Prof. Dr. Yıldız DEVECİ BOZKUŞ
Ankara Üniversitesi, Öğretim Üyesi
Özet
Bu çalışmada, 2020 Karabağ Zaferi’nin ardından Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi’nin bölgesel ve küresel ölçekteki etkileri incelenmektedir. Beyanname, iki ülke arasındaki ilişkileri stratejik müttefiklik düzeyine taşırken, aynı zamanda Güney Kafkasya’da yeni bir jeopolitik dönemin başlangıcını da simgelemektedir. Çalışmada, beyannamede yer alan ve uygulamaya geçirilen maddelerin sadece ikili ilişkiler açısından değil, aynı zamanda enerji güvenliği, ulaştırma koridorları ve Türk dünyasıyla entegrasyon gibi konularda da geniş çaplı etkiler doğurduğu vurgulanmaktadır. Bu bağlamda Şuşa Beyannamesi, Türkiye’nin Güney Kafkasya politikasında artan rolünü ve bölgesel güç olarak yükselen jeopolitik konumunu yansıtan stratejik bir belge olarak değerlendirilmektedir.
Giriş
44 günlük Karabağ Zaferi, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde olduğu gibi Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde de yeni bir dönemin kapılarını aralamıştır. Zira gerek bölgesel gerekse küresel gelişmeler Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin stratejik müttefiklik mertebesine ulaşmasına vesile olmuştur. Bu açıdan bakıldığında iki ülke ilişkilerinin imzalanan Şuşa Beyannamesi ile farklı bir seviyeye ulaştığını belirtmekte yarar vardır.
“Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Müttefiklik İlişkileri Hakkında Şuşa Beyannamesi,” 15 Haziran 2021 tarihinde Azerbaycan’ın kültür başkenti ve Karabağ’ın sembol şehri olan Şuşa’da, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından imzalanmıştır. Jeopolitik açıdan büyük öneme sahip bu beyanname, imzalanmasının üzerinden dört yıl geçmesine rağmen bölgesel ve küresel ölçekteki etkisini giderek artırmaktadır.
Şuşa Beyannamesi [1]
Şuşa Beyannamesi’nin İçeriği ve Önemi
Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi ile taraflar, 1921 tarihli Kars Antlaşması’na sadık olduklarını bir kez daha onaylamışlardır. Bu açıdan beyannamenin tarihî bir öneme sahip olduğunu hatırlatmak gerekir. Aynı zamanda beyannamenin 1994 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve Çok Yönlü İş Birliğinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşma” ile “Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında İş Birliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Protokolü,” ayrıca 16 Ağustos 2010 tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması”na dayandırılmış olması da önem arz etmektedir. Bu bir bakıma daha önce taraflar arasında imzalanan antlaşmaların da bu beyanname ile bir kez daha teyit edildiğini göstermektedir.[2]
Beyannamenin içeriğinde iki ülke ve halkları arasındaki dostluk ve kardeşlik bağlarından hareketle Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin niteliksel olarak yeni, müttefiklik düzeyine çıkarılmasının iki ülke ve halklarının çıkar ve menfaatlerine hizmet ettiğinin altını çizilmiştir. Bu husus başlı başına iki ülke arasında yeni bir dönemin başladığını ve karşılıklı müttefikliğin esas alındığını göstermektedir.
Beyannamede ayrıca uluslararası hukukun ilke ve normlarının yanı sıra, Birleşmiş Milletler Şartı’na uygun olarak küresel ve bölgesel barış, istikrar ve güvenliğin sağlanması konusunda da ortak çabaların sürdürülmesinin önemine vurgu yapılmıştır. Bu da iki ülkenin uluslararası arenada ortak hareket edeceklerinin önemli bir emaresidir.
Ortak çıkarlara dayalı bölgesel ve uluslararası stratejik konulardaki faaliyetlerin karşılıklı şekilde koordinasyonunun gerekliliğinin de ifade edildiği Şuşa Beyannamesinde bu adım ile bölgesel ve küresel gelişmeler karşısında her iki devletin eşgüdüm içerisinde hareket edileceğine işaret edilmiştir. Bu hususta başta Türkiye-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan arasındaki normalleşme süreci ile Türk dünyası ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) olmak üzere pek çok hususta eşgüdüm içerisinde hareket edildiği de görülmektedir.
Yine beyannamede yer alan bir diğer maddede ise Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü, uluslararası düzeyde kabul görmüş sınırlarının dokunulmazlığı gibi milli çıkarlara dayanan konularda ikili ve çoklu formatlarda dayanışma ve karşılıklı yardım ilkelerinden yola çıkılacağı da belirtilmiştir. Bu madde de önceki maddelerle bütünlük arz etmekte ve iki ülkenin egemenlik ve toprak bütünlüğü konularında karşılıklı dayanışma içerisinde hareket edeceklerini beyan etmektedir.
Beyannamede Türk dünyasının sürekli olarak gelişimine yönelik karşılıklı faaliyetlerin bölgesel ve uluslararası düzeyde ileriye götürülmesiyle ilgili çabaların birleştirileceğine de değinilmiştir. Bu önemli bir husustur; zira Türk Devletleri Teşkilatı’nda bu konuyla ilgili zaten ortak adımların atıldığı ve yeni bir dönemin başladığı da görülmektedir. Bu madde aynı zamanda Şuşa Beyannamesi’nin sadece bölgesel değil, küresel etkilerinin de olduğunu ve TDT açısından da kritik öneme sahip olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Beyannamede dikkat çeken en önemli maddelerden biri de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Azerbaycan halkının umum millî lideri Haydar Aliyev’in bilgece söyledikleri, “Azerbaycan’ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir.” ve “Tek millet, iki devlet.” sözlerinin her iki ülkenin millî-manevi serveti olarak değerlendirildiğine yapılan vurgudur. Zira beyannamenin bu maddesiyle tarihsel arka planda iki devletin kurucu liderlerine atıf yapılarak ilişkilerin tarihsel arka planına ve derinliğine de atıfta bulunulmuştur. Dolayısıyla beyanname ile iki devlet arasındaki ikili ilişkilerin daha da genişletilmesi ve derinleştirilmesinin de hedeflendiği anlaşılmaktadır.
Beyannamede ayrıca tarafların, iki dost ve kardeş ülke arasındaki stratejik düzeyde gelişmekte olan ilişkilerin durumundan memnuniyetlerini ifade ederek siyasi diyaloğun her düzeyde sürdürülmesinin ve yüksek düzeyli karşılıklı ziyaretlerin önemine de vurgu yaptıkları görülmektedir. Bu bağlamda beyannamenin imzalanmasından bugüne iki devlet arasında bu minvalde çok sayıda görüşmelerin gerçekleştirildiği bilinmektedir. Bu da söz konusu beyannamenin kararlı bir biçimde uygulandığının önemli emarelerindendir.
Beyannamenin dikkat çeken maddelerinden biri de Azerbaycan’ın, Ermenistan’ın 30 yıl süren saldırılarının sonlandırılmasında, işgal edilmiş toprakların kurtarılmasında ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanmasında Türkiye Cumhuriyeti’nin manevi-siyasi desteğine yüksek değer verdiğinin belirtilmiş olmasıdır. Bu vesileyle tarafların, Kafkasya bölgesinde istikrar ve güvenliğin pekiştirilmesi, ekonomi ve ulaştırma alanındaki tüm bağların yeniden sağlanması, ayrıca bölge devletleri arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi ve uzun vadeli barışın sağlanması yönündeki çabalarını sürdüreceklerine de vurgu yapılmıştır.
Beyannamede Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü, uluslararası düzeyde tanınmış sınırların dokunulmazlığı, devletlerin iç işlerine karışmama ilkelerine dayanarak müttefiklik ilişkilerinin kurulmasının siyasi ve hukuki mekanizmalarını belirleyecekleri de belirtilmiştir. Bu madde ile bir kez daha tarafların bağımsızlık ve egemenlik konularına vurgu yaparken tarafların müttefiklik ilişkilerinde birbirlerinin iç işlerine karışmama ilkesine riayet edileceğine işaret edilmektedir. Beyannamede ayrıca taraflar arasında dış politika alanındaki koordinasyonun ve düzenli ikili siyasi istişarelerin gerçekleştirilmesinin önemine de işaret edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi çerçevesindeki faaliyetlerin önemine de vurgu yapılmıştır. Beyannamede ayrıca tarafların kendi ulusal çıkar ve menfaatlerini koruma ve sağlamaya yönelik bağımsız dış politika yürütecekleri de belirtilmiştir. Bu bağlamda bölgesel ve uluslararası düzeyde istikrar ve refah üzerinden barış, dostluk ve samimi komşuluğa dayalı uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi, ayrıca ihtilaflar ile bölgesel ve küresel güvenlik ve istikrar meselelerinin çözümlenmesi yönünde ortak çaba göstereceklerine de atıfta bulunulmuştur.
Şuşa Beyannamesi ve Türk Dünyasında Kurumsal Entegrasyon Süreci
Beyannamede tarafların, güncel, karşılıklı ilgi uyandıran uluslararası konularda dayanışma ve karşılıklı destek sergileyerek yakın veya örtüşen tutumlardan yola çıkarak ikili iş birliğini derinleştirecekleri de vurgulanmıştır. Özellikle BM, AGİT, Avrupa Konseyi, Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi, İİT dahil uluslararası ve bölgesel kuruluşlar çerçevesinde birbirine karşılıklı destek verecekleri belirtilmiştir. Bu hususta özellikle de eski adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi, yeni adıyla Türk Devletleri Teşkilatı kapsamında atılan adımlar önemlidir. Zira yeni dönemde beyannamenin ardından TDT bünyesinde başta eğitim, kültür, tarih öğretimi, harita olmak üzere pek çok konuda önemli ortak adımlar atılmıştır. Örneğin 34 harften oluşan “Ortak Türk Alfabesi,” Türk Devletleri Teşkilatı’nın uhdesinde oluşturulan “Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu” tarafından oy birliğiyle kabul edilmiştir. Bu tarihî ve stratejik çalışmanın “Sonuç Bildirgesi” 2024 yılında ilgili devlet makamlarına ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanlığı’na sunularak komisyon üyelerince oy birliğiyle kabul edilmiştir. [3] Bu adım da Şuşa Beyannamesi’nde belirtilen hususlara riayet edilerek Türk dünyasında ilerleme kaydedildiğini göstermektedir.
Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu Üçüncü Toplantısı, Bakü [4]
Bir diğer maddede ise taraflardan herhangi birinin kanaatine göre onun bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne, uluslararası düzeyde tanınmış sınırlarının dokunulmazlığına veya güvenliğine karşı üçüncü bir devlet veya devletler tarafından tehdit ve saldırı gerçekleştirildiğinde, tarafların ortak istişareler yapacağı ve bu tehdit veya saldırının önlenmesi amacıyla BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine uygun girişimlerde bulunacakları, birbirine BM Şartı’na uygun şekilde gerekli yardımı yapacakları belirtilmiştir. Bu yardımın kapsam ve biçiminin ise ivedi yapılacak görüşmeler yoluyla belirleneceği, ortak tedbirler alınması için savunma ihtiyaçlarının karşılanmasına karar verileceği ve silahlı kuvvetlerin güç ve yönetim birimlerinin koordineli faaliyet sağlayacağı kaydedilmiştir. Bu maddeden hareketle tarafların özellikle güvenlik ve savunma konularında da ortak hareket edeceğinin taahhüt edildiği anlaşılmaktadır.
Beyannamede ayrıca tarafların güvenlik konseylerinin milli güvenlik konularında düzenli olarak ortak toplantılar düzenleyeceği ve bu toplantılarda ulusal çıkarların, tarafların çıkarlarını etkileyen bölgesel ve uluslararası güvenlik konularının müzakeresinin gerçekleştirileceği de belirtilmiştir. Böylece tarafların, iki kardeş ülke silahlı kuvvetlerinin çağın gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılması ve modernizasyonuna yönelik olarak ortak çaba göstermeye devam edeceğine işaret edilmiştir. Bu madde ile güvenlik konularında müzakere ve silahlı kuvvetlerin modernizasyonunda ortak hareket edileceği, tarafların güvenlik konseylerinin ulusal çıkarlar doğrultusunda birlikte hareket edecekleri anlaşılmaktadır.
Şuşa Beyannamesi Çerçevesinde Türkiye-Azerbaycan Stratejik İş Birliği: Savunma, Güvenlik, Teknoloji ve Ekonomide Ortak Adımlar
Beyannamede dikkat çeken hususlardan biri de tarafların Ermeni işgalinden kurtarılan rayonlarda mayınlı arazilerin temizlenmesi ve hayatın normalleştirilmesi faaliyetlerinin desteklenmesidir. Beyannamenin imzalanmasının ardından Ekim 2021’de Türk Silahlı Kuvvetleri Özel Mayın Arama Temizleme (ÖMAT) timleri bölgede görev almaya başlamış ve Cebrayıl ve Ağdam bölgelerinde mayın arama ve imha faaliyetlerini yürütmüşlerdir. [5] Ayrıca 2022 yılında da Azerbaycan Mayın Temizleme Ajansı (ANAMA) ile Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerine bağlı istihkam birlikleri, Olağanüstü Haller Bakanlığı, Sınır Hizmetleri Komutanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Özel Mayın Arama Temizleme (ÖMAT) timleri tarafından mayın temizleme faaliyetleri devam etmiştir. [6] Bu adımlar da beyannamede belirtilen tüm hususlara tarafların titizlikle riayet ettiğini göstermesi bakımından önemlidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Özel Mayın Arama Temizleme (ÖMAT) Timleri [7]
Beyannamede ayrıca tarafların, savunma yeteneklerinin ve askerî güvenliğin güçlendirilmesine yönelik personel mübadelesi, ortak eğitim ve tatbikatların düzenlenmesi, iki ülke silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliğinin artırılması, modern teknolojilere dayalı silah ve mühimmatların yönetilmesinde yakın iş birliği ve bu amaçla yetkili kurum ve kuruluşların koordineli faaliyetinin sağlanmasının teşvik edileceği de kaydedilmiştir. Böylece Türkiye ve Azerbaycan’ın diğer dost devletlerin orduları ile askerî tatbikatlar düzenlenmesini destekleyecekleri de belirtilmiştir.
