Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Hizbullah’ın Kullandığı Telsiz ve Çağrı Cihazlarına Yönelik Saldırılar

Hizbullah’ın Kullandığı Telsiz ve Çağrı Cihazlarına Yönelik Saldırılar

Faruk Baybars

Araştırmacı

Özet

Lübnan Hizbullah’ı İsrail’in 1982 yılında saldırılarına karşı özellikle Lübnan’daki Şii müslümanları korumak ve haklarını gözetmek adına kurulmuş hem milis yapıya sahip hem de Lübnan parlamentosunda temsil kabiliyetine haiz bir örgüttür. İsrail başta olmak üzere ABD ve AB ülkelerince de terörist bir örgüt olarak kabul edilen Hizbullah, bölgesinde İran’ın stratejik çıkarlarına dayalı hareket etmekle birlikte aynı zamanda askeri lojistik ve maddi anlamda desteklenmektedir. Suriye iç savaşına da müdahil olan örgüt, Beşar Esad’a aleni olarak destek vererek sahada Özgür Suriye Ordusuna karşı savaşmıştır. Örgüt, Suriye’den siyasi ve finansal bakımdan desteklenmiştir. İsrail’in kuruluşundan günümüze istihbarat teşkilatı olan MOSSAD hakkında tüm dünya kamuoyunda olduğundan güçlü gösterme faaliyetleri, Hamas’ın Aksa Tufanı Operasyonu ile servisi güç ve güven anlamında zafiyete düşürmüştür. İsrail hükümetlerinin etkisiyle siyasallaşan MOSSAD ülke sınırları içerisinde yaşan halk tarafından tartışmalara neden olmuştur.

Hamas’ın bomba uzmanı Yahya Ayyash’ın, Shin Bet tarafından tuzaklanan cep telefonu ile hayatını kaybetmesi sonrasında, Hizbullah’ın İKK tedbirleri kapsamında iletişim yolunun internet ve cep telefonu kullanmadan çağrı cihazlarına yöneldiği bilinmektedir. MOSSAD, Aksa Tufanı sonrasında prestijinin yerle bir olmasının akabinde Hizbullah’ın yüksek miktarda çağrı cihazı alacağının haberini edinmesi sonrasında bunu bir fırsata çevirerek tedarik aşamasında satışa dahil olarak içine düştüğü durumdan bir çıkış operasyonu niteliğinde kullanmayı başarmıştır. Üstelik örgütün lideri Nasrallah’ın konuya dair uyarılarından hemen sonrası olması vakaya dair ilginç ip uçları vermiştir.

17-18 Eylül 2024’te eş zamanlı patlamalar meydana gelerek, 42 kişi hayatını kaybederken 3000 civarında kişi yaralanmıştır. Saldırı sonrasında elektronik cihazların güvenilirliğine dair tüm dünya kamuoyunda farkındalık oluşurken, gerilimin tırmanmasıyla birlikte örgüt lideri Hasan Nasrallah, İsrail tarafından etkisiz hale getirilmiştir. Saldırı sonrasında Hizbullah üyeleri açığa çıkarken örgüt büyük darbe alarak, İKK noktasında büyük zafiyet yaşayarak özellikle psikolojik anlamda büyük darbe almıştır. Saldırı planından 5 ay önce cihazların içerisine 20 gram ağırlığında nitrogliserin enjekte edilerek, operasyon gününe kadar cihazların patlamaya hazır halde tutulması sağlanmıştır. Olay sonrasında Lübnan’da yaşayan halkın büyük endişeye kapılmasının yanında, örgüt mensupları yaralanmış ayrıca açığa çıkmıştır. Ortaya çıkan kaos sonrası İsrail saldırıları devam ederken BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk yaşanan sürecin uluslararası hukukun çiğnendiği hatta savaş suçu olarak değerlendirmelerde bulunmuştur. İsrail’e karşı hukuki girişimlerde bulunan Hizbullah’ın tüm iddiaları İsrail tarafından cevapsız bırakılmıştır. Olayı üstlenmeyen İsrail, saldırı sonrasında savaşın yeni bir aşamasındayız diyerek ordunun ve güvenlik birimlerinin çalışmalarını överek, patlamalara doğrudan değinmemeyi sürdürmüştür.

Bölge hakkında çalışma yapan analistler vaka hakkında çeşitli çalışmalar yaparak sonuçlarına yönelik çeşitli analizlerde bulunurlarken, psikolojik yıkımın yanında örgütün haberleşme metodunun değişmesi gerektiğine yönelik analizler sunmuştur. Saldırı cihazların tedarik zinciri manipüle edilerek yaşanmış olup, İsrail istihbaratı paravan şirketler kurarak sürece dahil olmuştur. Cihazı üreten şirket, isim hakkı alan şirket ve bazı batılı şirketler kullanılarak saldırı planlayanların süreci derin karmaşaya götürmesi ile olayın ardındaki gerçek elin sahibinin bulunmamasını başarmış olsalar da bu çapta bir faaliyetin arkasında istihbarat aklının olmaması mümkün değilken yapılan çeşitli araştırmalar olayın ardında İsrail’in olduğuna şüphe bırakmamıştır. İlgili şirket yetkilileri konu hakkında basın mensupları birçok açıklamada bulunarak iz sürümüne yardımcı olsa da olayın içinde bulunan kişilere ulaşılamamış olurken çeşitli kaynaklar vesilesiyle röportajları basına yansıması olayın tuhaflığına ayrı bir kapı aralamıştır. Binlerce cihazın aynı anda patlatılması, bir merkezi kontrol sistemi veya uydu tabanlı bir sinyalin kullanıldığını göstermektedir ki, bu da olayın arkasında İsrail’in gelişmiş sinyal istihbaratına (SIGINT) işaret etmektedir. Telsiz ve çağrı cihazlarına yerleştirilen patlayıcıların depo aşaması ve satış süreçleri dahil kullanımında dahi patlamamış olması ince işçiliğe sahip olduğunu göstermektedir. Saldırı sonrası dünya istihbarat teşkilatlarının gelecekteki saldırı profillerine yeni bir bakış akışı kazandırmıştır.

Lübnan Hizbullah’ı, 1982 yılında İsrail’in Lübnan’a müdahalelerinin ardından kurulurken hem silahlı bir grup hem de Lübnan’daki önemli siyasi ve sosyal organizasyonlardan birisi olarak ön plana çıkmıştır. Örgüt, Lübnan’daki Şiilerin haklarını savunmak ve İsrail’e karşı direniş göstermeyi misyon edinirken, kurulduğundan bugüne İran etkisinde kalarak, maddi ve askeri anlamda destek almaktadır. İran, Hizbullah’ı bölgedeki en güçlü müttefiklerinden birisi olarak görürken Hizbullah, İran’ın bölgedeki stratejik çıkarlarına uygun hareket etmektedir. Ayrıca Hizbullah, sadece askeri bir grup olmamakla birlikte, aynı zamanda Lübnan parlamentosunda temsil edilen bir siyasi parti hüviyetine sahip olmakla beraber Lübnan’daki Şii nüfusun temsilcisi olarak büyük bir etki alanına sahiptir. Tüm bunların yanı sıra sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler gibi alanlarda da etkin bir görev üstlenen Hizbullah, İsrail ve batılı ülkeler tarafından terörist bir grup olarak tanımlanırken, AB ve ABD tarafından da terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Suriye iç savaşına da müdahil olan Hizbullah, devrik diktatör Beşar Esad’a açıktan ve alenen destek vererek insanlık onurunun senelerce çiğnenmesine omuz vererek işlenen tüm katliamlara da eşlik etmiştir. Lübnan’daki El-Manar televizyonuna 2013 yılında konuşan Nasrallah, süreç hakkında ‘Gerekirse militanlarımız Esad’ın tarafında yer alarak Suriye isyanına müdahale edebilir’ ifadelerini kullanırken ‘Suriye, topraklarının Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve tekfiri gurupların eline geçmesine izin vermeyecek gerçek dostlara sahip’ diyebilecek kadar Esad’a destek olmuştur. Nasrallah ayrıca, muhalif güçlerin askeri yöntemler ile Suriye rejimini deviremeyeceğini savunmaktaydı. Bu söylemler öncesinde ise Muhalif Özgür Suriye Ordusu, Lübnan sınırındaki bölgelerde Hizbullah militanları ile çatışmak zorunda kaldığı biliniyordu. ‘Şii Lider Hasan Nasrallah’ın, konuşmalarında Esad’a açık sözlülükle destek vermesinin altında Suriye’den gelen finansal ve siyasi destek yatıyor.’ [1]

İsrail, Mossad’ın kuruluşundan bugüne neredeyse tüm yazılı ve görsel mecralarda sürekli ve ısrarlı bir şekilde pompaladığı ”Mossad’ın yenilmezliği ve her şeye muktedir oluşuna” yönelik algıları, Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonuyla yerle bir olurken HAMAS, 7 Ekim 2023’te İsrail sınırları içerisinde gerçekleştirdiği saldırılarda binden fazla İsrail vatandaşının öldürülüp, 200’den fazla kişinin esir edilmesine yönelik uzun soluklu bir planı Mossad’ı atlatarak devreye sokmayı başarmıştır. Böylelikle ”güvenliğe güven” mottosu tarumar edilen Mossad, İsrail’de yaşayanları büyük bir panik ve endişe içerisine düşürmüştür. Yıllarca dünyanın ”en iyi istihbarat teşkilatı” olarak çeşitli algılarla pompalanan Mossad, bu türde bir saldırıyı atlarken, elde edilen bilgilerin doğru analiz edilememesi ile tarihin en büyük istihbarat fiyaskolarından birini yaşamıştır. Tüm bunlara rağmen kuyruğu dik tutan İsrail’deki yetkililer, kamuoyunu yanıltmak içinde birçok dezenformasyona imza atarak başarısızlığın konuşulmaması üzerinden, gerçeklerin perdelenmesi adına çeşitli bilgilerin yayılmasını sağlayarak özellikle sosyal medya platformlarındaki bir takım operasyon hesaplarını kullanarak mukavemet göstermişlerdir.

İstihbarat servislerine karşı, halkın düşüncelerinde yer edinen ”olağanüstü güçler kavramı” bugüne özel bir mesele değildir. Kendisini olduğundan daha fazla güçlü göstermeye çalışan Mossad, bu başarısızlığın ardından algıları farklı yöne çevirerek, kamuoyunu istediği konular üzerinde yoğunlaştırmanın en iyi yolunun, tüm dünyada ses getirecek bir eylem icra etmekten geçtiğini çok iyi bilmekteydi. Çünkü, siyonizmin etkisinde yetiştirilen insanlar, İsrail Devleti’nin bir yanlış içerisinde bulunacağına inanmazlarken, servislerine mensup kişilerin hatasız ve çok güçlü olduklarına inanarak, onların herhangi bir acze düşmelerinin mümkün olmadığını kabul görmekle birlikte kendilerini korumak adına yapmış oldukları her türden insanlık dışı uygulamaların yine kendilerinin hakları oldukları inancını taşımaktaydılar. Eski bir Mossad mensubu olan Vıctor Ostrovsky, Mossad hakkında yazılan bir kitap olan Hile Yolu’nda,’’ Mossad içerisinde çarpıtılmış ideallerin yanı sıra, kendi çıkar ve menfaatleri yönünde hareket edenler için, ben merkezci pragmatizmin etkisinde olduklarını ve ayrıca açgözlülük ve türlü hırslar sonucunda insan yaşamının hiçe sayıldığı yönünde yorumlarda bulunmuştur.‘’ [2] Siyonist düşlerin peşinden gidenler, istihbarat süreçlerini siyasallaştırarak Mossad mensupları tarafından oluşturulan raporların karar vericilerin politikalarına uygun bir formatta ulaştırılmaları sürecinde siyasilerin politikalarını destekler nitelikteki analizleri ve ilgili politikaların yürürlüğe sokulması maksadı ile istihbarat üretiminden ve gerçeklerden uzaklaşılmasına sebep olması tüm dünyadaki istihbarat teşkilatlarının siyasallaşma etkisi ile yaşayabilecekleri körlüğe bir örnek olmuştur.

