum Patrikhanesi’nin bu tür siyasi hamlelerine karşı hukuki ve diplomatik adımlar daha etkin bir şekilde atılmalıdır.

* Patrikhanenin resmî sitesinde konuşmanın tam metni yer almakta olup aşağıda bağlantısı verilmiştir.

https://ec-patr.org/%e1%bc%90%ce%bd%ce%b1%cf%81%ce%ba%cf%84%ce%ae%cf%81%ce%b9%ce%bf%cf%82-%e1%bd%81%ce%bc%ce%b9%ce%bb%ce%af%ce%b1-%cf%84%e1%bf%86%cf%82-%ce%b1-%ce%b8-%cf%80%ce%b1%ce%bd%ce%b1%ce%b3%ce%b9%cf%8c-4/

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün