Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Suriye’nin Geleceğinde Selefi Yönetim İhtimali: Bir İslam Devletinin Doğuşu

Suriye’nin Geleceğinde Selefi Yönetim İhtimali: Bir İslam Devletinin Doğuşu

Sait ÇAKMAK

TUDPAM Uzmanı

El Nusra Cephesi’nin Felsefesi

El Nusra Cephesi, Suriye iç savaşının başlarında El-Kaide’nin resmî kolu olarak ortaya çıkmış, zaman içinde adını ve biçimini değiştirerek Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) adını almıştır. Bu dönüşüm yalnızca örgütsel yapıda değil, aynı zamanda ideolojik sunumda da bir değişimi beraberinde getirmiştir. Ancak bu dönüşüm, örgütün temel felsefesi olan radikal Selefi–cihadi ideolojiyi esasen değiştirmemiştir. Dolayısıyla hedefin aynı tutulduğu düzlemde hedefe ulaşma biçimleri değişiklik göstermiştir. El Nusra’nın felsefesi, modern ulus-devlet sistemini reddeden, bunun yerine İslam şeriatına dayalı bir yönetim anlayışını savunan Selefi düşünceye dayanmaktadır (Kotoulas. 2018; 52). Bu bağlamda, İslam devleti fikri sadece hukuki bir çerçeve değil, aynı zamanda sosyal ve bireysel hayatın tüm yönlerini kuşatan bir sistem olarak kurgulanır. Bu anlayış, dinin tevhid ilkesi etrafında yeniden tanımlanmasını, bidat olarak görülen tüm dini uygulamaların ve toplumsal formların tasfiyesini öngörür. Aynı zamanda, demokratik rejimleri, laik hukuku ve seküler eğitimi tağuti sistemler olarak tanımlar. Bu siyasal İslam anlayışı devletin sadece bir iktidar aygıtı değil, mümin toplumu inşa eden bir misyon yapısı olarak görülmesini sağlamaktadır. Müslüman birey, bu sistem içinde yalnızca bir yurttaş değil, şeriata tabi bir kul, cihadı desteklemekle yükümlü bir unsur olarak konumlandırılmıştır. Bu düzlemde toplum yapısı, kadınların kamusal alandan dışlanması, erkeklerin mutlak otoritesi, ahlaki polis uygulamaları ve şeriata dayalı cezalandırma sistemleriyle şekillenir. Bu çerçevede, Şam rejiminin son dönemde uygulamaya koyduğu bazı politikalar İslam temelli bir sosyal mühendislik çabasına işaret etmektedir. Özellikle eğitim müfredatındaki değişiklikler, dini kurumların öne çıkarılması ve kadınların kamusal alandaki rollerinin sınırlandırılması, otoriter İslamcı bir rejim inşasının ipuçlarını vermektedir (Euro News, 2025).

HTŞ’nin Dönüşümü ve Mevcut Pozisyonu

HTŞ, Suriye iç savaşının seyrini etkileyen en önemli silahlı yapılar arasında yer almakla birlikte evrimsel karakteriyle de dikkat çeken bir örgüttür. 2011 sonrası dönemde El Kaide’nin Suriye kolu olarak kurulan El Nusra Cephesi’nin doğrudan ardılı olan HTŞ, zaman içinde hem ideolojik hem de operasyonel dönüşümler geçirerek kendisini klasik cihatçı yapılarla özdeşleşmeyen bir pozisyona taşımayı hedeflemiştir. El Nusra Cephesi, 2012 yılında Suriye sahnesine açıkça çıkmış ve kısa sürede rejime karşı etkin bir savaş gücü hâline gelmiştir. Ancak, Irak Şam İslam Devleti’yle yaşanan ayrışama sonrası örgüt, 2016 yılında Fetih el-Şam Cephesi adını alarak El Kaide ile ilişkisini sonlandırdığını duyurmuştur (CSIS, 2018; 1). Bu adım, uluslararası düzeyde terörist etiketinden kurtulma ve yerel meşruiyet kazanma çabasının bir parçası olmuştur. 2017 yılına gelindiğinde ise daha geniş bir birleşme sonucu HTŞ adını alan yapı liderliğini sürdürmekte olan Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed eş-Şara) öncülüğünde merkezileşmiş bir otorite yapısı geliştirmiştir (Zeidan, 2025). Colani’nin özellikle 2020 sonrası süreçte Batı medyasına ve uluslararası kamuoyuna verdiği mesajlar, örgütün klasik selefi-cihatçı söylemden uzaklaşıp daha yönetilebilir bir aktör olarak konumlanma çabasını göstermektedir. Ne var ki Colani hâlen ABD Dışişleri Bakanlığı’nın terör listesinde yer almakta ve başına konan ödül geçerliliğini korumaktadır (ODNI, 2025). Bu durum, örgütün ılımlılaşma söylemlerinin uluslararası arenada karşılık bulmadığını göstermektedir. Örgütün klasik radikal şiddet stratejisinden kademeli olarak yönetişim temelli bir modele evrilmesi stratejik pragmatizmdir. HTŞ, gerek yerel gerekse küresel ilişkilerinde kurumsal ve rasyonel bir imaj çizmeye çalışmaktadır. İdeolojik olarak Selefi referanslarını tamamen terk etmese de söylemsel düzeyde toplumsal destek üretmeye yönelik bir söylem geliştirdiği gözlemlenmektedir. Bu dönüşüm süreci, örgütün nihai hedefinden sapıp sapmadığı sorusunu gündeme getirmektedir.

Terör Suçlaması Bağlamında HTŞ ve Colani

El Nusra Cephesi’nin ideolojik temelleri ve siyasal vizyonu, örgütün sahadaki eylemleriyle birlikte şekillenmiş ve Suriye’de kurmayı hedeflediği İslamcı düzenin hem teorik hem de pratik yönlerini gözler önüne sermiştir. Ancak bu radikal çizgi, uluslararası toplumun tepkisini çekmiş ve örgütün, özellikle de lideri Ebu Muhammed el-Colani’nin, terörle ilişkilendirilmesine yol açmıştır. Bu bağlamda, örgütün şiddet temelli geçmişiyle Colani’nin giderek ılımlılaşan yeni söylemi arasındaki çelişkili dönüşüm hem siyasi strateji hem de kimlik yeniden inşası açısından dikkatle analiz edilmelidir. HTŞ, iç savaş süresince Esad rejimine karşı silahlı mücadele yürütmekle kalmamış, aynı zamanda radikal İslamcı hedeflerle hareket eden, sivil halka yönelik uygulamaları ve infazlarıyla uluslararası alanda terör örgütü olarak tanınmasına yol açan bir profil çizmiştir (U.S. Department of The Treasury, 2023). HTŞ’nin radikal Selefi–cihadi ideolojisi doğrultusunda yürüttüğü faaliyetler, Suriye’nin kuzeyindeki sivil yönetim yapılarına sızma, alternatif mahkemeler kurma, özellikle İdlib bölgesinde vergi toplama, kadınların kamusal alanlardan dışlanması, dini eğitimin zorunlu kılınması gibi uygulamalarla şekillenmiştir. Bu eylemler, Batılı devletlerin ve özellikle ABD’nin dikkatini çekmiş, HTŞ ve lideri Colani, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın terör listesine alınmış ve Colani hakkında bilgi sağlayana ödül vadeden programlar başlatılmıştır. 2024 yılının sonlarında Esad rejiminin devrilmesi ve kontrolü ele geçirmesiyle birlikte Colani, artık askerî lider kimliğinden ziyade politik bir aktör gibi davranmaya başlamış, özellikle Batı kamuoyuna yönelik ılımlı mesajlar vermeye yönelmiştir. Bu süreçte Colani, uluslararası medyaya verdiği röportajlarda kendisini Suriye’de istikrar isteyen yerel bir aktör olarak sunmuş, demokrasiyi doğrudan hedef alan söylemlerinden uzak durmaya başlamıştır (Al Jazeera 2024). Ayrıca, “Ahmed el-Şarari” ismiyle yeni bir kimlik kullanarak geçmişindeki cihadi figürle arasına mesafe koyma çabası içerisine girmiştir. Bu tutum, yalnızca kişisel bir yeniden inşa girişimi değil, aynı zamanda HTŞ’nin uluslararası meşruiyet kazanma stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Ancak bu taktiksel ılımlılaşma söylemi, örgütün sahadaki uygulamalarıyla çelişmektedir. HTŞ hâlen muhalif bölgelerde sivil topluma karşı baskıcı politikalar uygulamakta, ifade özgürlüğünü sınırlamakta ve alternatif İslamcı bir hukuk düzeni inşa etmektedir. Bu yönüyle Colani’nin söylemsel dönüşümü, pratikte bir ideolojik reformdan ziyade, siyasi alanda alan kazanmak amacıyla geliştirilen bir imaj politikası olarak değerlendirilmelidir. Neticede HTŞ liderliğinin benimsediği bu strateji, Suriye’de kurulabilecek potansiyel bir Selefi düzenin yalnızca silah zoruyla değil, aynı zamanda kimlik, söylem ve meşruiyet stratejileri üzerinden de inşa edilmeye çalışıldığını ortaya koymaktadır. Colani’nin teröristten siyasi figüre evrilme çabası yalnızca bireysel bir dönüşüm değil, aynı zamanda radikal İslamcı hareketlerin Batı nezdindeki kabul sınırlarını test eden bir politik laboratuvar örneği olarak okunmalıdır.

Suriye’de İslamcı Yönetim Olasılığı

2024 yılı sonunda Esad rejiminin devrilmesi ve HTŞ’nin Şam’da iktidarı devralması, Suriye siyasal yapısında tarihsel bir kırılma yaratmıştır. Bu gelişme yalnızca Esad rejiminin sonunu getirmemiş, aynı zamanda cihatçı geçmişe sahip bir yapının başkent düzeyinde merkezi yönetimi üstlenmesiyle Orta Doğu’daki rejim dönüşümlerine radikal bir örnek sunmuştur. HTŞ’nin iktidarı ele geçirmesinin ardından ilk dikkat çeken gelişme İdlib merkezli Kurtuluş Hükûmeti modelinin Şam’a taşınması ve idari yapıların yeniden inşa sürecine girişilmesidir (The Washington Post, 2024). Bu yeni rejim, ilk aşamada hem yönetim kapasitesini oluşturmak hem de toplumsal destek üretmek amacıyla karma bir strateji izleyerek bir yandan şeri esaslara dayalı sistematik inşa edilirken, diğer yandan pragmatik uyum politikaları benimsemiştir. Ancak temel yönelim, İslamcı bir ideolojiye dayanan teokratik nitelikli bir devlet düzeni kurmak olmuştur. Eğitim politikaları bu ideolojik dönüşümün en görünür araçlarından biri hâline gelmiştir. Şam’daki üniversiteler ve okullar yeniden yapılandırılmış, seküler ve Batı kaynaklı içerikler müfredattan çıkarılarak yerine klasik fıkıh, akide ve siyasal İslam teorisi eksenli dersler eklenmiştir. Kadın-erkek karma eğitim kaldırılmış ve eğitim sisteminde toplumsal cinsiyet normları Selefi-Vehhabi çerçevede yeniden düzenlenmiştir (Yenil, 2025). Bu noktada Türkiye ile HTŞ arasında doğrudan bir temas olmamakla birlikte, bölgedeki istikrar arayışı bağlamında Ankara’nın temkinli bir pragmatizm izlediği gözlemlenmektedir. Bütün bu gelişmelerle birlikte HTŞ yalnızca bir silahlı örgüt değil, ideolojik olarak tutarlı, kurumsal olarak örgütlü ve hedefi doğrultusunda konjonktüre göre pragmatist politikalar geliştiren bir yapı hâline gelmiştir. Bu yapı, bir tür Sünni İslam Cumhuriyeti kurma hedefini adım adım inşa etmekte; meşruiyetini sahadaki güç dengelerinden ve Selefi bir İslam anlayışından almaktadır.