6 Mart 1966’da Nablus yakınlarındaki Rafat’da doğan Yahya Ayyash, Rafat’daki eğitimini mükemmel notlarla tamamladı ve bu başarı onu Birzeit Üniversitesi’nde mühendislik okumaya hak kazandırdı. Ayyash, 1988’de elektrik mühendisliği alanında derece ile lisansını tamamladı. Üniversiteden mezun olduktan sonra mastır ve doktora yapmak amacıyla yurtdışına çıkmak istese de İsrail engeline takıldığı için Filistin dışına çıkamadı ve 1992’nin başında Filistin’de ham maddelerden patlayıcı yapımında uzmanlaşarak, Izzeddin Al Qassam Tugayları saflarına katılarak aktif rol aldı. İsrail-Filistin çatışmasında intihar bombalama tekniğini tanıtmakla bilinen Ayyash, Hamas’ın en önemli bomba üretim uzmanı olurken, “Mühendis” lakabı ile anılmaya başladı. Düzenlediği bombalamalar 70’ten fazla İsraillinin ölümüne neden olurken, 5 Ocak 1996’da Shin Bet tarafından etkisiz hale getirildi. ”İsrailli gizli servis mensupları, Ayyash’a yaklaşmak için Hamas üyelerinden birini angaje etmeyi başararak bu kişi üzerinden ona patlayıcı ile tuzaklı bir cep telefonu verilmesi sağlandı. Ayyash’ın cihazı kullandığını doğruladıklarında ise, Shin Bet tarafından tuzaklanan cep telefonu uzaktan patlatılarak öldürüldü.” [3]

Hizbullah, Hamas’ın bomba uzmanı Yahya Ayyash’ın, Shin Bet tarafından bir muhbir vesilesiyle cep telefonu kullanımına ikna edilip, bu cihazdan takip edilerek yine kullandığı cep telefonunun tuzaklanarak öldürülmesi olayından bugüne cep telefonları ile interneti güvenlik riski olarak görüyor. Bu vaka nedeniyle Hizbullah, örgüt içi iletişimde çağrı cihazlarını tercih ediyordu. Bu cihazlar, internet bağlantısı olmadan çalıştığı ve konum takibini zorlaştırdığı için örgüt tarafından “güvenli” kabul edilirken İsrail, bu tercihi Aksa Tufanı Operasyonu ile içerisine düşmüş olduğu buhrandan bir çıkış olarak kullanarak, Hizbullah’a karşı avantaja geçmeyi hedeflerken dünya gündemine sansasyonel bir biçimde girmeyi başaracak ve bu saldırıların sonuçlarının yanında etkileri bakımından Binyamin Netanyahu iktidarına can suyu olurken bazı Mossad yöneticilerinin üzerine yönelen okları da uzaklaştıracaktı. 13 Şubat 2024 tarihinde Nasrallah’ın telefon ve internet kullanımı hakkındaki uyarılarını hatırlayacak olursak, özellikle örgüt mensuplarının ve aile üyelerinin bu araçları kullanmaması gerektiğini hatırlatırken, cihazların dinlenebilir ve izlenebilirliğine yönelik hatırlatmalarda bulunması dikkat çekici olmuştur. Akabinde İsrail’in cep telefonu ağlarına sızabileceği endişesiyle Hizbullah üyelerine akıllı telefon yerine çağrı cihazı kullanmalarını önerecek ve bu talimatın ardından Hizbullah, Tayvan üretimli Gold Apollo marka AR-924 model çağrı cihazlarından yaklaşık 5 bin adet sipariş ederek cihazların Lübnan’a ulaşması sağlanacaktı. ”Bu cihazlar çağrı cihazlarının askeri versiyonu olarak, Lityum iyon pile sahip olup 85 güne kadar dayanan şarj süresi, -10 ile +50 derecedeki iklim koşullarında kullanılabilmesinin yanında geniş aralıklı sinyal alımı ve tozlu ortamlar ile suya karşı dayanıklı olmasının yanı sıra usb type-c ile şarj edilebilmeleri özelliklerine sahiptir.” [4]

17 ve 18 Eylül 2024’te, Lübnan ve Suriye’de Hizbullah mensuplarının kullandığı binlerce çağrı cihazı eş zamanlı bir şekilde patladı. Bu patlamalar sonucunda, 42 kişi ölürken 200 civarında kişinin durumu ağır olmakla birlikte 3 binden fazla kişi yaralanmış ve nihayetinde Hizbullah mensuplarının deşifre olmaları ile sonlanmıştır. Saldırı, tedarik zinciri manipülasyonuyla gerçekleştirilen dünyadaki ilk büyük çaplı fiziksel operasyonlardan biri olarak tarihe geçerken Hizbullah ağır bir darbe almıştır. Bölgedeki gerilim olayın akabinde tırmanarak çok daha geniş çaplı bir çatışma riskinin oluşmasını neden olurken de, özellikle Lübnan’da yaşayan halk arasında panik yaratan olay, elektronik cihazların güvenliğine dair küresel bir farkındalık da oluşturmuştur. Hizbullah lideri Nasrallah, 19 Eylül’de yaptığı açıklamada bu saldırılara karşın misilleme sözü vermiş olsa da, o tarihten kısa bir süre sonra, 27 Eylül 2024’te İsrail tarafından Beyrut’taki Hizbullah karargâhına düzenlenen hava saldırısında Nasrallah hayatını kaybetmiştir. Reuters haber ajansına konuşan sağlıkçı iki kaynak, ölüm sebebinin patlamanın şiddetiyle yaşanan travma olduğunu beyan ederken, Hizbullah’ın Beyrut’un güneyindeki komuta merkezini hedef alan İsrail, saldırıyı hava kararmak üzereyken 80 civarında sığınak delici bomba kullanılarak yapıldığını ve Nasrallah’ın vücut bütünlüğünün bozulmadığı bilgisi ile 28 Eylül’ün erken saatlerinde İsrail ordusu tarafından, Nasrallah’ın öldürüldüğü açıklanmıştır. [5]

İsrail’in, Hamas’ın kullandığı çağrı cihazlarının patlatılması faaliyetinin temel amacına dönecek olursak, Hamas’ın  Aksa Tufanı Operasyonu ile servisi düşürdüğü durum ve çıkmazdan kurtulması ve ayrıca Mossad’ın ağır sonuçlar doğuran başarısızlığının unutturularak halkın İsrail topraklarında endişe içerisindeki durumuna karşın tepkileri üzerine bu yoğunlaşmanın önüne geçilmesi olsa da, Hizbullah’ın iletişim ağını bozmak, militanlarını sakat bırakmak ve örgütün savaş kabiliyetini zayıflatmak şeklinde hedeflerinde gözetildiği ortadadır. Patlamalar, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın Şubat 2024’te üyelerine, cep telefonu kullanımının İsrail’in teknik istihbarat kabiliyeti açısından tehlikelere yol açacağına yönelik çağrı yapmasından sonra daha da kritik hale gelen çağrı cihazları hedef alınarak yapılması da Hizbullah’ın tüm bu tehditlerin farkında olmalarına rağmen çağrı cihazlarının tedarik sürecinde İKK tedbirlerine riayet etmediğini göstermiştir. Saldırı, binlerce savaşçıyı yaralayarak örgütün operasyonel gücünü ciddi şekilde etkileyerek, Hizbullah üyelerinin kimliklerini açığa çıkarmıştır. Çağrı cihazlarının hedef alınarak patlamaların yaşandığı salı günü saat 15:30’da cihazlara lider kadrosundanmış gibi görünerek gelen mesajın ulaşması ile çağrı cihazları mesaj bildirimi vererek titremeye başladı ve akabinde saniyeler sonra binlerce cihaz tedarik aşamasında içlerine 20 gram nitrogliserin enjekte edilmesi ile uzaktan yönlendirilen yüksek megahertz sinyalle beraber pilin 210 derece gibi yüksek ısılara ulaşması sonucu tetiklenerek infilak ettirilmesi sağlanmıştır. ”Al Jazeera televizyonuna konuşan bir kaynak, Lübnan’da patlayan çağrı cihazlarının her birisine en fazla 20 gram ağırlığında patlayıcı yerleştirildiğini söyledi. Kaynak, “Patlayan iletişim cihazlarına çok önceden bombalar yerleştirildi” ifadesini kullandı.” [6]

Lübnan’da 42 kişinin ölümüne ve 3000’den fazla kişinin yaralandığı saldırılarda Hizbullah mensuplarının yanı sıra aralarında siviller, çocuklar ve İran’ın Beyrut Büyükelçisi Mücteba Emani gibi isimler de bulunuyordu. Patlamalar, başta Beyrut’un güneydeki yerleşim kısımları olmak üzere diğer bölgelerde kaosa neden olurken Hizbullah, bu olayı büyük bir güvenlik ihlali olarak açıklayıp, saldırıyı “terör eylemi” olarak nitelendirdi. Saldırının hemen ardından faaliyetin uygulanış yöntemi ve sivillere verdiği zararlar açısından, uluslararası hukuk bağlamında tüm dünya kamuoyunda büyük tartışmalara neden oldu. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, patlamaların uluslararası insani hukuku ihlal ettiğini ve savaş suçu olarak değerlendirilebileceğini belirtirken ilerleyen zamanlarda gerilimin tırmanarak devam etmesi üzerine sivillere yönelik saldırılara devam eden İsrail’e tepki göstererek acil ateşkes çağrısında bulundu. ”BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Jeremy Laurence, BM Cenevre Ofisi’nin haftalık basın toplantısında Türk’ün, Lübnan’da yaşananlara ilişkin açıklamasını aktardı. Türk, İsrail’in yoğun saldırılarını sürdürdüğü Lübnan’da son günlerde artan şiddetin endişe verici olduğunu belirterek yaşanan can kaybına ve yıkıma son vermek için acil ateşkes çağrısını yineledi.” [7]

İsrail, Hizbullah’a yönelik çağrı cihazları ve telsizlerin patlatılması olayına resmi bir yanıt vermezken, Eylül 2024’te Lübnan’da gerçekleşen bu saldırılar, Hizbullah tarafından İsrail’e mal edildi ve Mossad’ın paravan şirketler aracılığıyla bu cihazlara patlayıcı yerleştirdiği yönünde kuvvetli iddialarda bulunuldu. Ancak İsrail yetkilileri, bu operasyonla ilgili herhangi bir şekilde doğrulama veya reddetme yapmayarak sessiz kalmayı tercih etse de, İsrail’in geçmişte benzer gizli operasyonlarda sıkça kullandığı bir strateji olan sorumluluğu açıkça üstlenmeden eylemlerin etkisini gözlemlemeye dayalı stratejiyi uyguladığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, dönemin İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, olayın yaşandığı sıcak saatlerde 18 Eylül 2024’te yaptığı bir konuşmada, “Savaşın yeni bir aşamasındayız” diyerek ordunun ve güvenlik birimlerinin çalışmalarını överek, patlamalara doğrudan değinmedi. Bu açıklama dolaylı bir şekilde operasyonun İsrail’in daha geniş bir stratejik planının parçası olabileceğine işaret olarak yorumlanırken, olayın ardından Lübnan hükümeti, İsrail’i BM’ye şikayet etse de İsrail yaşanan bu patlamalar hakkında parmağı olduğu yönünde doğrulayıcı ya da reddedici açıklamalarda bulunmadı. Hizbullah üzerine araştırmalar yapan Carnegie Orta Doğu Merkezi’nin kıdemli araştırmacısı Mohanad Hage Ali, patlamaların örgütün kurumlarındaki insanları etkilemesi nedeniyle saldırının “örgütün bağırsaklarına saplanan bir kılıç gibi” olduğunu söyledi. Yüzlerce kişi ağır yaralandı, birçoğu gözlerini veya ellerini kaybetti. ”Analistler, Hizbullah’ın çağrı cihaz patlamalarının pratikten ziyade psikolojik olarak daha çok zarar verdiğini söylüyor. Fiziksel hasar açısından, saldırıların insan gücünü büyük ölçüde etkilemesi pek olası değil, ancak Hizbullah’ı iletişim kurmak için yeni bir yol bulmaya zorlayacak.” [8]

Saldırı, çağrı cihazlarının üretim ve tedarik zinciri aşamasında fiziksel olarak manipüle edilmesiyle gerçekleştirildi. Yani Hizbullah’ın eline geçmeden önce cihazlara patlayıcılar konuldu. Mossad, Hizbullah’ın sipariş ettiği cihazlar hakkında bilgi edinerek çağrı cihazlarını üreten asıl şirket üzerinden kendi personeli ile bağ kurdurup, yani İsrailli gizli servis görevlilerinin kimliklerini saklayabilmek için iki paravan şirket kurdurarak Hizbullah’a bu cihazları saldırıdan sadece beş ay önce sattıklarını yapılan araştırmalar neticesinde anlaşılmaktadır. Patlayan çağrı cihazlarının üzerinde küçük bir Tayvanlı elektronik üreticisi olan, Gold Apollo’nun logosu vardı. BBC, şirketin başkent Taipei’nin dış mahallelerindeki büyük bir iş merkezinde yer alan bürosunu ziyaret ederek, şirketin kurucusu Hsu Ching-Kuang ile yapılan görüşmesindeki şaşkınlığı aktarmıştı. Yapılan görüşmede Hsu, bu saldırıyla ilgili oldukları yönündeki tüm iddiaları reddetti. Ayrıca bürosunun dışında gazetecilere yaptığı diğer açıklamalarda ise “Lübnan’dan gelen fotoğraflara bakın. Hiçbirinde ‘Tayvan’da üretilmiştir, ifadesi yer almıyor. O çağrı cihazlarını biz üretmedik” dedi. Hsu, dikkatleri BAC Danışmanlık adlı bir Macar şirketine yönelterek, üç yıl önce Macar şirketine kendi ürettikleri çağrı cihazlarında Gold Apollo markasının üretim haklarını verdiklerini beyan etti.

