Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Ortak Türk Alfabe Bizi Buluşturacak mı?

Ortak Türk Alfabe Bizi Buluşturacak mı?

Simanur Şen

TUDPAM Araştırma Asistanı

Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu, 9-11 Eylül tarihlerinde Bakü’de 3. Toplantısını gerçekleştirmiştir. Bu toplantı sonucu alınan kararla Türk Dünyası 34 harfli ortak Türk alfabesinin kabul etmiştir. Bu alfabede Türkiye’de kullanılan ve 29 harften oluşan Latin kaynaklı Türk Alfabesine “X, Ə, Q, Ñ, Û” harflerinin eklenmesine karar verilmiştir. Bu karar her harfin üzerinde tek tek durularak alınmış ve tüm çağdaş Türk lehçelerinin seslerini kapsayacak şekilde alınmıştır.

Ortak alfabe meselesinin temeli 1991 yılında Bakü’de gerçekleşen Türkoloji kurultayında atılmıştır. Burada Türk Dünyasının esas alması gereken alfabenin Latin kaynaklı Türk Alfabesi olması gerektiği kararlaştırılmıştır. Ancak Sovyetler Birliği (SSCB) çatısı altında bulunan Türk Devletlerinin yaşadığı baskı, asimilasyon politikaları sebebiyle bu karar bugüne kadar geçerliliğini koruyamamıştır. Zamanla Türk Devletleri bağımsızlıklarını elde ederek, kendi kültür ve medeniyetlerini Rus etkisinden kurtarmaya yönelik faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu faaliyetlerden birini de alfabe konusu oluşturmaktadır.

Ortak alfabe hedefinin ilk adımı Türkiye Cumhuriyeti tarafından atılmış, tüm Türk Devletlerinden bu adıma yönelik destek beklenmiştir. Bugün hâlihazırda Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) gibi Türk ülkeleri Latin alfabesini kullanmaktadır. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Doğu Türkistan, Türkmenistan’da yaşayan Türk toplulukları gibi oldukça kalabalık bir grup henüz bu karardan uzaktadır. Kullanılan farklı alfabeler ise Türkler arasında çeşitli anlaşmazlıklara yol açmaktadır. Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Osman Mert, Türklerin birbirlerini ziyaret ettiğinde artık çeşitli tabelaları rahat okuyacağını ve alfabenin anlaşmayı kolaylaştıracağını savunmuştur. Bu nokta, çoğunluğun kabulündedir; ancak aslında gözümüzden kaçan bir nokta daha vardır.

Ortak Türk Alfabesi 34 harften oluşmaktadır. Bugün Türkiye Türkçesinde 29 harf kullanmaktayız. Alfabenin kabulü kararıyla bugün kullandığımız alfabeye 5 yeni harf eklenecek mi diye düşündük. Ancak TDK Başkanı Osman Mert, “Bizim alfabemizde ve Azerbaycan’ın alfabesinde herhangi değişiklik söz konusu olmayacak. Fakat bizim kullandığımız 29 harf Türk Cumhuriyetlerinin kullandığı alfabelerde yer alacak. Bizim herhangi bir vatandaşımız Türk Cumhuriyetlerine gittiğinde tabelaları okuyabilecek, yazıları okuyabilecek.” açıklamasında bulundu. Türkiye ve Azerbaycan’ın kendi alfabelerini kullanmaya devam edeceklerini ileten Osman Mert’in bu açıklaması akıllarda birçok soru işareti oluşmasına sebep oldu.

Bu açıklamayı alfabenin sadece sembolik olarak kabul edildiğini ve aslında asıl amacın Latin alfabesini kullanmayan Türk devlerini öncelikle bu alfabede birleştirmenin amaçlandığını düşünebiliriz. Eğer hâlihazırda bu kararda devam edersek, bu adımın bizi asıl amaç olan ortak dilde buluşturmasının çok zor olacağı gözler önündedir. Ancak bu çalışmaların devamını takip etmemiz gerekli. TDK’nın bu alanda yapacağı çalışmalar ve sürecin nasıl ilerleyeceği çok önemlidir ve bu kararlılığın devam etmesi şarttır. Zira şu an içinde bulunduğumuz durum dil birliği açısından yalnızca emekleme dönemi olarak kabul edilebilir; ancak Türk milletinin emeklemeye değil koşmaya ihtiyacı vardır.

Alfabeye beş harf eklenmesi konusuna gelecek olursak; her ne kadar dilimizi yazıldığı gibi okunan bir dil olarak kabul etsek de bu kısmen doğrudur. Aslında alfabemizde ünsüz-sessiz olarak nitelendirdiğimiz bazı harflerin de telaffuzda kalınlık ve incelik özelliklerine sahip olduğunu görüyoruz. Bu kalınlık incelik durumu, kapalı e meseli, kabul edilen 34 harfli alfabeyle kısmen çözülebilecek bir konudur. Ancak bu yol çok uzun.