Beyannameye göre taraflar, ulusal ve uluslararası yükümlülüklerini göz önünde bulundurmak suretiyle, deniz, hava ve uzay alanında karşılıklı teknoloji paylaşımında bulunarak, müşterek yeteneklerin geliştirilmesi maksadıyla ortak projelerin yürütülmesini teşvik edecek ve karşılıklı savunma sanayii teknolojilerinin geliştirilmesine olumlu katkı sağlayacak adımlar da atacaklardır. Bu bağlamda sahip oldukları silah ve mühimmatla, bunların üretim teknolojilerini karşılıklı şekilde teşvik edecek ve hâlihazırda ülkelerinde mevcut olmayan üretim alanlarının oluşturulmasını, ortak araştırma ve üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesini, iki ülke savunma sanayi kurumlarının teknoloji, askerî ürünler ve hizmetler alanında yerli ve uluslararası pazarda iş birliği yapmasını da destekleyeceklerdir. Bu madde ile iki ülkenin askerî eğitim, teçhizat ve donanımın yanı sıra savunma sanayi konularında da araştırma ve geliştirmede ortak hareket edecekleri kayıt altına alınmıştır.
Taraflar beyanname ile iki devlet arasında geliştirilen ve onların çıkarlarına uygun askerî, siyasi iş birliğinin üçüncü devletlere karşı olmadığını da belirtmişlerdir. Siber güvenlik alanında iş birliğinin daha da geliştirilmesinin önemini vurgulayarak bu alanda ortak bilimsel araştırma çalışmaları, uzman eğitimlerinin gerçekleştirileceği ve karşılıklı teknik iş birliğinin teşvik edileceği de beyan edilmiştir. Beyannamenin en önemli noktalarından biri de ticari ve ekonomik ilişkilerdir. Bu konuda ulusal ekonomilerinin ve ihracatın çeşitlendirilmesi, aynı zamanda geleceğe dönük alanlarda ortak üretimin oluşturulması, yatırım alanındaki iş birliğinin karşılıklı faydalı gelişimi için daha elverişli ortamın geliştirilmesi yönündeki çabaların yoğunlaştırılacağı da kaydedilmiştir. Bu hususta, Türkiye ve Azerbaycan ürünlerinin serbest dolaşımının sağlanması mekanizmalarının oluşturulması yönünde gerekenlerin yapılacağı da belirtilmiştir.
Şuşa Beyannamesi’nin Jeopolitik Vizyonu: Enerji Güvenliği, Ulaştırma Ağı ve Türk Dünyası Entegrasyonu
Şuşa Beyannamesi, bölgenin ve Avrupa’nın enerji güvenliğine katkı veren, doğal gaz kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesi sağlayan stratejik Güney Gaz Koridoru’nun hayata geçirilmesinde Türkiye ve Azerbaycan’ın öncü rolünü de vurgulayan bir antlaşmadır. Taraflar bu beyanname ile, Güney Gaz Koridoru’nun etkili biçimde kullanılması ve daha da geliştirilmesine yönelik çabaları koordineli şekilde sürdüreceklerini beyan etmişlerdir. Ayrıca küresel enerji sektöründeki gelişmeleri de dikkate alarak, bölgenin enerji arz güvenliğinin pekiştirilmesini teminen elektrik alanında da bölgesel iş birliğine katkı sağlayacak çabaların artırılarak sürdürülmesi konusundaki niyetlerini de ortaya koymuşlardır. Bu madde ile görüldüğü üzere, aslında Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde savunmadan eğitime, enerjiden ticarete pek çok konuda ortak hareket etme ve dayanışmanın ön plana çıktığı anlaşılmaktadır.
Beyanname ayrıca iki ülke topraklarından geçen Doğu-Batı/Orta uluslararası ulaştırma koridorunun rekabet kabiliyetinin artırılması amacıyla karşılıklı iş birliğine de vurgu yapmaktadır. Türkiye ve Azerbaycan akıllı ulaşım sistemleri teknolojilerinden istifade edilerek, uluslararası ulaştırma koridorlarının Türkiye-Azerbaycan bölümlerinde transit-ulaştırma potansiyelinin daha da geliştireceği de beyan edilmiştir. Türkiye ve Azerbaycan’ı birleştiren Azerbaycan Cumhuriyeti Batı rayonları ile Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki koridorun (Zengezur Koridoru) açılmasının ve söz konusu koridorun devamı olarak Nahçıvan-Kars demiryolunun inşaatının iki ülke arasındaki ulaştırma-iletişim ilişkilerinin yoğunlaştırılmasına önemli katkı sağlayacağına da atıfta bulunulmuştur. Bu madde, özellikle Zengezur Koridoru bakımından oldukça önemlidir. Zira bu koridor hem Türkiye’nin Türk dünyasına açılması hem de Türk dünyası ile birleşmesi bakımından önemlidir. Bu nedenle yakın bir zamanda bu koridorun açılması da Şuşa Beyannamesi’nde yer alan hususlardan biri olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla 44 günlük Karabağ Zaferi’nin ardından sıklıkla uluslararası kamuoyunun gündemine gelmeye başlayan Zengezur Koridoru, Şuşa Beyannamesi’nde de belirtildiği üzere Türkiye ve Azerbaycan’ı kara yoluyla birleştirmesi ve mevcut potansiyeli nedeniyle kritik bir öneme sahiptir. Bu koridorun açılması ile Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde başta ekonomi olmak üzere siyasi, jeopolitik ve güvenlik konularında olmak üzere yeni bir dönemin başlayacaktır. Aynı zamanda iki devletin jeopolitik nüfuzu ve etkisinin de artacağını söylemek mümkündür. Bu koridor sadece Türkiye ve Azerbaycan ilişkileri bakımından değil, aynı zamanda TDT açısından da önemli kazanımları olan bir koridordur. Bu nedenle hâlen koridorun açılmasına bölgesel ve küresel ölçekte karşı çıkan devletlerin olduğunu da belirtmekte yarar vardır. Zengezur Koridoru, Şuşa Beyannamesi’nin yanı sıra Rusya öncülüğünde imzalanan antlaşma metninde de yer alan bir husustu ancak gelinen noktada hâlen bu hususta beklenen oranda bir ilerleme sağlanamamış olunması, konunun çok boyutlu olduğunu göstermektedir.
Zengezur Koridoru [8]
Beyannamede taraflar, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin mevcut seviyesinin genel bölgesel ve uluslararası barış ve istikrara katkıda bulunduğunu, ilişkilerin sadece iki ülkeye değil, aynı zamanda bölgeye barış ve istikrar getirerek, başta bölge ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumun huzur, barış ve çıkarlarına da hizmet edeceğini vurgulamışlardır. Bu kapsamda bölgesel ve uluslararası istikrar ve güvenliği olumsuz şekilde etkileyen çeşitli tehdit ve çağrılara, özellikle terör, onun tüm şekil ve tezahürlerine, finansmanına; aynı zamanda kitle imha silahlarının yayılmasına, organize suçlara, kara para aklanmasına, uyuşturucu kaçakçılığına, insan ticaretine, yasadışı göçe karşı mücadele alanında ortak çaba ve iş birliklerini genişletmeyi ve derinleştirmeyi de beyan etmişlerdir.
Beyannamede tarafların egemenliğine, toprak bütünlüğüne, sınırlarının dokunulmazlığına, istikrar ve güvenliğine yönelik tüm eylemlerin, aynı zamanda terörün tüm şekil ve tezahürlerinin de kınandığı belirtilmiştir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin terörizme karşı yürüttüğü mücadelenin kati surette desteklendiği de belirtilmiştir. Tarafların, çeşitli ülkelerde yaşayan Türk ve Azerbaycan diasporaları arasındaki iş birliğinin daha sıkı bir şekilde geliştirilmesi, onların maruz kaldıkları genel sorunlar karşısında birlikte adım atılması ve devamlı dayanışma sergilenmesi amacıyla gayretlerini birleştireceklerine de atıfta bulunulmuştur. Tarafların ülkelerinin tanıtımı ve ulusal çıkarlarının korunmasına dair tarihî gerçeklerin kamuoyuna duyurulmasında koordinasyonunu ve karşılıklı desteği teşvik edecekleri de vurgulanmıştır. Bu madde kapsamında Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın iş birliğinde Erzincan’da gerçekleştirilen Türkiye Yüzyılında 1. Uluslararası Türk Diasporası Sempozyumu örnek gösterilebilir. Daha önceki maddelerde olduğu gibi bu kısımda da Türk diasporası sempozyumu ile beyannamede belirtilen hususlara riayet edildiği söylenebilir. Bu sempozyumda Türk Dünyasında göç, göçmenlik, medya, diplomasi, sivil toplum kuruluşları, lobicilik, yumuşak güç, İslamofobi, tarih, kültür, sanat, eğitim, diaspora, ticaret, uluslararası ilişkiler, ekonomi, ilahiyat ve hukuk gibi pek çok konu tartışılmış ve başta Batı ülkeleri olmak üzere, dünyanın dört bir yanındaki Türk diasporası temsilcileri ortak hedefler doğrultusunda bir araya gelmiştir. Bu yönüyle beyannamede belirtilen hususların adım adım uygulandığını söylemek mümkündür.
Türkiye Yüzyılında 1. Uluslararası Türk Diasporası Sempozyumu [9]
Beyannamede dikkat çeken bir diğer husus da Türk-Ermeni ilişkileriyle ilgilidir. Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı asılsız iddialarının, tarihin çarpıtılması ve tarihi gerçeklerin tahrif edilerek siyasallaştırılması girişimlerinin bölgede barış ve istikrara zarar verdiği vurgulanmıştır. 1915 olaylarına ilişkin olarak kendi arşivlerini açan Türkiye’nin, Ermenistan’daki ve diğer ülkelerdeki arşivlerin açılması ve bu konuda tarihçiler tarafından araştırmaların yapılmasına yönelik çabalarının destekleneceği belirtilmiştir. 10 Aralık 2020 tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Medya Alanında Stratejik İş Birliğine Dair Mutabakat Zaptı”na uygun olarak Türkiye-Azerbaycan Medya Platformu’nun olanaklarını göz önünde bulundurarak, iki ülkenin ilgili kurumları arasında enformasyon, iletişim ve sosyal diplomasi alanlarındaki iş birliğini daha da güçlendirecek ve bu çerçevede dışişleri bakanlıkları arasında sürekli enformasyona ilişkin sık görüşmeler ve değişimler yapılacağına işaret edilmiştir.
Beyannamede tarafların, parlamentolar arası iş birliğinin daha da güçlendirilmesi ve bu yönde karşılıklı faaliyetlerin artırılmasını teşvik edecekleri de belirtilmiştir. Ayrıca iki halkın ortak değerlerinin önemli tezahürlerine gerekli sosyal desteğin sağlanacağı, tarihî ve kültürel mirasların korunması için ortak faaliyetlerin gerçekleştirileceği de beyan edilmiştir. Türk dünyasının birlik ve refahına hizmet edecek ulusal ve uluslararası çabaların artırılmasına dikkat çekilerek, Türk kültür mirasının uluslararası düzeyde tanıtımı ve teşviki alanında ortak iş birliğinin güçlendireceğine vurgu yapılmıştır.
Ayrıca Türk dayanışmasının daha da pekiştirilmesi amacıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi, Türk Akademisi, Türk Kültür ve Mirası Vakfı, TÜRKSOY ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi çerçevesinde gerçekleştirilecek faaliyetlere ivme kazandıracağı da kaydedilmiştir. Beyanname ile bir tarafın vatandaşlarının diğer tarafın topraklarına kimlik kartı ile seyahat etmelerine dair kabul edilen anlaşmadan duyulan memnuniyet de ifade edilmiştir. Ayrıca söz konusu anlaşmanın iki ülke halkları arasındaki yakınlık ve insanlar arasındaki ilişkiler açısından müstesna önemine binaen, bir tarafın vatandaşlarının diğer tarafın topraklarında ikamet etme hakkı elde etmelerini mütekabiliyet ilkesine dayalı olarak kolaylaştırmak için gerekli çalışmaların yapılacağı da belirtilmiştir.
Son olarak, taraflar gerekli devlet desteğini sağlayarak halkları arasındaki ortak değerlere dayalı yakın ilişkileri insani, sosyal güvenlik, bilimsel, eğitim, sağlık, kültür, gençlik ve spor alanlarında daha da geliştireceğini ve derinleştireceğini de beyan etmişlerdir. Bu amaçla, iki ülkenin ilgili kurumları tarafından ortaklaşa olarak sürekli faaliyetler gerçekleştirileceği kaydedilmiştir. Tüm bu maddelerin yer aldığı beyanname Şuşa kentinde 15 Haziran 2021 tarihinde, Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi olmak üzere iki nüsha hâlinde imzalanmış ve tüm metinler eşit derecede geçerli olmak üzere kabul edilmiştir.
Ortak Türk Alfabesi [10]
Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinde Yeni Dönem
44 günlük Karabağ Zaferi ile otuz yıllık işgal altındaki toprakların kurtarılması ve bu süreçte Türkiye’nin Azerbaycan’a sağladığı destek iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönemin kapılarını aralamıştır. Bu gelişme, beraberinde hem Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin Güney Kafkasya bağlamında hem de Türkiye’nin Türk dünyası ile iletişiminde kritik bir rol oynamaya başlamıştır. Bu adım aynı zamanda Türkiye’nin Güney Kafkasya bölgesindeki jeopolitik öneminin de artmasına vesile olmuştur. Bu bağlamda Türkiye’nin Türk dünyası ile entegrasyonu, Türk Devletleri Teşkilatı bağlamında yürüttüğü faaliyetlerin de bu süreçte gelişmesine katkı sağlamıştır. Örneğin Türk Devletleri Teşkilatı bağlamında siyasi, ekonomik, ulaştırma, eğitim, diaspora gibi pek çok alanda iş birliğinin kapıları aralanmıştır. [11] Kuşkusuz, son dönemlerde TDT’ye üye bazı devletlerin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) dair aldıkları birtakım kararlar tüm bu yaşanan gelişmelerle bağdaşmamaktadır ancak yine de TDT’deki bu fikir ayrılıklarının da aslında Güney Kafkasya’da yaşanan gelişmelerle doğrudan bir bağlantısı vardır. Zira Türkiye’nin Güney Kafkasya’da son dönemlerde artan etkisi başta ABD ve Avrupa Birliği’ne (AB) üye devletler olmak üzere pek çok kesim tarafından yakından izlenmiştir. Türk Devletleri Teşkilatı üyesi devletlerin GKRY’ye büyükelçi atama kararlarında AB’nin önemli bir rolü olmuştur. AB Konseyi, 3-4 Nisan 2025 tarihlerinde gerçekleştirilen Birinci AB-Orta Asya Zirvesi’nde Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan ile iş birliklerini “stratejik ortaklık” seviyesine yükseltme kararı aldığını duyurmuştur. Ayrıca AB’nin “stratejik ortaklık” kapsamında 5 Orta Asya ülkesine 12 milyar avro yatırım yapacağını açıklaması da bu devletlerin yüzünü Batı’ya çevirmesinde önemli bir faktör olmuştur. [12]
Bölgesel ve Küresel Gelişmelerin Türkiye Azerbaycan İlişkilerine Etkileri
Bölgesel ve küresel gelişmelere bakıldığında Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin her zamankinden çok daha fazla eşgüdüm içerisinde ilerlediği bir dönemin başladığını söylemek gerekir. Bu yeni dönemin kapıları Şuşa Beyannamesi ile aralanmıştır. Zira bu beyanname ile Türkiye-Azerbaycan ilişkileri hem “stratejik müttefiklik” aşamasına yükselmiş hem de Türkiye’nin bölgesel etki ve nüfuzu özellikle de Güney Kafkasya’da çok daha belirgin bir hâl almıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin bölgede artan jeopolitik önemi yeni dönemde aralarında Ermenistan’ın da bulunduğu pek çok ülkenin mevcut sorunların çözümünde Türkiye’nin arabuluculuğuna başvurmasına sebebiyet vermiştir. Ermenistan örneğine bakıldığında mevcut yönetimin özellikle de Paşinyan dönemi ile yüzünü Rusya’dan Batı çevirmesi, Ermenistan’ın bölgesel anlamda bir paradigma değişimine sebebiyet vermiştir. Böylece Ermenistan, yeni dönemde Azerbaycan ile sorunlarının çözümünde artık Rusya’nın değil Türkiye’nin öncülüğünde kurulacak bir barış masasında mevcut bölgesel sorunlarını çözmek istemektedir. Ermenistan, yeni dönemde artık bölgesel devletlerle özellikle de komşularıyla normalleşmede Türkiye’yi önemli bir arabulucu olarak görmektedir. Erivan’da bu yılki 1915 olaylarıyla ilgili 24 Nisan’da gerçekleştirilen anma etkinliklerinde Paşinyan’ın takındığı tutum ve yaptığı açıklamalar da kendisinin Türkiye ile sürdürdüğü politikada bir değişim yaşandığını göstermektedir. Benzer bir durum Ukrayna Savaşın’da da gözlenmiştir. Ukrayna savaşında yaşanan başta esir takası ve tahıl diplomasisi olmak üzere pek çok konuda Türkiye’nin arabuluculuk rolü ön plana çıkmaya başlamıştır. Bu da daha önce de belirtildiği üzere bölgesel ve küresel krizlerin çözümünde izlemiş olduğu objektif politikaların Türkiye’ye kazandırmış olduğu prestiji göstermesi açısından önemlidir.
Türkiye, son olarak 11-13 Nisan 2025 tarihlerinde düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu (ADF2025) kapsamında gerçekleştirilen “Güney Kafkasya’da Bölgesel İş Birliği: Zorluklar ve Fırsatlar” başlıklı panelde Güney Kafkasya’nın üç ülkesinin dışişleri bakanlarını da bir araya getirmiştir. Panelde konuşan Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Jeyhun Bayramov, Güney Kafkasya’da çatışma sonrası döneme girildiğine ve geçmişin acı mirasını geride bırakmak suretiyle bölgede kalıcı ve geri döndürülemez bir barış tesis etme yönünde tarihi ve eşsiz bir fırsatın doğduğuna dikkat çekmiştir. Bununla birlikte, Ermenistan Anayasası’nda ve bazı yasal düzenlemelerde yer alan kalıcı toprak talepleri gibi ciddi zorlukların da hâlen sürdüğünü vurgulamıştır. Bayramov, karşılıklı güvenin inşasını zorlaştıran, bölgesel istikrarı tehdit eden ve barış gündemine ilerlemeyi yavaşlatan bu sorunların artık yapıcı bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini de ifade etmiştir.[13]
ADF2025’te Ermenistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ise, dünyada tüm olası soruları yanıtlayan ve tüm konuları kapsayan tek bir anlaşmanın bulunmadığını ancak mevcut anlaşmanın ilişkiler açısından önemli bir temel ve başlangıç noktası oluşturduğunu ifade etmiştir. Hâlâ çözüm bekleyen pek çok meselenin varlığına dikkat çeken Mirzoyan, bu konular üzerinde müzakerelerin sürdürülebileceğini belirtmiştir. İş birliğine dair yeni olanakların keşfedilebileceğini vurgulayan bakan, bunun yalnızca bir başlangıç olduğunu ve Ermenistan açısından da yeni bir döneme işaret ettiğini dile getirmiştir. [14]
Gürcistan Dışişleri Bakanı Maka Bochorishvili ise, bölgelerinin büyük bir potansiyele sahip olduğunu kabul ettiklerini ve bu potansiyelin tam anlamıyla hayata geçirilebilmesi için sürdürülebilir ve kalıcı bir barışın tesisi yönünde birlikte çalışmanın zorunlu olduğunun bilincinde olduklarını ifade etmiştir. [15]
Challenges and Opportunities for Regional Cooperation in the South Caucasus, ADF2025 [16]
Bu bağlamda, ADF2025 kapsamında Türkiye’nin üç Güney Kafkasya devletinin dışişleri bakanlarını bir araya getirmesi ve bakanların Türkiye’deki mevkidaşlarıyla ikili temaslarda bulunmaları, Türkiye’nin bölgesel arabuluculuk rolü açısından da dikkat çekicidir. Bilindiği üzere, son dönemde Gürcistan’ın Avrupa Birliği ile olan ilişkileri, ülkenin Güney Kafkasya’daki normalleşme sürecinde kısmen dışarda kalmasına neden olmuştur. Bu vesileyle tarafların Türkiye’nin öncülüğünde yeniden bir araya gelmiş olmaları hem normalleşme sürecinin ivme kazanması hem de Türkiye’nin tüm taraflarla yapıcı iletişim kurabilen bölgesel bir aktör olduğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir.
Sonuç
Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi’nde yer alan tüm maddeler adım adım hayata geçirilmektedir. Bu kapsamda, Zengezur Koridoru veya Türk diasporasına yönelik atılan adımlarda da görüldüğü üzere, her ne kadar Şuşa Beyannamesi iki ülke arasında imzalanmış bir anlaşma olsa da etkileri itibarıyla küresel bir boyut taşıdığı açıktır. Bu bağlamda, etki alanı yalnızca Güney Kafkasya ile sınırlı kalmamakta; Kafkasya geneli, Türk dünyası ve Batı ülkeleri dahil olmak üzere oldukça geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Dolayısıyla Şuşa Beyannamesi, yalnızca Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin derinleşmesi açısından değil, aynı zamanda Türkiye’nin küresel ölçekte artan jeopolitik rolünü ve stratejik önemini ortaya koyması bakımından da kritik bir belge niteliğindedir.
Kaynakça
[1] Rehimov, R. (2024, Haziran 15). Şuşa Beyannamesi’nin 3. yılı. Anadolu Ajansı. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/susa-beyannamesinin-3-yili/3250617
[2] Cumhurbaşkanlığı. (2021, Haziran 15). Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Müttefiklik İlişkileri Hakkında Şuşa Beyannamesi. T.C. Cumhurbaşkanlığı. https://www.tccb.gov.tr
[3] Türk Dil Kurumu. (2024, Eylül 16). Türk Dünyası ortak Türk alfabesinde uzlaştı. https://tdk.gov.tr/icerik/basindan/turk-dunyasi-ortak-turk-alfabesinde-uzlasti/
[4] Türk Dil Kurumu. (2024, Eylül 16). Türk Dünyası ortak Türk…
[5] Rehimov, R. (2021, Ekim 24). Mehmetçik, Karabağ’daki mayınlı arazilerin temizliği için Azerbaycan’a desteğini sürdürüyor. Anadolu Ajansı. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/mehmetcik-karabagdaki-mayinli-arazilerin-temizligi-icin-azerbaycana-destegini-surduruyor/2400583
[6] TRT Avaz. (2022, Nisan 4). Azerbaycan, Ermenistan’ın döşediği 55 binden fazla mayın ve patlamamış mühimmatı imha etti. https://www.trtavaz.com.tr/haber/tur/avrasyadan/azerbaycan-ermenistanin-dosedigi-55-binden-fazla-mayin-ve-patlamamis-muhimmati/624aaa5501a30a3094fab61b
[7] Rehimov, R. (2021, Ekim 24). Mehmetçik, Karabağ’daki mayınlı…
[8] EkoAvrasya. (2025, Şubat 15). Türk Dünyasını birleştiren proje: Zengezur Koridoru. https://ekoavrasya.net/turk-dunyasini-birlestiren-proje-zengezur-koridoru/
[9] Kıbrıs Manşet. (2024, Ekim 20). Güler, Erzincan’da “Türkiye Yüzyılında 1. Uluslararası Türk Diasporası Sempozyumu”na katıldı. https://www.kibrismanset.com/guler-erzincanda-turkiye-yuzyilinda-1-uluslararasi-turk-diasporasi-sempozyumuna-katildi
[10] Rehimov, R. (2024, Eylül 20). Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu, Ortak Türk Alfabesi ile ilgili bildiri yayımladı. Anadolu Ajansı. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turk-dunyasi-ortak-alfabe-komisyonu-ortak-turk-alfabesi-ile-ilgili-bildiri-yayimladi/3335590
[11] Türk Devletleri Teşkilatı. (t.y.). https://www.turkicstates.org/tr3
[12] Bozkuş, Y. D. (2025, Nisan 8). Üç Türk devleti neden Güney Kıbrıs’a büyükelçi atadı? Fikir Turu. https://www.fikirturu.com
[13] Bozkuş, Y. D. (2025, Mart). Challenges and opportunities for regional cooperation in the South Caucasus [Konferans sunumu]. Antalya Diplomasi Forumu (ADF2025), Antalya, Türkiye.
[14] Bozkuş, Y. D. (2025, Mart). Challenges and opportunities…
[15] Bozkuş, Y. D. (2025, Mart). Challenges and opportunities…
[16] Bozkuş, Y. D. (2025, Mart). Challenges and opportunities…
Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Not: Bu çalışma, Dış Bakış dergisinin nisan 2025 sayısında yayınlanmıştır.