Hsu ayrıca, BAC’den gelen para havalelerinin “çok garip” olduğunu ve Orta Doğu’dan gelen ödemelerde sorunlar yaşandığına da değindi. Akabinde BBC, BAC Danışmanlık şirketinin Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bulunan kayıtlı adresine giderek, aynı adreste kayıtlı 12 şirketin daha olduğu binadaki hiç kimsenin BAC Danışmanlık’tan haberlerinin olmadığını yazdı. Konu hakkında Macar yetkililer, 2022’de kurulan bu şirketin “üretim ve faaliyet tesisi olmayan ticari bir aracı kurum” olduğunu açıklaması ise durumun karmaşıklığına dair boyutu kamuoyuna açıkladılar. BAC’nin Linkedln’de yayımlanan broşüründe ise şirketin başkaca sekiz kurumla daha birlikte çalıştığına yönelik paylaşımlar yer alırken ilk bulgulara göre BAC ile herhangi bir temas ya da illiyet bağlarına yönelik bir faaliyetleri tespit edilemedi. BAC’nin internet sitesinde kurucu ve genel müdür olarak tek bir isim, Arcidiacono Cristiana Rosaria görünüyordu, BBC, Rosaria ile de temas kurmaya çalıştı, ancak bu isme ulaşılamadı. Sonrasında sürülen izlere ek olarak NBC News’a konuştuğu belirtilen Rosaria “Çağrı cihazlarını ben üretmiyorum, sadece aracıyım” dediği şeklinde açıklamaları yayınlara yansıdı. ”New York Times gazetesi, BAC’nin aslında İsrail istihbaratının paravan bir şirketi olduğuna yönelik yazılar yayınladı. Gazete, üç İsrailli yetkiliye dayandırdığı haberinde çağrı cihazlarını üreten asıl kişilerin, yani İsrailli istihbarat mensuplarının kimliklerini saklayabilmek için iki paravan şirketin daha kurulduğunu bildirdi.” [9]

Çağrı cihazlarının patlatılmasının ardından ikinci saldırı dalgasında ise infilak eden telsizlerin menşei daha müphem. Çünkü infilak eden telsizlerden bazılarının Japon ICOM şirketi tarafından üretilen IC-V82 modeli olduğunu ortaya çıkarken, Reuters Haber Ajansına konuşan bir güvenlik kaynağı, Hizbullah’ın bu cihazları çağrı cihazları ile birlikte olay yaşanmadan beş ay önce satın aldığını söyledi. ICOM’un ABD’deki bayisinin bir satış yöneticisi Associated Press haber ajansına yaptığı açıklamada, Lübnan’da infilak eden telsizlerin sahte ürün olduğunu, şirket tarafından imal edilmediğini ve telsizin sahte versiyonlarının internet üzerinden kolayca bulunabileceğini söyledi. BBC’nin, ICOM IC-V82 tipi telsizleri internet satış platformlarında bulması sadece saniyeler sürdü. ICOM yaptığı yazılı açıklamada, şirketin bu modelin satışını yaklaşık 10 yıl önce Ekim 2014’te durdurduğunu, telsiz bataryalarının üretimine de son verildiğini belirtti. Şirket ayrıca, ülke dışında üretim yaptırmadığını ve tüm cihazların Japonya’nın batısındaki fabrikada imal edildiğini açıkladı. Japon Kyodo haber ajansına konuşan ICOM Genel Müdürü Yoshiki Enomot’da infilak eden telsizlerin fotoğraflarındaki pil kısmına patlayıcı konulup yeniden takılmış gibi göründüğü yönünde açıklamalarda bulundu. ”Cihazın parçaları hakkında bilgi sahibi olan Lübnanlı bir kaynağın Reuters’a yaptığı açıklamaya göre, patlayıcının bataryalara yerleştirilme yöntemi, tespit edilmesini büyük oranda zorlaştırdı.”  [10]

Binlerce cihazın aynı anda patlaması, bir merkezi kontrol sistemi veya uydu tabanlı bir sinyalin kullanıldığını göstermektedir ki, bu İsrail’in gelişmiş sinyal istihbaratı (SIGINT) kapasitesine işaret etmektedir. Operasyonun cihazların patlatılmasından çok daha önceki aylarda planlanmış olduğu aşikâr olmakla birlikte cihazların uzun süre depolarda bekletilmesi ya da patlayıcıların operasyon gününe kadar problemsiz bekletilebilmesi, daha doğrusu kullanılırken dahi patlamaya hazır halde olması kimyasal stabiliteye ve işçiliğin inceliklerine ne kadar dikkat edildiğini ispatlamaktadır. Hizbullah’ın hasımları açısından değerlendirildiğinde ise faaliyetinin komplike durumu ve planlanışının yanında uygulanışına baktığımızda ise ardında bir istihbarat aklının olduğunu göstermekle birlikte tüm oklar Mossad’ı işaret etmektedir. Patlamalar, genellikle 1 metre çapındaki bir alanda etkili olsa da, küçük bir patlayıcı miktarının yüksek hızlı bir şarapnel etkisi yarattığını cihazların metal kasalarının parçalanarak dağılmış olan fotoğraflarından görmek mümkün olmuştur. Ertesi gün telsiz cihazlarının da patlaması, operasyonun yalnızca çağrı cihazlarıyla sınırlı olmadığını, Hizbullah’ın iletişim ağının geniş çapta hedef alındığını ortaya koymuştur. Bu cihazlarda da benzer bir teknik kullanıldığı yapılan incelemeler ile ortaya çıkarken; cihazların aylarca kullanılmış olması, patlayıcıların tespit edilemeyecek kadar iyi kamufle edildiğini göstermiştir. Bununda X-ray veya standart güvenlik taramalarında fark edilemeyecek bir tasarıma sahip olması gerekir ki, nihayetleniş açısından faaliyetin icrası her ne kadar uluslararası insancıl hukuk bakımından sorunlu olsa da saldırının planlayıcıları açısından başarılı sonuçlandığı kesindir. Bu vaka hem teknolojik hem de istihbari açıdan gelecekteki saldırı profillerine ayrı bir boyut kazandırmıştır.

Kaynakça

[1] Aljazeera-28.07.2011 https://www.aljazeera.com.tr/gorus/hizbullah-esad-iliskisi

[2] Claire Hoy, Victor Ostrovsky – Hile Yolu S.11

[3] Jewish Virtual Library A Project Of Aice https://www.jewishvirtuallibrary.org/yahya-ayyash

[4] Medyascope 2024 –  https://medyascope.tv/2024/09/17/hizbullaha-yonelik-cagri-cihazi-saldirisi-nasil-calisir-neden-patlar-iste-olasi-senaryolar/

[5] BBC NEWS TÜRKÇE- 29.09.2024 https://www.bbc.com/turkce/articles/cd6qn5g24jgo

[6] Serbestiyet – 18.09.2024- https://serbestiyet.com/featured/lubnanda-5-bin-cagri-cihazi-nasil-patlatildi-181889/

[7] Anadolu Ajansı – 26.11.2024- https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bm-komiseri-turk-israilin-lubnanda-son-donemdeki-olumcul-saldirilarina-tepki-gosterdi/3405038

[8] The Times Of Israel – 19.09.2024 https://www.timesofisrael.com/hezbollah-device-explosions-mainly-hurt-group-psychologically-analysts-say/

[9] Anadolu Ajansı – 19.09.2024  https://www.aa.com.tr/tr/dunya/nytye-konusan-istihbarat-calisanlari-israilin-cagri-cihazlari-icin-paravan-sirketler-kurdugunu-soyledi/3335102

[10] Independent Türkçe – 20.09.2024, https://www.indyturk.com/node/745495/d%C3%BCnya/reuters-l%C3%BCbnandaki-ta%C5%9F%C4%B1nabilir-telsizlerin-bataryalar%C4%B1nda-petn-patlay%C4%B1c%C4%B1-maddesi

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Not: Bu makale, Dış Bakış dergisinin mart 2025 sayısında yayınlanmıştır.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün