2025 yılı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uluslararası sahnedeki konumunu güçlendirdiği ve Türkiye’nin çok merkezli, çok kutuplu, çok medeniyetli dünya düzeninde giderek yükselen stratejik bir aktör olarak rolünü somutlaştırdığı kritik bir yıl oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncelikle Çin’in ev sahipliğinde düzenlenen 2025 Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi’ne “şeref konuğu’’ olarak katılması ve burada Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gerçekleştirdiği stratejik görüşmeler bölgesel ve küresel dengelerde Türkiye’nin artan etkisini ortaya koyarken Türkiye’nin Küresel Güney ile olan bağlarını güçlendirdiği önemli bir diplomatik hamle olarak tarihe geçti. Erdoğan, ŞİÖ zirvesinden hemen sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için ABD’ye hareket ederek küresel meselelerde Türkiye’yi ön plana çıkardı. Bunun yanında en dikkat çekici diplomatik atak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ile gerçekleştirdiği zirve oldu.
Xi Jinping ve Vladimir Putin Görüşmeleri: Çok Merkezli Diplomasi
Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesi çerçevesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gerçekleştirdiği görüşmeler Türkiye’nin çok kutuplu dünyada giderek güçlenen konumunun ve liderler diplomasisindeki ustalığının açık bir göstergesidir.
Türkiye, ŞİÖ Zirvesi’ne katılımıyla Batı bloğuna yakınlığı dengeleyen bir diplomatik çizgi izlediğini gösterdi. Erdoğan’ın Xi Jinping ve Putin ile gerçekleştirdiği görüşmelerde bölgesel güvenlik, ekonomik iş birliği ve enerji koridorlarının önemi vurgulandı. ŞİÖ çatısı altında yapılan iş birliği anlaşmaları Türkiye’nin Asya ile entegrasyonunu hızlandırdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2025 yılı diplomasi rotası Türkiye’nin sadece Batı ile değil Küresel Güney ve Küresel Doğu ile de ilişkilerini eş zamanlı ve dengeli bir biçimde geliştirdiğinin göstergesi oldu. Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde Çin ve Rusya ile yapılan görüşmeler ve ortaklıklar Türkiye’nin bölgesel ve küresel entegrasyonunu derinleştirdi. Özellikle Çin’in öncülüğünde geliştirilen Yeni İpek Yolu projelerinde Türkiye’nin merkezi bir lojistik ve ekonomik koridor haline gelmesi ekonomik büyümeye büyük katkı sağladı. Aynı zamanda Rusya ile enerji alanında genişletilen iş birliği projeleri Türkiye’nin enerji arz güvenliğini artırırken bölgesel istikrarın sağlanmasında önemli bir unsur oldu.
Beyaz Saray’da Erdoğan-Trump Zirvesi: Yeni Bir Dönemin Kapısı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ŞİÖ zirvesinden hemen sonra BM Genel Kurulu için ABD’ye hareket ederek küresel meselelerde Türkiye’nin sesini yükseltti. New York’ta gerçekleşen BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Erdoğan, kritik küresel meselelerde Türkiye’nin sorumluluklarını ve katkılarını vurguladı. Ardından BM Genel Kurulu kapsamında Fransa, Kanada ve Vietnam gibi ülkelerin liderleriyle ikili temaslarda bulundu.
New York’taki bu görüşmelerden sonra Erdoğan, Washington’da Trump ile bir araya geldi. Beyaz Saray zirvesinin en önemli sonucu Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönem başlatmasıydı. Uzun süredir farklılıkların gölgesinde kalan bu ilişki Erdoğan-Trump görüşmesiyle birlikte karşılıklı anlayış ve iş birliği temelinde yeniden şekillendi. ABD ziyareti ise iki ülke arasında bazı gerilimlerin yaşandığı kritik bir dönemde ilişkilerin normalleşmesi ve yeni iş birliği alanlarının açılması adına büyük bir önem taşıyordu. Bu da Türkiye’nin dış politika cephesinde esnekliğini ve denge politikasını daha etkin kullanabilmesine imkân verdi.
Erdoğan’ın bu dengeli yaklaşımı Türkiye’nin bölgesel bir güçten küresel bir aktöre dönüşme sürecinin önemli bir adımı oldu. Erdoğan’ın başta Çin, Rusya, ABD, Fransa olmak üzere birçok ülke liderleriyle gerçekleştirdiği görüşmeler Türkiye’nin diplomaside çok yönlü stratejisini gözler önüne serdi. Bu gelişmeler Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini güçlendirirken ŞİÖ üyeleri bağlamında Asya ile kurduğu bağlarla çok kutuplu stratejisinin başarısını ortaya koydu. Erdoğan’ın liderler diplomasisinde gösterdiği bu başarı Türkiye’nin uluslararası arenada giderek yükselen gücünün en önemli göstergelerinden biri oldu.
Sonuç: Türkiye’nin Artan Küresel Etkisi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderler diplomasisinde yeni bir dönem açtığı ve Türkiye’nin çok merkezli dünyada artan etkinliğini somut başarılarla taçlandırdığı bir yıl oluyor. ŞİÖ zirvesinde yapılan iş birliği anlaşmaları, BM ve Beyaz Saray’daki görüşmelerle paralel ilerleyen stratejik hamleler Türkiye’nin bölgesel ve küresel anlamda güçlenmesini sağladı. Türkiye’nin bu çok yönlü liderler diplomasisi gelecekte de uluslararası dengelerde söz sahibi olma potansiyelini yükseltti. Erdoğan’ın Asya’dan Amerika’ya liderler diplomasisi yeni bir jeopolitik dönemin başlangıcı olarak değerlendirilebilir.
Türkiye’nin coğrafi konumu, ekonomik potansiyeli ve giderek gelişen diplomatik kapasitesi Erdoğan’ın liderler diplomasisiyle birlikte küresel güçler tarafından daha fazla takdir edilmeye başlandı. Erdoğan’ın hem Doğu hem Batı ile eş zamanlı kurduğu diplomatik temaslar Türkiye’nin çok taraflı, proaktif ve stratejik dış politika modelini ortaya koydu.
ŞİÖ zirvesi, BM Genel Kurulu temasları ve Beyaz Saray ziyaretleriyle Erdoğan liderliğindeki Türkiye çok kutuplu dünya düzeninde kendine güçlü bir yer edindi. Erdoğan’ın liderler diplomasisi Türkiye’nin jeopolitik ile birlikte ekonomik ve kültürel alanda da etki alanını genişlettiği bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. Erdoğan’ın liderler diplomasisi sayesinde Türkiye bölgesel krizlerde ara bulucu rolü üstlenirken uluslararası barış ve istikrarın sağlanmasında aktif bir oyuncu haline geldi. Çin ve Rusya ile artan iş birliği yanında ABD ile ilişkilerin normalleşme sürecine girmesi Türkiye’nin ekonomik büyümesini hızlandıracağı gibi savunma sanayi ve teknoloji alanındaki ortaklıklar da ülkenin küresel rekabet gücünü artıracaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderler diplomasisi Türkiye’yi küresel politika ve ekonomi arenasında saygın, etkili ve güçlü bir lider konumuna taşıdı. Bu durum Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda uluslararası karar alma süreçlerinde daha fazla söz sahibi olacağının da açık bir işareti olarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin bu yeni liderlik rolü gelecekte uluslararası barış, ekonomik ve teknolojik iş birliği ile bölgesel istikrarın sağlanmasında kritik katkılar sunma potansiyelini güçlendirmekte ve Türkiye’nin küresel siyasette ağırlığını artırmaktadır.
Fotoğraf: Anadolu Ajansı