Türkiye’ye Olası Tehdit

HTŞ’nin Şam’da iktidarı ele geçirmesiyle birlikte, Suriye’de post-Baascı bir döneme girilmiş ve bu yeni dönemin karakteri radikal İslamcı bir örgütün siyasal düzen kurma iddiası etrafında şekillenmiştir. Ancak bu yeni rejimin uzun vadeli sürdürebilirliği ciddi yapısal zorluklarla karşı karşıyadır. İlk olarak, kurumsal kapasite eksikliği HTŞ rejiminin en zayıf halkalarından birini oluşturmaktadır. Örgütün ideolojik motivasyonu ve toplumsal düzen inşa etme arzusu ne kadar güçlü olursa olsun bu tür yapıların modern devlet işleyişine uygun bir idare kurma kabiliyeti sınırlıdır. İkinci olarak, HTŞ’nin ideolojik bütünlüğü pragmatizme rağmen kırılgandır. El-Nusra’dan bugüne yaşanan dönüşüm örgütün radikal Selefi çizgisinden zaman zaman tavizler verdiğini göstermektedir. Bu durum, rejimin istikrarlı bir ideolojik zeminde ilerlemesini zorlaştırabilir.

Türkiye açısından bakıldığında HTŞ rejimi doğrudan bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Her ne kadar Ankara, rejimin ilk aşamada Türkiye sınırına doğrudan saldırı eğilimi göstermeyeceğini öngörse de HTŞ’nin radikal ideolojisi zamanla Türkiye’deki Selefi gruplar üzerinde etkili olabilir. Özellikle Suriye’nin kuzeybatısında Türkiye’nin etkili olduğu bölgelerle Şam arasında doğabilecek siyasi, ideolojik ve askerî gerilimler, Ankara’yı yeni bir sınır ötesi müdahale seçeneğiyle karşı karşıya bırakabilir. Bununla birlikte Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin ve vatandaşlık elde eden Suriye asıllı kesimlerin varlığı, söz konusu gerilimi sınır içerisine taşıyabilir. Dolayısıyla HTŞ’nin, Türkiye’deki Suriye asıllı kişiler içerisinde taraftar devşirme ve örgütlenme çabaları iç güvenlik tehdidini artırma potansiyeline sahiptir.

Sonuç

Suriye iç savaşının doğurduğu karmaşık güç mücadelelerinin merkezinde yer alan El Nusra Cephesi ve HTŞ, yalnızca askerî değil, ideolojik ve siyasal boyutlarıyla da analiz edilmesi gereken çok katmanlı bir örgüt kimliği sergilemiştir. El Kaide’ye bağlı radikal Selefi–cihadi bir yapı olarak doğan HTŞ, zaman içerisinde geçirdiği isim, söylem ve strateji değişikliklerine rağmen, özünde İslam şeriatına dayalı bir siyasal düzen kurma hedefinden sapmamıştır. Bu hedef, örgütün sahadaki uygulamaları ve siyasal toplumu inşa etme girişimleriyle somutlaşmış; HTŞ, özellikle Şam rejiminin çöküşüyle birlikte doğrudan iktidar sahibi bir aktör hâline gelmiştir. Colani’nin liderliğinde geliştirilen ılımlı imaj politikaları, örgütün uluslararası terör listelerinden çıkarılma çabalarının parçası olarak okunmalıdır. Ancak söylemsel esneklik, sahadaki uygulamalara yansımadığından, bu strateji uluslararası toplum nezdinde karşılık bulamamış; HTŞ hâlen radikal İslamcı şiddet geçmişiyle tanınan ve güvenlik tehdidi olarak görülen bir yapı olma vasfını sürdürmüştür. Bu durum, örgütün ideolojik pragmatizmiyle stratejik tutarlılık arasında sıkışıp kaldığını göstermektedir. Şam’da post-Baas dönemiyle birlikte şekillenmeye başlayan yeni HTŞ rejimi, İslamcı bir yönetim modelinin Suriye gibi etnik, mezhepsel ve siyasi açıdan kırılgan bir yapıda nasıl bir gelecek vaat ettiğine dair ciddi soru işaretleri doğurmaktadır. İdeolojik motivasyonu yüksek olan bu yapı, kurumsal kapasite, yönetişim kabiliyeti ve toplumsal meşruiyet açısından ciddi açmazlar içindedir. Selefi çizgiyle modern devlet uygulamaları arasında yürütülmeye çalışılan denge, uzun vadede hem iç istikrarsızlık hem de dış müdahale risklerini doğurabilir. Türkiye açısından ise bu yeni dönemin çok boyutlu güvenlik tehditleri barındırdığı görülmektedir. HTŞ’nin radikal ideolojisinin Türkiye sınır bölgelerine sirayet etme ihtimali yalnızca askerî değil, sosyolojik ve ideolojik düzeyde de riskler üretmektedir. Türkiye‘deki Selefi eğilimli gruplar üzerindeki potansiyel etkisi, Suriyeli göçmen nüfus içerisindeki örgütsel yapılanma ihtimali ve sınır ötesi gerilimlerin tırmanması, Ankara’nın iç ve dış güvenlik politikalarında yeni açılımlar geliştirmesini zorunlu kılmaktadır.

Sonuç olarak; HTŞ’nin Suriye’de kurmaya çalıştığı İslamcı rejim, klasik cihadi yapıların evrilerek meşruiyet arayan hibrit aktörlere dönüşebileceğini göstermektedir. Ancak bu dönüşüm, uluslararası güvenlik açısından riskleri azaltmak yerine daha karmaşık hâle getirmekte; radikal ideolojilerin yeni stratejik formlarla varlıklarını sürdürdüğünü ortaya koymaktadır. Bu nedenle HTŞ rejimi yalnızca Suriye’nin değil, bölgenin ve Türkiye’nin geleceği açısından da dikkatle izlenmesi gereken bir yapı olarak karşımızda durmaktadır.

Kaynakça

Al Jazeera. (2024, Aralık 4). Who is Abu Mohammed al-Julani, leader of HTS in Syria? Al Jazeera: https://www.aljazeera.com/news/2024/12/4/who-is-abu-mohamad-al-julani-the-leader-of-hayat-tahrir-al-sham-in-syria adresinden alındı

CSIS. (2018). Hay’at Tahrir al-Sham. Washington.

Euro News. (025, Ocak 3). Suriye’de HTŞ’nin eğitim müfredatında yaptığı değişiklikler tepki çekti. Euro News: https://tr.euronews.com/2025/01/03/suriyede-htsnin-egitim-mufredatinda-yaptigi-degisiklikler-tepki-cekti adresinden alındı

Kotoulas, I. E. (2018). Ideological Principles of Jabhat Al-Nusra in Al Risalah Magazine. Civitas Gentium, Vol: 6, No: 2, 49-60.

ODNI. (2025). Hay’at Tahrir al-Sham (HTS). Office of the Director of National Intelligence: https://www.odni.gov/nctc/terrorist_groups/hts.html adresinden alındı

The Washington Post. (2024, Aralık 11). After toppling Assad, can Syria’s rebels rebuild a shattered state? The Washington Post: https://www.washingtonpost.com/world/2024/12/11/syria-rebels-hts-jolani-government-assad/ adresinden alındı

U.S. Department of The Treasury. (2023, Mayıs 2). Treasury Designates Terrorist Financing Facilitators Jointly With Türkiy. U.S. Department of The Treasury: https://home.treasury.gov/news/press-releases/jy1456 adresinden alındı

Yenil, N. (2025, Şubat 13). Suriye’de kadınları ne bekliyor? Yurtsever: https://yurtsever.org.tr/2025/suriyede-kadinlari-ne-bekliyor-542556/ adresinden alındı

Zeidan, A. (2025, Haziran 6). Ahmed al-Sharaa. Britannica: https://www.britannica.com/biography/Ahmed-al-Sharaa adresinden alındı

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün