Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > PKK Irak’ta Silah Bırakacak mı?

PKK Irak’ta Silah Bırakacak mı?

Mehmet VANDAVİ
Araştırmacı & Gazeteci

Irak, çeşitli örgütlerin, grupların ve aşiretlerin bir arada yaşadığı bir ülke olarak bilinir. Bu örgütler, tarih boyunca yabancı devletlerin işgaline karşı direniş grupları olarak ön plana çıkmıştır. PKK da bu yapıların arasında yer almakta ve yıllardır Irak’ta varlık göstermeye devam etmektedir.

PKK, Irak’ta sadece dağlık bölgelerde değil, şehir merkezlerinde de etkinlik göstermekte; özellikle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) tarafından terör örgütü olarak tanımlanmaması nedeniyle toplumla iç içe bir yapı kurabilmiştir. IKBY bölgesinde PKK’ya ait ofisler açılmış, gönüllü destekçiler için şehirlerde yardım çadırları kurulmuştur. Bazı Kürt siyasi partileri de PKK’ya açık ya da dolaylı destek vermektedir. En dikkat çeken partiler, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)’dir. Türkiye’nin etkisiyle KDP desteğini azaltsa da hâlâ Erbil ve Dohuk gibi bölgelerde PKK ofislerinin kapatılmaması, desteğin sürdüğünü göstermektedir. Bu ofislerin resmi ruhsatlara sahip olması da ayrı bir dikkat çekmektedir.

PKK’nın Süleymaniye’deki etkisi ise KDP’ye kıyasla daha belirgindir. Türkiye, KYB ile bu konuda defalarca görüşme yapmış ve uyarılarda bulunmuştur. Ancak KYB, PKK’ya hem maddi hem manevi olarak destek vermeye devam etmiştir. Türkiye, buna karşılık Süleymaniye Uluslararası Havalimanı’na uçuş yasağı getirmiştir ve bu yasak hâlâ sürmektedir.

Türkiye’nin artan baskıları sonucunda Kuzey Irak’taki Gara, Metina ve Kandil gibi dağlık bölgelere operasyonlar düzenlenmiş; çok sayıda PKK’lı terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Bu operasyonlar sadece kırsal alanlarla sınırlı kalmamış, şehir merkezlerinde de nokta operasyonlarla örgüt üyelerine müdahale edilmiştir. PKK, zaman zaman sınır hattında Türk askerleriyle çatışmış, birçok asker şehit olmuştur. Türkiye’nin operasyonları hem Irak hem Suriye’de devam etmektedir.

Suriye’de ise Esad rejiminin zayıflamasıyla birlikte yeni anayasa süreci başlatılmış, PKK’nın kendini feshetmesi gündeme gelmiştir. Ancak Suriye’deki PKK varlığı “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG) adı altında devam etmektedir. Bu yapı Suriye ordusuna entegre mi olacak, yoksa ayrı bir yapıyla varlığını sürdürecek mi, zaman gösterecektir.

KYB’nin desteğine rağmen, PKK’nın Kuzey Irak’ta peşmerge güçlerine katılıp katılmayacağı ya da tamamen silah bırakıp dağılacağı sorusu belirsizliğini korumaktadır. Bununla birlikte, PKK’nın Irak’ta yıllardır süregelen faaliyetlerinin sona ereceğine pek ihtimal verilmemektedir. Türkiye’nin baskıları sonucu Irak yönetimi PKK’yı resmî olarak yasaklı örgüt ilan etmiştir. IKBY yetkilileri ise yeni çözüm sürecine olumlu yaklaşımlar sergilemektedir. Yapılan açıklamalarda, “Barış, sorunların çözümünde tek yol olarak görülmelidir.” denilmektedir. KDP ve KYB’nin bu sürece ortak destek vermesi sürecin ilerlemesini kolaylaştırmaktadır.

Süleymaniye’de Abdullah Öcalan’a lider gözüyle bakılması ve son mektubunun dev ekranlardan okunması, PKK’nın bölgede ne denli etkin olduğunu ortaya koymaktadır. Irak, PKK’yı resmen terör örgütü olarak tanımamış olsa da süreç başarılı olursa, PKK’nın Irak ordusuna entegre edilmesi bile gündeme gelebilecektir.

Suriye’de 70 bine yakın PKK mensubu bulunmakta, isim değişiklikleri (YPG, SDG) olsa da yapı özü itibariyle aynı kalmaktadır. Fırat’ın doğusunda kontrol ettikleri topraklar, petrol sahalarının %80’i ve 10 bine yakın DEAŞ mahkûmunun bulunduğu cezaevleri ile PKK önemli bir güç unsuru hâline gelmiştir.

10 Mart 2025’te PKK (SDG) lideri Mazlum Abdi ile Suriye’nin yeni Cumhurbaşkanı Ahmet Şara arasında yapılan 8 maddelik anlaşmada, tüm askerî ve sivil kurumların devlet yönetimi altında birleştirilmesi, sınır kapıları, havaalanları ve petrol sahalarının devlet kontrolüne alınması kararlaştırılmıştır. Bu adım, PKK’nın Suriye’deki varlığının sona ermesi adına kritik bir gelişmedir. Özellikle Öcalan’ın silah bırakma çağrısının hemen ardından gelen bu anlaşma sürecin ne kadar koordineli yürütüldüğünü göstermektedir.

KYB’nin bu anlaşmaya destek vermesi, Süleymaniye’deki PKK varlığının azalacağı yönünde yorumlara yol açmıştır. Sürecin başarılı ilerlemesi için KDP ve KYB’nin ortak hareket etmesi büyük önem taşımaktadır. PKK, Mayıs 2025’te Süleymaniye’de düzenlediği kongrede kendini feshettiğini açıklamış ve mücadelesine siyasi yolla devam edeceğini duyurmuştur. Ancak ofislerin akıbeti ve dağlık bölgelerdeki varlığı hâlâ soru işaretidir.

Silah bırakma merasimlerinin büyük kısmının Süleymaniye’de, bazı bölümlerinin de KDP kontrolündeki şehirlerde gerçekleşmesi beklenmektedir. Sürecin Ekim ayına kadar tamamlanması planlanmakta ve merasimlerin MİT gözetiminde yürütülmesi öngörülmektedir. Irak da süreci yakından takip edip Türkiye’yi bilgilendirecektir.

MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Temmuz ayında Erbil ve Bağdat’ta yaptığı görüşmeler ve Öcalan’ın yayımladığı yeni video mesajı, sürecin hassas ve dikkatle yürütüldüğünü göstermektedir. Öcalan’ın “PKK’nın ayrı devlet amaçlı hareketine ve ulusal kurtuluş savaşı stratejisine son verilmiştir.” açıklaması, sürecin dönüm noktalarından biridir.

8 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmralı heyetiyle görüşmesi ve sonrasında 11 Temmuz’da Süleymaniye’de PKK yöneticilerinin sembolik olarak silah bırakması, çözüm sürecinin ne kadar ileri bir aşamaya ulaştığını gözler önüne sermiştir. Süreç sadece Türkiye’yi değil, Irak, Suriye ve hatta İran’da bulunan PKK unsurlarını da kapsamaktadır.

Sonuç

Orta Doğu’da 47 yıldır süren çatışmalar, özellikle Irak’ın güvenliğini, ekonomisini, turizmini ve toplumsal dokusunu derinden etkilemiştir. Ancak yoğun diplomatik çabalar sonucunda PKK’nın silah bırakması ve siyasi sürece dahil olması, bölgede büyük bir dönüşümün başlangıcına işaret etmektedir. Bu sürecin devamı, Irak’ın yeniden inşası, kalkınması ve güvenli bir geleceğe ulaşması açısından büyük önem taşımaktadır.

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün