Orta Doğu, dünyadaki en zengin petrol kaynaklarına sahip bölgelerden biri olarak bilinmektedir. Bu nedenle bölgede sıkça büyük savaşlar meydana gelmektedir. Güçlü ülkeler Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya gibi devletler, Orta Doğu’ya hâkim olmak istemiş ve bu da bölgeyi onlarca savaşın içine sürüklemiştir. Son yıllarda, özellikle 2023 yılında İsrail-Filistin savaşı binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açmıştır. 2024 yılı Ocak ayında İsrail ile Hamas arasında; Katar, Mısır ve ABD’nin arabuluculuğunda üç aşamalı bir anlaşma sağlanması planlanmaktadır. Uzun süreli bir ateşkesin devam etmesi için sadece İsrail ve Hamas’ın değil, aynı zamanda bölgede etkili ülkeler olan Türkiye, İran, Katar, ABD ve Birleşmiş Milletler (BM)’in de büyük rol oynaması gerekmektedir. Kalıcı bir barışın sağlanabilmesi için iki tarafın da anlaşmanın detaylarına dikkatle uyması zorunludur.
Hamas ile İsrail arasındaki savaşın yeniden başlaması, durmayacak bir savaşa doğru gidildiğini göstermektedir. Orta Doğu’daki savaş, sadece insan hayatını kaybettirmekle kalmayıp, bölgeyi derinden etkileyecek ve diğer ülkeler için de büyük riskler oluşturacaktır.
“Ateşkes Anlaşması”, ABD, Mısır ve Katar’ın arabuluculuğunda yapılmış olsa da bölgedeki etkili ülkelerden Türkiye’nin ilerleyen süreçte yer almamış olması dikkat çekicidir. Daha önce birçok esir takası, Türkiye’nin girişimleri ile gerçekleşmiş ve başarılı olmuştur. Orta Doğu’daki güç dengesinde Türkiye, önemli bir aktördür. Türkiye’nin Orta Doğu’daki etkili rolü, kalıcı bir barış sağlanacaksa ülkenin desteğinin alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Suriye’deki rejim değişikliği ile birlikte, Türkiye’nin Orta Doğu’daki etkisi bir kez daha dünya tarafından gözler önüne serilmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin Suriye operasyonları sayesinde bölgedeki terör grupları yok edilmeye devam etmekte, Suriye’deki askerî varlığı ise yeni kurulan hükûmet üzerinde de etkili olmaktadır. Orta Doğu’yu tamamen terörden temizlemek kolay olmasa da Türkiye’nin kendi sınırlarını terörden arındırma çabaları, bölgeye barış getirmeği isteği, şüphesiz diğer ülkelerin de dikkatini çekmiştir. İran Cumhurbaşkanı’nın uçak kazasında hayatını kaybetmesinin ardından ülke, sakin bir şekilde yeni cumhurbaşkanını seçmiştir. Bu gelişmeler, kaosun önlenmesi için İran’ın temkinli davranarak Orta Doğu’da bir barış ortamı sağlanmasına zemin hazırlamıştır. Ayrıca, 20 Ocak 2025’te Trump’ın göreve gelmesinin ardından, İran ile (nükleer programlar, uranyum zenginleştirme gibi) pek çok konu hakkında görüşmeler yapılmıştır. ABD ve İran arasındaki görüşmelerin devam etmesi, iki ülkenin barışa ulaşabilmesi için büyük bir fırsat sunmaktadır. Suriye’deki yeni hükûmetin kurulması ise, Orta Doğu’ya barış getirilmesinin ne kadar zor olduğunu göstermektedir.
Orta Doğu’yu kontrol etmek isteyen ve yeraltı kaynaklarından yararlanan ABD, yeni Trump yönetimiyle nasıl bir Orta Doğu planı hazırlayacağını merak konusu yapmıştır. Trump yönetimi, Gazze’de üç aşamalı bir “Ateşkes Anlaşması” uygulamaya başlamıştır. Ancak kısa süre sonra anlaşmayı uygulayan İsrail ve Hamas, tekrar savaşmaya başlamıştır. İsrail savaş uçakları, Gazze ve Yemen topraklarını bombalamaya devam etmektedir. Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte Orta Doğu’daki güç dengesi yeniden şekillendi. Güçlü ülkelerin Orta Doğu’dan çekilip çekilmeyeceği sorusu ise henüz yanıt bulmuş değildir. Orta Doğu’daki kanın durması için güçlü ülkelerin Birleşmiş Milletler çatısı altında ortak bir karar alması gerekmektedir. Özellikle, Orta Doğu ülkelerinin savaş suçlarına karışan silahlı terör örgütlerine karşı ortak bir tavır alması ve barışın sağlanabilmesi için en önemli çözüm, tüm silahlı grupların çatışmalardan uzak durmasıdır. Güçlü ülkelerin Orta Doğu’daki işgali ancak barış anlaşması ile durdurulmalıdır. ABD’ye Trump yönetiminin geri dönmesi, Suriye’deki yeni hükûmetin kurulması ve Gazze’de barışın sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bu süreçte hem kaybedenler hem de kazananlar olacaktır.
Husiler, 7 Ekim’den beri Gazze’deki savaşa karşılık olarak ABD ve İngiltere gibi ülkelerin gemilerine saldırılar düzenlemektedir. Gazze’de yeniden bir ateşkes sağlanması için İsrail’i ikna etmek çok zor görünse de Trump döneminin başlamasıyla ABD’nin girişimleri doğrultusunda yeni bir ateşkes sağlanması mümkündür. ABD’nin planının uygulanması, Gazze’deki sivil halkın yerinden edilmesine ve nereye gideceğinin belirsizliğine yol açmıştır. Bu plan, dünya ülkelerini ikiye bölmüştür.
Orta Doğu’daki savaşların durulması ve bölgedeki savaşların sona ermesi zor görünse de iki nükleer güç olan Pakistan ve Hindistan, Kaşmir bölgesi nedeniyle birbirlerine saldırmış ve onlarca insan hayatını kaybetmiştir. Bu olay, Orta Doğu’daki şok etkisi yaratmasa da bölgesel bir savaşa dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Yemen ve İsrail ile olan savaşlar gittikçe daha şiddetli hâle gelirken, Orta Doğu’da iç çatışmaların artması ve bölgenin yeniden şekillenmesi yeni bir dünyanın kurulmasını göstermektedir. Şüphesiz, Orta Doğu’daki savaşta en büyük kaybedenler masum insanlardır.
Orta Doğu, güçlü ülkelerin bulunmadığı bir bölge olarak bilinse de bu ülkelerin bölgeyi sömürme gerçeği değişmemektedir. Ancak ilerleyen yıllarda, yeni planlar doğrultusunda Orta Doğu’daki kartlar yeniden dağıtılacak ve bölge yeniden şekillenecektir.