Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Filistin-İsrail Gerçeği ve Türkiye

Filistin-İsrail Gerçeği ve Türkiye

Anıl Uğur

TUDPAM Araştırma Asistanı

7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de devam eden savaş, insanlık suçlarını da beraberinde sürüklüyor. İsrail’in sivil ayırt etmeksizin kullandığı güç karşısında bütün dünya donmuş durumda. Türkiye ilk aşamada itidalli olma düşüncesinde olsa da İsrail saldırıların boyutunu arttırdıktan sonra duruşunu kesin bir şekilde belli etmiş ve Filistin’in yanında olmuştur. Bununla birlikte İsrail ile normalleşme aşamasındaki ilişkilerini askıya almıştır. Yüksek bütçeli ticari anlaşmaları da durdurmuştur.

Gazze’de yaşanan bu insanlık dışı tutumun derhal sona ermesi konusunda da ısrarcı olan Türkiye hem halk hem de devlet düzeyinde birçok yardım girişiminin de başında olan devletlerden birisi haline gelmiştir. Uluslararası arenadaki söylemleri ve sergilediği duruşla daima Filistin’in yanında olduğunu tüm dünyaya göstermiştir.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın TBMM Konuşması

Geçtiğimiz günlerde TBMM’de konuşan Filistin Devlet Başkanı Abbas Filistin meselesi konusunda herhangi bir çözüm yolunun kalmadığından bahsetti. Devamında ise İsrail’in asıl amacının Filistin topraklarından Filistinlileri ilhak ederek tehcir ettirmek olduğundan ama bunun asla gerçekleşmeyeceğinden bahsetti.

Konuşmasında en dikkat çekici konu ise hem kendisi hem de Filistin devlet kademesindekilerle birlikte Gazze’ye gideceğini ve kendi hayatının oradaki çocukların hayatından daha değerli olmadığını söylemesiydi.

Abbas’ın TBMM konuşması tüm dünya basınında genişçe yer buldu. Filistin halkının sesini bir kez daha sessiz kalanlara duyurmaya çalışılması konusunda duyarlı davranan Türkiye Cumhuriyeti Gazze konusunda elinden geleni yapmaya oldukça açık olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Değerlendirme

Filistin devletinin varlığı için büyük öneme sahip olan Gazze’nin, savaş içerisinden acilen sıyrılması ve en kısa sürede ateşkesin sağlanması gerekmektedir. Nitekim tersi bir senaryoda daha büyük bir savaş çemberinin oluşması kaçınılmaz olacaktır. İsrail’in, tabiri caizse freni patlamış bir kamyon gibi saldırıların hızını ve şiddetini arttırması bölgeye olan hassasiyeti de doğru oranda arttırmaktadır. Bölgede oluşan hassasiyet çeperi ne kadar genişlerse İsrail için işler bir o kadar zorlaşacaktır.

Bütün bu insanlık dramının son bulması için İsrail’in işgalci bir politikadan uzak, uzlaşmacı şekilde masaya oturması gerekmektedir. Netanyahu’nun “zarar verdiğim ölçüde kazanırım” düşüncesi hem İsrail için hem de Filistin için kazançlı bir ortam yaratmayacaktır. Tam aksine hem maddi olarak hem de manevi olarak yıpranmayı beraberinde getirecektir. Öte yandan Netanyahu’nun bu tavrı İsrail halkına da büyük bir leke sürmektedir.

Bölgedeki etkin aktörlerin tavırlarını daha keskin şekilde ortaya koyması bölgede daha da büyüyebilecek bir karışıklığın önüne geçilmesini sağlayacaktır. İki taraf için ortak bir çözüm yolu bu konjonktürde pek mümkün değil. Çünkü etkin aktörlerin kendi çıkarlarını maksimize edebilecek bir ortam maalesef diğer aktörlerin çıkarları ile örtüşmemekte.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün