Uzun geçmişe, köklü bir kültür ve medeniyete sahip olan Uygur Türkleri, tarih boyunca dünya medeniyetine büyük katkı sağlamıştır. Dünyada “Doğu Türkistan” olarak bilinen Çin’e bağlı olan Sincan Özerk Bölgesi, yüzyıllardır Uygur Türkleri’ne ev sahipliği yapmaktadır. Tarihlerinde Göktürk Devleti çatısı altında bağımsız olan Uygur Türkleri, geçmişte bazı zaman dilimlerinde farklı devlet yapıları altında bulunmalarına karşın, genelde Çin hakimiyeti altında yaşadılar. Bu bağlamda Çin İmparatorluğu, Ruslardan geri aldıkları topraklarda 1884’te Sincan Eyaleti’ni kurdu ve Çin hakimiyeti altındaki Uygurlar, 1930’da bağımsızlık hareketi başlattı. Bunun sonucunda 1933’de “Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti” kurulmasına rağmen kısa sürede Çin tarafından ele geçirildi. Sovyetler Birliği’nin (SSCB) desteğiyle 1944’de kurulan İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti ise, 1949’da Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun işgaliyle sonlandı. Uygur Türklerinin 1949 yılında bağımsızlıklarını kaybetmeleri ve Çin Komünizminin baskısına maruz kalmaları dolayısıyla bu durum başta siyasi ve ekonomik alan olmak üzere hayatlarını derinden etkilemiştir.
İşgal altında yaşamak zorunda kalan Doğu Türkistan halkı, asırlardır elde etmiş oldukları şanlı geçmişi unutturulmaya, zengin kültürü yok edilmeye, dili değiştirilmeye ve kuşakları asimile edilmeye mahkûm bırakılmıştır. Yıllardır Çin yönetimi tarafından bölgeye uygulanmakta olan “böl, parçala, yönet” mantığı hâlen devam etmektedir.
Bölgeyi Yakından Tanıyalım
1 Ekim 1955 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti bünyesinde özerklik statüsü verilen Sincan Bölgesi’nin başkenti, Urumçi kentidir. Toplam nüfusu 19 milyon 630 bin civarında olan Sincan Özerk Bölgesi’nde, 2000 yılındaki nüfus sayımı sonuçlarına göre Uygur Türkleri çoğunluğu oluşturmakta iken nüfusun önemli bir diğer bölümünü ise sonradan bu bölgeye yerleşen Han Çinlileri, Kazaklar, Kırgızlar, Moğollar ve Özbekler de bulunmaktadır.
Sincan Özerk Bölgesi, 122 çeşit mineral zenginliğin yanı sıra kömür ve petrol yataklarına sahip. Bu doğal zenginliğiyle dikkat çeken bölgede, tarım işçiliği yaygın olmakla birlikte toplam nüfusun %36,05’i resmi çalışan nüfus olarak görünüyor. Resmi kayıtlara göre, 20 üniversiteye sahip olan Sincan Özerk Bölgesi’nde yüksek öğrenim olanakları kısıtlı sayıda öğrenciye eğitim sağlıyor.
Bölge’deki Çin Hükümeti’nin Baskıları
Çin, Uygur halkına yönelik tutumu nedeniyle küresel çapta artan eleştirilerle karşı karşıyadır. Özellikle Birleşmiş Milletler (BM) ve çeşitli insan hakları örgütleri, Çin’i Sincan’da insan hakları ihlalleri yapmakla suçlamaktadır.
Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi’nin hazırladığı bir rapor, Sincan’da Uygur ve diğer Müslüman azınlıklara mensup yaklaşık 1 milyon kişinin “yeniden eğitim” gözaltı merkezlerinde tutulduğuna dair güvenilir kanıtlar olduğunu dile getirmektedir. Bu kamplarda Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıkları zorla çalıştırdığı, kültürel asimilasyon politikalarına tabi tuttuğu, Müslüman nüfusu kontrol altında tutmak amacıyla yürüttüğü geniş çaplı kampanyanın parçası olarak Uygurlar arasındaki doğum oranlarını büyük ölçüde azaltmak için kitlesel kısırlaştırma gibi ciddi insan hakları ihlalleri yaşandığını belirtmektedir.
Pekin ise bu kampların insanlara yeni beceriler kazandırmanın yanı sıra İslamcı ayrılıkçıların neden olduğu aşırılıkçılığın yok edilmesine de yardım eden “mesleki eğitim merkezleri” olduğunu öne sürerek kötü muamele iddialarını reddetmekte.
Fakat kısa süre önce Çin’in Birleşik Krallık Büyükelçisi, gözleri bağlı erkeklerin diz çökmüş halde Sincan‘daki trenlere bindirilmeyi beklediğini gösteren rahatsız edici videoyla ilgili yaptığı bir açıklamada kayıtların “sahte” olabileceğini belirtirken, diğer taraftan Avustralyalı güvenlik birimleriyse videonun gerçekliğini doğrulanmıştı.
Uluslararası Af Örgütü’nün 2018 tarihli bir raporu incelendiğinde ise bölge genelinde Uygur Müslümanlarının keyfi biçimde gözaltına alınmasının yaygın olduğu gözlemlenmekte. Sürgündeki Uygurların oluşturduğu Dünya Uygur Kongresi de gözaltına alınan kişilerin herhangi bir suçlama yöneltilmeksizin bu merkezlerde tutulduğunu ve Çin Komünist Partisi sloganları atarak beyin yıkama teşebbüslerine maruz bırakıldığını ileri sürüyor.
Türkiye’nin Sincan Uygur Bölgesi’ne Yönelik Politikası
Türkiye, Sincan Uygur Bölgesi’ndeki insan hakları ihlallerine karşı duyarlılığını sıkça dile getirmektedir. Özellikle Uygur Türkleri’nin haklarının korunması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi konusunda BM ve diğer uluslararası platformlarda Uygur Türkleri’nin haklarını savunmakta ve Çin’in politikalarını eleştirmektedir. Aynı zamanda Sincan Uygur Bölgesi’ndeki durum, zaman zaman Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilerde gerginliklere yol açsa da, iki ülke arasındaki ekonomik ve stratejik iş birliği bu gerginliklerin aşılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Özetle Türkiye, Çin ile olan ilişkilerini bozmadan Uygur Türkleri’nin haklarını savunmaya çalışmaktadır. Türkiye’nin Sincar Uygur Bölgesi’ne yönelik politikası, çeşitli diplomatik girişimlerle de desteklenmektedir. Dahası Türkiye, Çin’in toprak bütünlüğünü desteklediğini belirtmekle birlikte, Uygur Türkleri’nin haklarının korunması konusunda kararlılığını sürdürmektedir.
Sonuç olarak, Uygur Türkleri, tarih boyunca zengin kültürel mirasları ve dünya medeniyetine katkılarıyla önemli bir yere sahip olmuştur. Ancak, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde uyguladığı politikalar, Uygur halkının kültürel ve dini kimliğini tehdit etmektedir. Uluslararası toplum, bu insan hakları ihlallerine karşı sesini yükseltmekte ve Çin hükümetine baskı yapmaktadır. Uygur Türklerinin haklarının korunması ve kültürel miraslarının yaşatılması için uluslararası iş birliği ve dayanışma büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, Uygur halkının yaşadığı zorlukların farkında olmak ve onların yanında durmak, insanlık adına atılacak önemli bir adımdır.