Eğer bugün alfabe hayata geçirilecekse TDK’ya çok büyük bir görev düşecektir. Çünkü bu alfabenin kabulü imlamızda değişikliklere sebep olabilir. Bu sebeple yeni bir Türkçe imla kılavuzu hazırlanması gerekli olacaktır. Bu epey sancılı ve zor bir süreç. Alfabenin kabulü sürecinin de Osman Mert tarafından yapılan açıklamalarla ne kadar sancılı geçtiğini biliyoruz. Çünkü bu devrim niteliğinde bir harekettir. Tabii bizim işimiz diğerlerine göre çok daha kolay.

Türkiye Türkçesi, bugün diğer Türk lehçelerine göre uzun süre bağımsız kalmış ve kendini oldukça geliştirmiştir. Çünkü diğer lehçeler gibi asimilasyona, sömürgeye maruz kalmamış; kendi bağımsızlığını, refahını korumuştur. Uğradıkları asimilasyon Türk lehçelerinde dilde çok büyük değişimlere ve Rusça kelimelerin Türkçe kelimelerin yerini almasına sebep olmuştur. Ancak Türkiye Türkçesi her ne kadar savaşlar, işgaller yaşayan bir sınır çerçevesinde bulunsa da uğradığı işgaller kültüre veya dile zarar verecek, yok edecek düzeyde olmamıştır. Dolayısıyla Türk dünyasından esas alınacak ölçünlü dilin Türkiye Türkçesi olmasının çok daha sağlıklı olacağını düşünmekteyiz.

TDK Başkanı Osman Mert’in yaptığı açıklamalara dönecek olursak; bu açıklamaları Ortak Türk Alfabesinin Türkiye Türkçesi için sembolik bir alfabe olacağını yorumunda bulunmuştuk. Osman Mert, kararın artık devlet liderleri düzeyine iletildiğini ve son kararın da oradan çıkacağını bildirmişti. 8 Kasım 2024 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, alfabeyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, “Ortak Türk alfabesi üzerinde de titizlikle çalışıyoruz. Ortak alfabeye geçebilirsek tarihi bir eşiği daha aşacak, böylece büyük bir kucaklaşmayı sağlamış olacağız. Zirvede diğer konularla birlikte özellikle bu meseleyle ilgili hassasiyetlerimizi de vurguladım. Zirve vesilesiyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in yanı sıra katılımcı diğer devlet ve hükûmet başkanlarıyla da temaslarımız oldu.” açıklamasında bulundu. Türkiye’nin Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üzerindeki ağırlığı malum. Erdoğan’ın alfabe konusundaki fikirlerinin diğer liderler düzeyinde de karşılık bulacağı şüphesizdir. Ancak bu karar doğrultusunda alfabe konusu Osman Mert’in açıklamasını destekleyecek mi yoksa alfabemize beş harf daha ekleyip bu kararı uygulamaya koyacak mıyız sorusu yine akıllarda yer etmektedir.

Bir diğer perspektiften bakacak olursak; bağımsız Türk devletleri dışında yaşayan ve tam olarak bağımsızlılarını elde edememiş, özerk statüde yaşayan Türkleri de ele almamız gereklidir. Bu Türk toplulukları içinde de hâlen Kiril alfabesi ve Arap alfabesini kullananlar bulunmakta. Ortak Türk alfabesini sadece bağımsız ülkeler üzerinden işlemek çok doğru olmayacaktır. Bu kararı bağımsız devletlerde uygulamak çok daha kolaydır; ancak bir başka devlet ve milletin çatısı altında bulunan Türk toplulukları için bu karar çok daha kritik bir karardır. Onlar için de bu kararın uygulamaya konulması hem Türklük bilincini pekiştirecek hem de kardeş devletlerle bağını güçlendirecektir. Bu konuda da devlet liderlerimizin ortak adım atmaları gerekmektedir. Gerekli devlet ziyaretleri gerçekleştirilmeli, Türkoloji uzmanları göreve çağırılmalıdır.

Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu’nun toplantısında yaşanan tartışmalar, problemler sonucu yaşanan sancılı süreçte kabul edilen bu alfabenin bizde neler değiştireceği veya değiştirmeyeceği merak konusudur. Daha önce de bahsettiğimiz gibi önümüzde çok uzun ve engebeli bir yol bulunmakta. Ancak büyük Türk milletinin bu yolu sağlam adımlarla yürüyebilmesi için el ele vererek ortak adımlar atması şarttır. Ortak alfabe kararının negatif yönlü değerlendirilmesi elbette doğru değildir. Bu değerlendirme ancak iyi ve çok iyi derecelendirilmesiyle yapılabilir. Bizler henüz “iyi” aşamasında hareket etmekteyiz, “çok iyi” olabilmek için henüz çok yolumuz var. Ancak önemli olan yolun uzunluğu değil, bu yolu hangi hızda ilerleyeceğimizdir.

Bütün sonuçlarıyla ele aldığımızda ise bu alfabe şüphesiz “Dilde, fikirde, işte birlik” hareketimizin en büyük ve en güçlü adımı olurken; TDT’nin entegrasyonu için de büyük önem arz edecektir.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün