Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Türkiye’nin AB Üyelik Arayışı Işığında Stratejik Güvenlik ve Savunma Sanayi İş Birliği

Türkiye’nin AB Üyelik Arayışı Işığında Stratejik Güvenlik ve Savunma Sanayi İş Birliği

Muzaffer AKYILDIRIM

(E.) Subay/Diplomat

Giriş

Avrupa ülkelerinin Kuzey Atlantik İş Birliği Örgütü (NATO) içinde eski kıtaya özgü askerî yeteneklerini oluşturmak için başlattığı hamleler, Bağımsız Avrupa Program Group (IEPG) bünyesinde başlatılmıştır. 1997 Erfurt Toplantısında Batı Avrupa Birliği’nin (WEU) oluşturulması ve bu kapsamda Batı Avrupa Silahlanma Örgütü ve Çalışma Grubu (WEAG ve WEAO)’nun teşkiliyle savunma amaçlı ortak teknoloji projelerinin yürütülmesi için ilk adım atılmıştır. 16 Avrupa Birliği (AB) üyesi ülke ile Türkiye’nin de (Norveç’le beraber) tam ve eşit üye olduğu WEU/WEAO faaliyetleri, 2004 yılında AB’nin kurumsal dönüşümüyle Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) kapsamında Avrupa Savunma Ajansı’nın (European Defense Agency-EDA) teşkiline karar verilmesiyle 2005 yılında sona ermiştir.

Türkiye, 2005 yılında AB’nin aldığı aday üyelik kararı kapsamında, WEAO/WEAG’ın sona erdirilmesi ve EDA’nın teşkiline mutabakat vermiştir. Ancak AB’ye tam üyelik gerçekleşene dek EDA ile kurumsal ilişkiler ve AB Savunma ve Güvenlik Siyasası Danışmalar sürecine katılımına cevaz verecek olan İdari Düzenlemeler (Administrative Arrangements) belgesinin kimliği malum ülkelerin engellemesiyle, AB Konseyi onayına sunulamaması sonucunda bu sürecin dışında kalmıştır.

EDA’nın faaliyete geçmesiyle birlikte yetenekler, Ar-Ge ve teknoloji temeli ve Avrupa savunma pazarının oluşmasını hedefleyen AB ülkeleri, önce İskandinav ülkelerinin zengin komşusunu dışarda bırakmama odaklı baskılarıyla Norveç’le, daha sonra muhtemelen orta Avrupalı üyelerin yine finansal olarak güçlü ancak tarafsız ülke İsviçre’yle bahse konu AA’yı imzaladıkları bilinmektedir. Diğer taraftan, açıkça bilmediğimiz ancak kuvvetle muhtemel İsrail’le de bu alanda mutabakatın sağlandığını yazmak hiç de hayali bir iddia olmayacaktır.

Rusya, 2018’deki Kırım’ı tek taraflı ilhakından aldığı cesaretle Ukrayna’nın önce Kiev’e daha sonra Luhansk, Donetsk ve Herson bölgesine başlatmış ve Karadeniz’e doğru açılan verimli ovalar ve sanayisi yoğun yerleri ele geçirerek geniş anlamda yoğun bombardımanlara devam etmektedir. Bu işgalden irkilen Avrupa Birliği, kendi başına bir etki sağlayamayacağını anlayınca ABD ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu NATO üzerinden güç toplamaya girişmiştir. Bu kapsamda, gözden geçirilerek PESCO (Daimî Yapılandırılmış İş Birliği) ve EDF (Avrupa Savunma Fonu) olarak adlandırılan savunma mekanizmaları vasıtasıyla AB’nin savunma ve güvenlik alanındaki ilgi ve hedef düzeyini yükseltmeyi amaçlamıştır.

PESCO (Permanent Structured Cooperation): ‘Daimî Yapılandırılmış İş Birliği’ AGSP’nin yenilenmiş haliyle Aralık 2017’de 25 üye ülke tarafından tesis edilmiş, ortak güvenlik ve savunma sürecinin teşvik edilmesinde en önemli araç ve NATO ile tamamlayıcı olabilecek tam kapsamlı kuvvet paketi olarak ilan edilmiştir. 2018 Mart ayında ilk 17 PESCO proje listesi onaylanmış ve Kasım 2018’de ilave 17 projeyle birlikte konsey tarafından uygun bulunmuştur. EDA, Avrupa Askerî Karargâhı (EUMS)’nın da dâhil olduğu Avrupa Dış Eylem Stratejisi (EEAS)’yle birlikte PESCO’nun da sekreteryasını yürütmektedir.

EDF (The European Defence Fund): 7 Haziran 2017’de AB Komisyonu Avrupa Savunma Fonu adıyla, savunma araştırma ve yetenek geliştirme alanlarında Avrupa iş birliği projelerine ortak finansman sağlayacak olan iletişim belgesini hazırlamıştır (Communication proposing a European Defence Fund – EDF). EDF’in kurulmasına dair nihai onay 2019-2020’de konsey ve Avrupa Parlamentosu’nda karara bağlanmıştır. EDF, 1 Ocak 2021’de işlevselliğini kazanmış ve 2021-2027 dönemini kapsayan onaylı toplam 7.953 milyar avro bütçeyle faaliyete geçirilmiştir.

Savunma ve Güvenlik Sanayi Faaliyetleri ve Dış İlişkiler

AB Komisyonunun Preparatory Action on Defence Research (PADR) başlıklı savunma araştırma hazırlık eylem planı, 2021’den beri EDF altında faaliyet gösteren tam kapsamlı AB Savunma Araştırma Programı (EU Defence Research Program) olarak EDA tarafından yönetilmektedir.

Savunma Sanayisi İlişkileri: Güçlü ve rekabet edebilir bir Avrupa Savunma Teknoloji ve Sanayi Temeli (European Defence Technological and Industrial Base -EDTIB) için savunma yeteneklerinin geliştirilmesi ve Avrupa’nın stratejik otonomi kazanması elzem olmaktadır.  EDA, yetenek geliştirme ve Ar-Ge odaklı faaliyetler için sanayiyle yapısal diyalog ve geliştirilmiş bağlantı tesis etmiştir. AB’nin temel hedefi stratejik bir savunma sanayisiyle yapısal diyalog ve Savunma ve Teknoloji Sanayi Temelini (EDTIB) güçlendirmek; bu bağlamda ana yüklenici ve üretici firmalar, SME’ler ve yenilikçi girişimcilerle yakın çalışma ortamının geliştirmeyi öngörmektedir.

EDA’nın sanayiye sağladığı destek, bilgi değişiminin güçlendirilmesi, ülkeler arasındaki B2B çalışma ve ortaklıkların teşvik edilmesi ve AB içi ortak kaynaklara erişimin sağlanmasını da kapsamaktadır. Bu maksatla, Industry Engagement Roadmap, EU Funding Gateway, SME Corner, B2B Platform, Industry Newsletter ve Ağ Rehberi gibi destek araçları üye ülke kurum, kuruluş ve sanayinin hizmetine sunulmuştur.

Avrupa Savunma Harcamalarının Güçlendirilmesi Girişimi

 30 Kasım 2023 tarihinde, AB Stratejik Pusulası (EU Strategic Compass) isimli yeni savunma kavram belgesinin açıklanması, AGSP, PESCO ve EDA çalışmalarına ivme kazandırmıştır.

Bu çerçevede, EDA’nın 2022 yılında yayımladığı Yıllık Savunma Raporu’nda, AB üyesi ülkelerin savunma harcamaları ilk kez detaylı bir çalışmayla ele alınmıştır. Bu kapsamda, toplamda 240 milyar avroluk rekor bir savunma bütçesiyle 2021 yılına göre %6 artış sağlanmış, 2016’dan beri 8 yıl süren daimî artış ivmesini yakalanmış ve 27 üye ülkeden yirmisinin artan savunma harcamalarına (6 üye ülkenin %10’u geçen konumu dâhil) artan dikkati çekilmiştir.

Bu bağlamda;

  1. 27 ülke arasında, İsveç (+30.1%), Lüksemburg (+27.9%), Litvanya (+27.6%), İspanya (+19.3%), Belçika (+14.8%) ve Yunanistan (+13.3%) ile öne çıkmış,
  2. Genel olarak, 59 milyar avronun savunma yatırımlarına ayrıldığı kaydedilmiş,
  • 2022’de 76 milyon avroluk 18 yeni projeyle toplamda 250 milyon avro tutarında 46 projenin EDA üyesi ülkeler arasında yürütülmekte olduğu açıklanmıştır. Diğer taraftan, araştırma ve teknoloji (R&T) alanında düşüş yaşandığı ve yalnızca 2 üye ülkenin öngörülen %2 oranındaki araştırma harcamasına erişebildiği görülmektedir. Bu alanda daha fazla yatırım amacıyla Avrupa Savunma Fonunun (EDF) tesisi ve müşterek olarak R&T yatırımlarının artırılmasına gayret edilmesi hedeflenmektedir.

Bu dönemde en kayda değer gelişme, 2005 yılından beri AB savunma yapılanmasına katılmayan (opt-out) Danimarka’nın 23 Mart 2023’te EDA’ya iştirakiyle yaşanmış ve tüm AB üyeleri EDA’nın “Defence Data Publication” kapsamına alınmıştır. AB’nin mezkûr gelişmeler vesilesiyle, bölgesel ihtilaf ve çatışmalara müdahale etmek, stratejik görünümünü yükseltmek ve küresel enerji, ulaşım ve ticaret koridorları üzerindeki etkisini artırmak amacıyla yeni bir ivme ve Stratejik Otonomi oluşturmayı öngörmekte olduğu açıklanmıştır.

ABD Seçimleri ve Trump’ın Göreve Başlamasıyla Avrupa Savunması

2024 yılı sonunda gerçekleşen ABD başkanlık seçimleri sonucunda ikinci defa başkan seçilen Donald Trump, 2025 başında seçim vaatleri kapsamındaki söylemlerini çılgınca ve baskın tarzındaki talepleri olarak ortaya atmasıyla AB içinde dalgalanmalar, hayal kırklıkları yaşanmıştır. AB, bu durumdan yeni bir fırsat olarak güç oluşumunu hızlandırmak, Türkiye dâhil İngiltere’yle (yine de ABD’nin desteğini almakla) Rusya’ya karşı güçlü bir duruş sağlama odaklı stratejisini ortaya koymuştur. Bu çerçevede, Türk Devletleri Teşkilatı üyesi olan Türkistan/Orta Asya beşlisi Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan’la enerji, ulaşım, eğitim ve ticari yatırım odaklı anlaşmalar yapan AB, 12 milyar avro tutarındaki kaynakla ‘European Global Gateway’ projesi (Küresel Geçit) kapsamında Stratejik Otonomi hedefini güçlendirme adımını atmıştır.

Başlangıçta enerji güvenliği odaklı ekonomik ve ticari bir gelişme olarak ortaya atılan bu adımın esas hedefinin, Rusya’nın yüzyıllardır etkin ve aktif olduğu bölgeyle bağ kurarak Türkistan beşlisinin Rusya’ya bağımlılığını azaltmak olduğu aşikârdır. Bunun yanı sıra, Rusya’nın askerî insan gücünü destekleyen bölge ülkelerinin küresel ekonomiye kazandırılmasını sağlamak ve Ukrayna savaşıyla ekonomik yönden zayıf düşen ancak nükleer ve füze yetenekleriyle AB’nin başının ağrıması ve korkulu rüya görmesine neden olan Rusya’ya enerji bağımlılığının tamamen kesilmesi olduğu yadsınamaz.

Rusya’yla olası bir çatışma veya savaştan kaçınmayacağını ve Kırım dâhil olmak üzere Ukrayna’dan ele geçirilen bölgelerin geri kazanılmasına destek olacağını ifade eden AB, 2025 Mart ayında Fransa öncülüğünde Almanya ve Ukrayna’nın da katıldığı bir zirve düzenlemiştir. AB’den ayrılan (Brexit) İngiltere’nin tarihî rolüne geri dönüş mesajı verdiği, ayrıca Körfez ve Arap ülkelerinin de maddi yardımının öngörüldüğü görüşmelere ikinci aşamada Türkiye’nin de dâhil edilmesiyle güçlü bir duruş gösterme sürecini başlatılmıştır. ABD’nin de bu gelişmeleri İngiltere üzerinden yakından takip ettiği bu makale yazarının görüşü olarak kaydedilmelidir.

Ancak AB’nin savunma sanayisindeki eksikleri ve savunma yeteneklerini elde etme çabasıyla dengeli, eşit ve katılımcı bir anlayış gözetilmeden ve aceleci bir tavırla hazırladığı anlaşılan, Savunma Destek Paketi adı verilen anlaşma paketine ABD, Kanada ve İngiltere’nin katılımında bir sorun yaşanmamıştır. Ancak SDP’nin AB aday üyesi ülkeye ayrımcı bir gözle bakan, yalnızca savunma sektörünü ele geçirmek ve gelişen Türk İHA, uçak, füze ve mühimmat yeteneklerini kendisine eklemlemek amacını güttüğünün anlaşılmasıyla Türk hükûmeti tarafından kabul görmediği ve onaylanmadığı anlaşılmıştır.

Gelinen aşamada, AB’nin stratejik ortaklık adı verilen ama içinin nasıl doldurulacağının belli olmadığı, keza eski yaklaşımlardan bir sapma olmadığı için Türkiye’nin bu ortaklığa razı olması için cazibeli bir yönünün olup olmadığı henüz netleşmemiştir. Diğer taraftan, ortaklığın kapsamı ve sunduğu fırsatlar ne olursa olsun, Türkiye’yi AB içinde görmek istemeyen malum çevre ve sözde komşu ülkelerin hangi engeller, baskılar ve taleplerle bu çalışmayı zamana yayacağı, tartışmalı konuları ortaya süreceği, katılım ve katkıları sürüncemede bırakarak, mali engel ve sorunlar yaratacağı da izahtan varestedir. Bu konudaki talep ve beklentilerini daha ilk safhada öne süren Yunanistan ve GKRY’nin destek aldığı bazı ortaklarıyla danışıklı olarak, Orta Asya beşlisi ülkelere bölgedeki enerji, ulaşım ve altyapı odaklı projelerde mali onay şantajıyla GKRY’de büyükelçilik açtırmak yoluyla diplomatik temas elde ettiği de bu dönemde ortaya çıkmıştır.

Türkiye’nin AB Güvenlik ve Savunma Siyasasına (AGSP) İlişkin Beklentileri

Türkiye, AB üyeliği stratejik hedefinden hareketle;

-Başlangıçtan beri AGSP’nin gelişmesi ve etkin hâle gelmesini desteklemiş ve bu kapsamdaki bölgesel krizlere yönelik oluşumlarına katılma iradesini göstererek, insan ve mali kaynak tahsis etmiştir;

– Bu bağlamda, Berlin+ düzenlemeleri ve müstakil AGSP harekâtlarına davet aldığı anda olumlu cevap vererek sivil, polis ve askerî katkısını sunmuş ve en yüksek katkı sağlayan AB dışı aktör olmuştur (Kosova, Gürcistan, Orta Doğu gibi),

– NATO-AB stratejik iş birliğinin kurumsal çerçevesinin geliştirilmesinde ve AB aday ülkesi olarak “Nice Uygulama Belgesi” ve “Uzlaşılmış Çerçeve” kapsamındaki daimî danışma mekanizmalarında yer almak amaçlı düzenlemelerin hayata geçirilmesinde öncü rol oynamıştır.

AB ise Türkiye’nin taleplerine karşı oyalayıcı, zamana yayan ve kaçamak yaklaşımla;

-Kurumsal düzenlemelerdeki zorluklar ve AB içi anlaşmaların getirdiği yükümlülükler ile,

– AB üyesi ülkelerin farklı politik tavırlarından kaynaklanan engeller nedeniyle Türkiye’den taviz, esneklik ve anlayış beklentileriyle akdi taahhütlerini ileri tarihe erteleme yönündeki tavrını sürdürmüştür.

Nihai tahlilde Türkiye;

  1. AB aday ülke konumunun gerektirdiği üyelik süreci müzakerelerinin ve AB üyeliğine ilişkin fasılların açılma mekanizmalarının sürdürülmesi,
  2. Gümrük Birliği Anlaşması’nın Türkiye-AB arasındaki ekonomik ve ticari iş birliğinin anlamlı ve karşılıklı kazanma anlayışıyla gözden geçirilerek yenilenmesi görüşmelerinin başlaması,
  • AGSP ve PESCO kapsamında güvenlik ve savunma alanındaki iş birliğinin aday ülke bakışıyla yeniden ele alınarak, bölgesel ve küresel sınamalara ve insani krizlere müşterek anlayışla yetenek geliştirmek ve müdahale edebilecek geliştirilmiş ortaklık mekanizmalarının hayata geçirilmesi,
  1. Avrupa Savunma Ajansı (EDA) ile Savunma Sanayisi Başkanlığımızın (SSB) askerî-sivil yetenekler, savunma Ar-Ge ve yenilikçi teknolojilerle savunma tedariki ve sanayinin katkısı odaklı projelerin geliştirilmesine yönelik siyasi irade ve askerî-sivil iş birliği faaliyetlerinin önünün açılmasının elzem olduğunu içeren görüşlerimizi her fırsatta uluslararası fırsatlarla dile getirmektedir.

Türkiye’nin Stratejik Hedefleri ve Jeopolitik Konumu

Türkiye, AB üyeliğine dair çalışmaların dondurulmasına rağmen AB Komisyonu ve EDA ile siyasi, ekonomik, askerî-savunma, enerji ve ticaret odaklı ortak coğrafyadaki ilgi, alaka ve menfaatlerini güçlendirmek amacıyla diplomatik gayretlerini sürdürmektedir. AB üyeliği stratejik hedef olarak sürdürülmekte ancak olası senaryolar bağlamında İmtiyazlı Ortaklık veya Genişletilmiş Diyalog gibi tanımlamalara bağlı kalmaksızın anlamlı, kapsamlı, eşit düzeyde ve karşılıklı kazanç ilkesiyle kalıcı ve sürdürülebilir bir mekanizmanın tanımlanması ve yerleşmesini beklemektedir.

Diğer taraftan, ABD ile NATO müttefikliği ve ikili stratejik anlaşmalardan kaynaklanan taahhütler ve bölgesel ve küresel terör ve insani krizlerdeki meselelere karşı ortak duruş temelinde, olumlu gündemi hayata geçirme hedefini devam ettirmektedir. Ayrıca 21’nci yüzyılda yaşanan salgın, gıda ve mülteci sorunlarıyla tüm dünya ülkeleri ve insanlığı etkileyen bölgesel ihtilaflarla mücadelede insani ve girişimci diplomasisini de harekete geçirmiştir. Bu çerçevede, jeopolitik ve jeoekonomik fırsatların ve sınamaların arttığı bir ortamda Türkiye, bölgesel güç olma yönündeki çok yönlü temaslar ve insani yardım amaçlı girişimleriyle BM’nin Yüzyıl Kalkınma Hedeflerine yönelik taahhütlerini de yerine getirmektedir.

Türkiye, çok taraflı diplomasisiyle, Orta Doğu ve Balkanlardaki komşuları, Orta Asya’daki kadim Türk Devletleri ile Rusya ve Çin gibi yeni küresel güçlerle bağlantılılık (connectivity), enerji, ulaşım ve ticaret odaklı yatırımlar ve stratejik konumunun sağladığı millî güç ve sivil-askerî imkân ve yetenekleriyle küresel görünümüne katkı yapan projelere destek vermektedir. Bu kapsamda, “Birlikte Kalkınmak ve Birlikte Kazanmak” şiarı ve 100. yılını dolduran cumhuriyetimizin tecrübesiyle, AB, NATO, BM ile anlamlı ilişkilerini sürdürmek; ayrıca Asya ve Afrika’daki iş birliği ve kalkınma projelerine hız vermek ve gıda, sağlık ve insani krizlerde arabulucu ve barışçı çözümleri uluslararası gündeme taşımak hedefini uluslararası kamuoyuna iletmektedir.

Sonuç

Türkiye’nin, AB üyeliği ve savunma-güvenlik mekanizmalarıyla iş birliği önceliğine önem vermekle birlikte; uzun vadeli stratejisi kapsamında savunma sanayisi, enerji ve ulaşım yatırımlarıyla küresel yönetim ve ekonomik sistemin eşit temelde düzenlenmesinde diğer küresel aktörlerle (ABD, RF, Çin, Türk Devletleri Teşkilatı ve BRICS) de çok boyutlu diplomatik ilişkilerini geliştirme azmi ve kararlılığında olacağı değerlendirilmektedir.

Kaynakça

NATO-AB Stratejik Ortaklık-Türkiye’nin Yaklaşımı Notu-2009

Batı Avrupa Birliği (WEU) “Paper Equal Participation in Armaments, Space And Military Studies” 1998-2005

The European Defence Agency (EDA) Annual Defence Data report for 2022

EDA web sayfası (https://eda.europa.eu./home)

Defence Support Package Agreement Taslağı (2025)

ELF Study 6, Towards New European Security Yayını (2023)

#EUdefence Sosyal Medya (X, LinkedIn, Instagram, YouTube)

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Not: Bu çalışma, Dış Bakış dergisinin mayıs 2025 sayısında yayınlanmıştır.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün