Mustafa Kökmen
Uluslararası İlişkiler Uzmanı
Latin Amerika ve Karayipler bölgesi; kültürel çeşitliliği ve tarihi derinliğiyle dikkat çeken, uluslararası ilişkilerin önemli bir aktörü konumundadır. Bu coğrafyanın siyasi, ekonomik ve sosyal dinamikleri, uluslararası arenada önemli tartışma konularından biridir. Bu makalede, Antalya Diplomasi Forumu’nun 2024 yılında gerçekleşen Latin Amerika ve Karayipler panel oturumunun deşifresi ele alınacak ve Türkiye’nin bölgedeki rolü incelenecektir.
Panel oturumunun yöneticisi olan Meksika Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Sergio Alcocer’ın açılış konuşması, Latin Amerika ve Karayipler bölgesinin önemini vurgulamış ve oturumun amacını belirtmiştir. Panelde Panama, Guatemala, Kolombiya ve Meksika gibi bölgenin önemli ülkelerinden temsilcilerin katılımıyla, bölgesel dinamikler ve küresel ilişkiler ele alınmıştır. Bilindiği üzere Latin Amerika yaklaşık 650 milyon nüfusa sahip. Temsil edilen nüfuslara bakıldığında Panama’nın 4,5 milyon, Guatemala’nın 17 milyon, Kolombiya’nın 52 milyon ve son olarak Meksika’nın 128 milyon olduğu resmi rakamlara göre bilinmektedir. Dört ülkenin de hem Latin Amerika hem de Karayipler’in ortak ülkeleri olması esasında oturumun Karayipler bölgesine çekmek istediği dikkati ön plana çıkartmaktadır. Her ne kadar kültürel, tarihi ve dilsel anlamda benzer özelliklere sahip olsa da bu aktörler farklı siyasal düzenlere, farklı rejimlere ve kendine özgün iç dinamiklere sahiptir. Son dönemde gerçekleşen seçimler, kıtada yükselen sol siyasi yönetim, ekonomik anlamda ciddi sorunlar panele de bilhassa etki etmiştir.
Özellikle panelde vurgulanan temel realite, bölgesel entegrasyonun önemi ve Latin Amerika ülkelerinin ortak çıkarlarının bir araya gelerek güçlü bir birlik oluşturması gerekliliği ön plana çıkmıştır. Ancak, bölgenin geçmişteki deneyimlerinden ve mevcut siyasi yapısından dolayı bu entegrasyon sürecinin zorluklarla dolu olduğu belirtilmiştir. Panelde konuşan diğer bir önemli temsilci ise Panama Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Janaina Mencomo olmuştur. Mencomo, bölgenin karşı karşıya olduğu küresel zorluklar ve adalet talepleri üzerinde durmuş ve bölgesel çözümlere vurgu yapmıştır. Özellikle, Panama’nın bölgesel bir ittifak oluşturma çabalarını dile getirmesi, Latin Amerika ülkelerinin ortak çıkarlarını savunma isteğini yansıtmaktadır.
Guatemala Dışişleri Bakan Yardımcısı Monica Balanos ise uluslararası toplumun Latin Amerika ülkelerinin sorunlarına duyarlı olması gerektiğini vurgulamıştır. Balanos’un konuşması, bölgenin demokratikleşme ve adalet sisteminin güçlendirilmesi ihtiyacını öne çıkarmıştır. Ancak Guatemala’nın iç dinamikleri ve geçmişte yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, bölgenin karşı karşıya olduğu zorlukları gözler önüne sermektedir.
Kolombiya Dışişleri Bakan Yardımcısı Francisco Jose Coy’un konuşması, bölgenin yeni dünya düzenine entegrasyonu ve Latin Amerika ülkelerinin bu süreçte nasıl bir rol oynaması gerektiği üzerine odaklanmıştır. Coy, Latin Amerika ülkelerinin bir araya gelerek küresel krizlere karşı ortak bir güvenlik duvarı oluşturması gerekliliğini vurgulamıştır.
Bu heterojen yapı bölge halklarının uzun yıllardır farkında olduğu ve çeşitli küresel aktörlerin de etkili bir şekilde kullandığı bir duruma evrilmiştir. Elbette Latin Amerika bir fırsatlar bölgesidir. Daha ziyade uluslararası ilişkilerde birilerinin zaafları, bir başkalarının fırsatlarıdır. Küresel aktörler ise bu zaafları uzun yıllardır fark etmekte ve fırsata çevirmektedir. Siyasal istikrarsızlıkların, ekonomik zaafların, toplumsal çatışma ve hareketliliklerin çok yoğun olduğu böylesi coğrafyalar her daim küresel aktörlerin yörüngesindedir. Bu coğrafyanın kaderi, Ortadoğu ile çok benzerdir. Çünkü jeopolitik olarak kıtanın önemi, değeri ve toplumun yapısı çok yakındır. Bu durumu fark eden gelişmekte olan aktörler de bölgedeki varlığını arttırmak üzere girişimlere başlamıştır.
Panelde ortaya konulan tüm bu görüşler, Latin Amerika ve Karayipler bölgesinin karmaşık siyasi, ekonomik ve sosyal dinamiklerine işaret etmektedir. Bölgenin karşı karşıya olduğu zorlukların ancak ortak çabalar ve bölgesel iş birliği ile aşılabileceği belirtilmektedir.
Türkiye’nin Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki rolüne gelince, son yıllarda Türkiye’nin bölgeye olan ilgisi ve etkisi artmaktadır. Özellikle Türkiye’nin bölgedeki diplomatik temsilcilik faaliyetleri ve ekonomik iş birlikleri, Türkiye’nin bölgedeki varlığını güçlendirmiştir. Türkiye’nin bölgedeki ticari fırsatları değerlendirmesi ve kültürel etkileşimi arttırması, bölgedeki Türk sempatisinin artmasına katkı sağlamıştır. Türkiye’nin bölgedeki varlığının artması, bölgenin küresel aktörler açısından daha dengeli bir yapıya kavuşmasına yardımcı olabilir. Türkiye’nin bölgedeki iş birlikleri ve diplomasi faaliyetleri, bölgenin istikrarına ve kalkınmasına olumlu katkılar sağlayabilir.
Son 20 yılda bölgeye dair ciddi bir açılım gerçekleştirenler arasında Türkiye de bulunmaktadır. Son dönemde Türkiye, kıtadaki ayak izini arttırdı. Toplamda 18 ülkede diplomatik temsilcilik faaliyetleri ile kurum ve sivil toplum örgütleri aracılığı ile yakın pencereden bölgeyi izlemekte ve doğrudan sahada çalışmalarının arttırmaktadır. Bölgedeki ticari fırsatlar, Türkiye için bölgede var olmanın en büyük getirisidir. Kıtanın güney kısmında oluşan Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR) ve benzeri ticari oluşumlar, uluslararası örgütler düzeyinde ticaret hacminin gelişmesi için önemli kurumlardır.
Panelde yer alan ülkeler geçmişte Büyük Kolombiya Devleti’nin bir parçasıydı. Üç ülkenin de birbirleri ile güçlü bağları bulunmaktadır. Panama Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Janaina Mencomo konuşmasında küresel jeopolitiğe yönelik en büyük zaaflarının eşitlik ve adalet konusunda olduğunu belirtti. Kıtaya özgü bölgesel sorunlar Janaina’nın konuşmasında da ön plana çıktı. Demokratik anlamda kalkınmanın bölge aktörleri için oldukça zor olduğu vurgulandı. Latin Amerika’da ticari ve kültürel çalışmaların arttırılmaya çalışıldığı gibi, kıta genelinde tüm aktörleri içerisinde barındıran adalet, eşitlik, demokrasi ve hukuk temelli ortak bir uluslararası örgüt kurulma ihtiyacı buradan hareketle ön plana çıkmıştır. Panelde tüm diplomatlar, Latin Amerika ve Karayipler genelinde vuku bulan sorun ve krizleri dile getirdi. Zaman zaman çözüm önerileri de ön plana çıktı. Tespit edilen en önemli sonuç, kuşkusuz sorunları çözmeye aday aktörlerin uzun yıllar bölgedeki varlığını ve etkisini sürdüreceğini göstermektedir.
Sonuç olarak, Latin Amerika ve Karayipler bölgesinin karşı karşıya olduğu zorluklar ve Türkiye’nin bölgedeki rolü, uluslararası ilişkiler açısından önemli bir konudur. Bölgenin sorunlarının çözümü için bölgesel iş birliği ve küresel aktörlerin desteği gereklidir. Türkiye’nin bölgede artan varlığı, bölgenin istikrarı ve kalkınması için olumlu bir adımdır. Türkiye olarak, Latin Amerika’da öncelikle yapılması gerekenler arasında Afrika’da sağlanan Türk sempatisinin Latin Amerika’da da inşa edilmesidir. Kamu diplomasisi faaliyetleri ile gerçekleştirilen çalışmalar stratejik öneme sahiptir. Yunus Emre Enstitüsü’nün Latin Amerika’da Türkçe öğrettiği yeni nesillere, kültürün benimsetilmesi ve bölgede toplumda ve devlet yönetiminde Türk sempatisinin inşa edilmesi gerekmektedir. Bu ise Türk dizi ve filmleri, gezi ve kültürel birliktelikler, eğitim odaklı proje ve ticari bağımlılığın ortak yükselişi ile gerçekleşecektir.