24 Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın Ukrayna’yı çok yönlü işgal harekâtı sonrasında Karadeniz’in güvenliği oldukça önem kazanmıştır. Karadeniz güvenliği, kıyısı olan ülkeleri büyük ölçüde etkilemiş ve Türkiye de Karadeniz’e kıyısı olan tüm devletler gibi bu güvenlik kritiğinden etkilenmiştir.
Rusya’nın Karadeniz üzerinde belirli stratejik amaçları söz konusudur. Bu, Karadeniz güvenliğinin en önemli ayağını oluşturmaktadır. Rusya her zaman Karadeniz’i stratejik bir amaç olarak görmektedir. 2014 tarihinde Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi, Karadeniz içerisinde oldukça büyük bir stratejik üstünlük sağlamış; Sivastopol Limanı’nın tamamen kontrol altına alınması Rusya’nın Karadeniz filosunu güçlendirmesine ve Karadeniz’in büyük kısmında askerî baskınlık kurmasını sağlamıştır. Karadeniz filosu içerisinde özellikle güdümlü füze taşıyan askerî gemilerin bulunması, Karadeniz güvenliği açısından oldukça kritik bir durumdur diyebiliriz. Rusya, özellikle Kırım’ın ilhakı sonrasında Karadeniz filosunu modernize etmiş ve bölgedeki askerî varlığını genişletmiştir. Modernize edilmiş denizaltılar, Kalibr seyir füzeleri ve hipersonik silahlar, Rusya’nın Karadeniz’de caydırıcılık kapasitesini oldukça arttırmaktadır. Karadeniz ayrıca Rusya’nın Suriye’deki operasyonları için önemli bir lojistik koridor özelliği de taşımaktadır.
Ukrayna ise Karadeniz’de özellikle Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı sonrasında deniz gücünü büyük ölçüde yitirmiştir. NATO’nun destekleriyle donanmasını özellikle savaş sonrasında oldukça güçlendirme yoluna gitmiş, Türkiye bu açıdan önemli bir müttefik görev üstlenmiştir. BAYRAKTAR İHA’ları gibi modern ve teknolojik sistemler ile Karadeniz’de savunma kapasitesi artan Ukrayna, aynı zamanda Türkiye’nin önemli destekleriyle Ukrayna için inşa edilen MİRGEM projesi kapsamında Hetman Ivan Mazepa Korveti 2022 yılında denize indirilmiş, Hetman Ivan Vygovskyi korveti ise bu sene denize indirilmiş, toplam iki korvet Ukrayna Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiştir. Türkiye-Ukrayna stratejik ortaklığının önemli hamlelerinden olan bu korvetler, Karadeniz’de Ukrayna’nın güçlü kalabilmesi adına da oldukça önemli konumdadır diyebiliriz.
Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında özellikle tahıl krizinin ortaya çıktığını görmüştük. Karadeniz’in Ukrayna’nın tahıl ticareti için hayati öneme sahip olduğunu düşünürsek Türkiye, özellikle bu noktada oldukça önemli diplomatik hamleler kurarak bu ticaretin belirli bir süre canlanmasını sağlamış ve Karadeniz’de savaşın gidişatında önemli bir konumda bulunmuştur.
NATO ve bölgesel aktörler açısından Karadeniz’in güvenlik noktasında önemi oldukça geniştir diyebiliriz. Özellikle NATO, Karadeniz’i doğrudan tehdit algıladığı bir alan olarak görmektedir. Romanya ve Bulgaristan’da artan askerî altyapı, ABD’nin bu bölgede kalıcı varlık göstermesi, düzenli tatbikatlar bu stratejik hamlelerin bir parçası görünümündedir. Bu durum özellikle Rusya-Ukrayna savaşının başlaması ile oldukça genişlemiş ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerde askerî varlıkların ve üslerin son derece arttığı bir döneme girilmiştir.
Burada Türkiye’nin konumu ise savaşın başından itibaren Montrö Boğazlar Sözleşmesi dahilinde gelişmiştir. Türkiye, Karadeniz‘e kıyısı bulunan ülkeler ve ilgili Batı ülkelerine boğazlardan geçiş konusunda talepte bulunmamaları uyarısında bulunarak, Montrö Sözleşmesi’nin fiili bir şekilde uyguladığını belirterek Karadeniz’in bir savaş alanı olmaması noktasında önemli bir politik hamlede bulunmuş ve 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni eksiksiz bir şekilde uygulamıştır. Türkiye’nin bu hamlesi ve sözleşmenin uyarıcı maddeleri NATO’nun Karadeniz’de hareket alanını kısıtlamaktadır diyebiliriz. Bu sebebiyetle NATO, Romanya ve Bulgaristan’da askerî varlığını oldukça arttırmıştır. Türkiye, Karadeniz güvenliği adına Montrö Sözleşmesi’ne bağlı kalarak boğazlar üzerindeki kontrolünü stratejik olarak savaşın yayılmasını önleyecek şekilde sürdürmektedir. Türkiye’nin denge politikası gereği Rusya ile olan iş birliği ve NATO üyeliği, Karadeniz’i doğrudan etkilemektedir. Türkiye bu süreçte Karadeniz’de güvenliği sağlarken ve Rusya ile olan ilişkilerini devam ettirirken NATO içerisinde yer alan önemli bir ülke olarak Ukrayna’ya askerî desteklerini sürdürmeye devam etmiştir.
Karadeniz güvenliğinde diğer bir önemli mesele ise şüphesiz enerji hatlarıdır diyebiliriz; zira doğal gaz ve petrol geçişi için bir enerji koridoru vazifesi görmektedir. Rusya ve Türkiye arasında özellikle transit şekilde geçen doğal gaz hatlarının korunması oldukça önemlidir.
Ayrıca savaşın başından itibaren deniz mayınları ve siber saldırılar Karadeniz güvenliği açısından oldukça sorun yaratan diğer problemler olmuştur. Bu hibrit tehditler özellikle ticaret yollarının geçişi açısından oldukça büyük sorunlar yaratmaya meyillidir diyebiliriz. Bu sebebiyle Türkiye’nin öncülüğünde Romanya ve Bulgaristan ile oluşturulan “Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu Mutabakatı” imzalanmış, Karadeniz’de sürüklenen mayınları tespit etmek ve etkisiz hâle getirmek adına görevlerine başlamışlardır. Bu mutabakat, aynı zamanda Türkiye’nin Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerle ortaklığının daha fazla artması adına da yakın iş birliğini geliştirme adına da önemli adımlar olmuştur. Ayrıca savaşın başından itibaren Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mayın tehdidine karşı tespit ve teşhis görevleri yapmış ve sürüklenen mayınlar imha edilmiştir.
Sonuç olarak; Karadeniz, hem Rusya hem de NATO adına oldukça stratejik bir denizdir diyebiliriz. Karadeniz’in güvenliği özellikle Rusya-Ukrayna savaşının başlaması ile daha fazla önem kazanmış; zira savaşın yayılması büyük tehlikelerinde başlangıcı olacağı net olarak görülmüştür. Türkiye bu noktada Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümleri gereğince Karadeniz güvenliğini sağlamakta ve savaşın yayılmasını önlemektedir. Türkiye’nin denge politikası, savaş devam ederken iki ülke ile olan diyaloğu, Karadeniz’de ticaretin sürmesi, tahıl koridoru, mayınların temizlenmesi gibi adımların süratle devam ettirilmesini sağlamış ve Türkiye bu noktada başarılı diplomatik hamlelerde bulunarak savaşın bitirilmesi yönünde adımlar atmıştır.
Fotoğraf: Anadolu Ajansı