Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Transatlantik İttifakın Geleceği ve Avrupa Güvenlik Mimarisi: Türkiye’nin Stratejik Önemi

Transatlantik İttifakın Geleceği ve Avrupa Güvenlik Mimarisi: Türkiye’nin Stratejik Önemi

Sümer Esin Şenyurt

TUDPAM Uzmanı

Soğuk Savaş’tan günümüze Batı güvenlik düzeninin temel dayanaklarından biri transatlantik ittifak oldu. ABD ile Avrupa müttefiklerini bir araya getiren NATO, sadece askerî değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik bağları da pekiştiren bir çatı işlevi gördü. Ancak son yıllarda yaşanan gelişmeler, bu yapının dayanıklılığının sorgulanmasına neden oluyor.

Transatlantik İlişkilerde Sarsıntılar

ABD’nin Avrupa’daki askerî angajmanını kademeli olarak azaltma eğilimi, buna karşılık Avrupa’nın “stratejik özerklik” arayışına yönelmesi, ittifakın klasik işleyişini zorlayan unsurların başında geliyor. Washington’un Asya-Pasifik bölgesine öncelik vermesi, Çin’i birincil rakip konumuna yerleştiren politikaları, Avrupa’daki müttefiklerde güvenlik garantilerinin zayıfladığı endişesini doğuruyor.

Bu kaygılar, özellikle Ukrayna Savaşı’nın gölgesinde daha belirgin hâle geldi. ABD’nin Avrupa’daki rolünü yeniden tanımlama çabaları, NATO içinde eşgüdüm sorunlarını ve stratejik belirsizlikleri beraberinde getirdi. Öte yandan AB içinde Fransa ve Almanya’nın öncülüğünde ilerleyen PESCO ve Avrupa Savunma Fonu gibi girişimler, NATO’dan bağımsız savunma kapasitesi oluşturma niyetini ortaya koyuyor. Ancak bu durum, transatlantik dayanışmayı zayıflatırken, Avrupa güvenlik mimarisinin geleceğini tartışmaya açıyor.

Türkiye’nin Jeostratejik Konumu

Bu belirsizlik ortamında Türkiye’nin rolü daha da kritik hâle geliyor. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, Karadeniz, Akdeniz ve Orta Doğu’nun kesişim noktasındaki konumuyla Avrupa güvenliği açısından vazgeçilmez bir ülke. Göç yönetimi, enerji arz güvenliği ve terörle mücadele gibi alanlarda Türkiye’nin katkısı, Avrupa için stratejik bir zorunluluk niteliğinde.

Soğuk Savaş döneminde NATO’nun güneydoğu kanadını koruyan “ileri karakol” görevini üstlenen Türkiye, günümüzde de benzer bir işlevi farklı boyutlarda sürdürüyor. Afganistan, Kosova ve Irak gibi kriz bölgelerindeki katkıları, Türkiye’nin yalnızca coğrafi konumu değil, operasyonel kapasitesi bakımından da önemli bir aktör olduğunu ortaya koydu.

Savunma Sanayisindeki Yükseliş

Türkiye’nin Avrupa güvenlik mimarisi içindeki rolünü güçlendiren bir diğer unsur, son yıllarda hızla gelişen savunma sanayisidir. Özellikle insansız hava araçları (İHA/SİHA), millî savaş uçağı projesi (MMU), deniz platformları (MİLGEM) ve hava savunma sistemleri, Türkiye’yi küresel ölçekte dikkate alınan bir üretici ve teknoloji geliştirici konumuna yükseltti.

Bayraktar TB2’nin Karabağ Savaşı’nda sergilediği etkinlik, Türkiye’nin bu alandaki kabiliyetini dünya gündemine taşırken, Avrupa ülkeleri açısından da uygun maliyetli ve etkili bir çözüm olarak görülmeye başlandı. Bu teknolojik kapasite, Avrupa’nın savunma modernizasyonunda tamamlayıcı bir unsur olma potansiyeli taşıyor.

Avrupa İçin Stratejik Çıkarlar

Avrupa’nın önümüzdeki dönemde güvenlik stratejisini yeniden şekillendirirken Türkiye’yi dışlaması gerçekçi değil. Enerji koridorlarının güvenliği, göç dalgalarının yönetimi ve doğrudan askerî caydırıcılık unsurları Türkiye’nin katkısını vazgeçilmez kılıyor. Ancak bu iş birliği yalnızca askerî düzeyde değil; siyasi, ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla da ele alınmak zorunda.

Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin zaman zaman siyasi gerilimlere takılması, stratejik iş birliği potansiyelini gölgeliyor. Oysa transatlantik ittifakın zayıfladığı, yeni güvenlik risklerinin ortaya çıktığı bir dönemde, Türkiye’nin stratejik konumu ve askerî kapasitesi Avrupa için kritik bir güvenlik sigortası işlevi görebilir.

Fotoğraf: Kriter Dergi

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün