Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Millî İstihbarat Teşkilâtı’nın (MİT) İsrail’de Radikal Sağ İsimli Raporunun Analizi

Millî İstihbarat Teşkilâtı’nın (MİT) İsrail’de Radikal Sağ İsimli Raporunun Analizi

Onur Dikmeci
Güvenlik Bilimleri Analisti

Millî İstihbarat Teşkilâtı İstihbarat Akademisi ocak ayı itibariyle faaliyete geçmişti. Kuruluş; istihbarat, uluslararası ilişkiler ve benzeri alanlarda yüksek lisans ve doktora programlarının yürütülmesinin yanı sıra bir düşünce merkezi gibi de işlemekte ve güvenlik meseleleriyle ilgili raporları paylaşmaktadır.

Bugüne kadar akademi bünyesinde Avrupa Parlamento Seçimleri, NATO, ABD Seçim Sonuçlarının Yansımaları, Avrupa Birliği gibi konularda raporlar yayınlanmıştır. Bu raporlar, kuruluşun internet sitesinden tamamen kamuoyuna açık olarak oluşturulmuştur ve ilgili her kişinin araştırma, analiz ve beyanlarını zenginleştirmek için değerlendirilmektedir. MİT İstihbarat Akademisi’nin önemli bir raporu ise bütün dünyanın yakından izlediği İsrail’in yayılmacı faaliyetlerini destekleyen İsrail sağ siyasetini analizine yöneliktir. “İsrail’de Radikal Sağ” başlığını taşıyan rapor, dokuz bölüm ve sonuç kısmıyla altmış beş sayfadan oluşmaktadır.

Bölüm 1, “Radikal Sağın İsrail Vizyonu” başlığını taşımaktadır. İsrail’deki radikal sağcıların Ürdün Nehri’nden Akdeniz’e kadar bölgeyi Yahudileştirme girişimleri aktarılmıştır. 7 Ekim ile başlatılan Gazze’nin Yahudileştirilme eğilimiyle, 11 Ekim’de liberal-seküler isimlerin de kabineye dahil edilmeleriyle bir “Savaş Kabinesi” kurulduğu anlatılmıştır. İsrail Kabinesi, seküler ya da muhafazakâr fark etmeksizin yayılmacı politikada birleştirilmiştir.

Bölüm 2’de meselenin tarihsel arka planı üzerinde durulmuştur. Büyük İsrail kavramının Tevrat kökenli olduğu itibariyle dinî bir referansa dayandığı, ancak Tevrat’ın farklı yerlerinde farklı konumların bildirildiği açıklanmıştır. Yani bir tutarsızlık söz konusudur. Seküler kaynaklı Revizyonist Siyonizm, dindar Siyonistler tarafından tepkiyle karşılanmıştır; çünkü onlar bir devletin ancak Mesih öncülüğünde kurulacağına inanmaktadırlar. Avraham Kook’un çabalarıyla mesiyanik Siyonizm ile seküler Siyonizmin devlet anlayışını birleştirmesiyle mesele dinî dayanak bulmuş olmuştur. 1967 savaşından sonra İsrail’in toprak genişlettiği ve Doğu Kudüs’ün ele geçirilmesiyle Tevrat kaynaklı Süleyman Mabedi tasavvuruna yaklaşıldığı açıklanmıştır. 1974 Yom Kippur saldırılarına İsrail anlamlı karşılık verememiştir ve devlete güvensizlik süreci başlamıştır. 1988 yılında ise Filistin Devleti’nin bağımsızlığını ilan etmesi İsrail’de başarısızlık algısını yükseltmiştir. İsrail’in Gazze’den çekilme süreci radikal sağın politik travma sürecinin devamı olarak açıklanmıştır.

Bölüm 3’te radikal sağın İsrail’de örgütlenmesi açıklanmıştır. 1995’te FKÖ ile İsrail arasında imzalanan Oslo II çerçevesinde Batı Şeria topraklarının A, B, C bölgeleri biçiminde bölündüğü üzerinde durulmuştur. A bölgesinde Filistin nüfusu yoğunlukludur. B bölgesinde eğitim, sağlık ve finans dışında İsrail Ordusu’nun kontrolünde olduğu; C bölgesinde ise Yahudi yerleşimcilerin yaşadığı açıklanmış ve bu bilgilerle tarihsel-demografik veriler ortaya koyulmuştur.

Bölüm 4 ise Üçüncü Tapınak Hareketi’ni aktarmaktadır. Bu bölüm, tarihsel-teopolitik kökeni anlatmaktadır. Süleyman Mabedi, Babil ve Roma işgalleriyle iki farklı tarihte yıkılmıştır. Güncel olarak ise üçüncü kez inşa edilmek istenmektedir. Burada Mescid-i Aksa’nın yıkılmak istendiği bilgisi üzerinde durulmuştur.

Bölüm 5’te radikal sağın devlet dışındaki kurumlarda örgütlenmesi analiz edilmektedir. Radikal olan görüşlerin sivil aktörler tarafından dolaşıma sokulup enstitü, düşünce kuruluşu ve sivil toplumda kitleselleştirilmeye çalışıldığı tespiti ortaya koyulmuştur. Bazı sivil toplum örgütleri de ayrıca analiz edilerek bu kuruluşların âdeta röntgenleri çekilmiştir. Merkez Harav, en büyük dinî yüksek eğitim kurumu; Ateret Kohanim, Üçüncü Tapınak savunucusu; Kohelet Forumu, Siyonizm lehine hukuki tasarıların düzenleyicisi; Yeşa Konseyi, Yahudi yerleşim bölgelerinin birleştiricisi; Noar Hagvot ve Mered, yerleşimci gençlik örgütü; İsrail Toprakları Legal Formu, Guş Katif yerleşim bölgesinin İsrail Ordusu tarafından dağıtılmasına karşı çıkan avukatlar oluşumu; Yönetişim ve Demokrasi Hareketi, yargı reformları destekçisi; Torat Hamedina, Yahudi Şeriatı destekçisi; Komemiyut, Tevrat’a dayalı rejim savunucusu; Regavim, Gazze’de Filistinlilerin inşaat faaliyetlerinin takipçisi ve bu faaliyetlerin hukuki olarak iptal edilme çabasının geliştiricisi; Tapınak Tepesi ve İsrail Müminleri, Mescid-i Aksa’da Yahudi egemenliği destekçisi; Haliba ve B’Yadeynu, Üçüncü Tapınak Kurumlarını bir araya getirme gayretlisi; Elad: İr David Vakfı, Yahudi yerleşim destekçisi; Tapınak Tepesi Eleme Projesi, tarihsel tapınak kalıntıların tespitçisi; Tapınak Ensitüsü, Üçüncü Tapınak diasporacısı; Lehava, Yahudi-Arap evliliklerinin engelleyicisi gibi görev ve misyonlara sahip oldukları açıklanmıştır. Bu bölümde Yahudi sivil kuruluşların, hukuktan kültüre, diasporadan arkeolojiye kadar yayılmacı radikal fikirlerini hem teorik hem de pratik anlamda yansıtmaya çalıştıkları kapsamlı biçimde açıklanmıştır.

Bölüm 6’da İsrail Parlamentosundaki radikal sağcı partiler analiz edilmiştir. Otzma Yehudit Partisi’nin en radikal sağcı parti olduğu analiz edilmiştir. Bu parti Filistin Devleti’ne tamamen karşı olup Filistinlilerin tamamen sürülmesini savunmaktadır. Dindar Siyonist Parti, Avraham Kook çizgisinde dindar Siyonist profil üzerinden açıklanmıştır.

Bölüm 7’de isimler üzerinden radikal sağcı figürler açıklanmıştır. Burada bazı siyasilerin görevleri ve maksatları aktarılmıştır. İsimlerin farklılıklarına rağmen yayılma ve işgalde ortak oldukları mesajı verilmiştir.

Bölüm 8’de radikal sağın İsrail toplumsal bölünmesindeki konumu incelenmiştir. 2023 yılında İsrail hükûmeti tarafından oluşturulan Yargı Reform Paketi’nin, İsrail Yüksek Mahkeme yetkisini budamaya yönelik olduğuyla ilgili başlayan tartışmalar aktarılmıştır. Emekli ve muvazzaf askerlerin Netanyahu’yu ülkenin bölücüsü olarak anmaya başladıkları ve güvenlik bürokrasisiyle radikal sağ arasında çatlakların oluşmaya başladığı analiz edilmiştir. Ordu mensuplarının Netanyahu’yu radikal sağın “Truva Atı” olarak gördükleri ve politik ömrünü uzatma maksadını tekinsiz olarak algıladıkları da açıklanmıştır.

Bölüm 9’da işgalci yerleşimlere yer verilmiştir. 2005’te İsrail’in Gazze’den çekilmesiyle yerleşimcilerde başlayan hayal kırıklarının, Kasım 2023 işgaliyle canlanan ümitlere döndüğü ve bu konuyla ilgili Yahudi yerleşimcilerin konferans gibi etkinliklerle toplumsal ve siyasal etkide bulunmayı amaçladıkları ortaya koyulmuştur.

Sonuç bölümünde ana hatlarıyla raporun çok kısa bir özeti yapılmış, radikal sağ hareketlerin çatışmalardan beslenen durumunun güvenlik bütçesine getirdiği yükle İsrail ordusunun bu unsurları güvenlik sorunu olarak tanımlamalarına yol açtığı analiz edilmiştir.

Bu rapordan İsrail radikal sağının emellerinin asla tatmin olmadığını parti ve sivil toplumda örgütlenerek kitlesini motive ettiğini anlamış oluyoruz. Ayrıca İsrail’de askerî egemenliğin keskin yapısını ve siyasetle uyumsuzluğunun hem bölünmeyi hem de toplumsal gerilimi artırdığını da yine analiz edebiliriz. Bu durumda ordu-siyaset aralarındaki uyumsuzluk İsrail için tehdit olsa da bölge aktörleri bakımından bir avantajı içerebilir.

Sonuç: MİT Raporunun Genel Değerlendirilmesi

Netice olarak Akademi’nin raporu kaynakçalı olarak yazılmış bilimsel bir makale formatındadır ve bugüne kadar olanlarla muhtemel bazı gelişmeler yazılmıştır. Hem dış politika hem de istihbarat stratejileri gizli mefhumlar olduğundan bunların zaten kamuoyuna açık bir belgede sunulmaları mümkün değildir. Fakat Millî İstihbarat Teşkilâtı önemli konularda araştırma ve analiz raporları yayınlayarak hem akademisyenleri ve araştırmacıları teşvik etmekte hem de global güvenlik ve jeopolitikle ilgili ideolojinden uzak kuşbakışı bir perspektifle genel kültüre katkıda bulunmaktadır. İsrail’in tutumu ve bölgede çatışma olasılıklarının yükselmesi tahminleri dahilinde MİT İstihbarat Akademisi’nin İsrail siyasi ve sosyal gruplarına yönelik farklı raporlarını da oluşturması beklenebilir.

Özellikle güvenlik ve istihbarat alanında akademik kariyer peşinde olan kişiler bu raporları okuyarak hem akademik mülakatlara hazırlık yapabilir hem de Akademi’nin program ve çalışmalarına ilgilerini arttırabilirler.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün