Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Son Dönemlerde Gelişen Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti Stratejik Partnerliği

Son Dönemlerde Gelişen Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti Stratejik Partnerliği

Ahmet Çağrı Soylu

TUDPAM Araştırmacısı

Bu analiz son dönemlerde küresel siyasetteki denge unsurlarının da etkisiyle ikili ilişkilerinde önemli gelişmelere adım atan iki ülke olan Çin Halk Cumhuriyeti ve Türkiye’nin “Stratejik Partnerlik” konusundaki önemli adımlarını incelemeye çalışacaktır. Buna ek olarak, Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin ideolojik ve kültürel olarak zıt düştüğü noktaların ekonomik ve sosyal ilişkilere olan etkisi değerlendirilecektir. Tüm bunların iki ülkenin arasındaki gelişmelerin tarihi ele alınarak değerlendirilmesi, bugün gelinen noktada ikili ilişkilerin hangi aşamalara evrildiğini daha iyi anlamaya yardımcı olacaktır.

Türkiye-Çin İlişkilerinin Geçmişi

Türkiye ve Çin arasındaki geçmiş her ne kadar köklü olsa da hem iki ülkenin birbirine coğrafi olarak uzak olması hem de kültürel ve ideolojik etkenlerden dolayı ikili ilişkiler dalgalı şekilde ilerlemiştir. İlk Türk maslahatgüzarlığı 1929 yılında dönemin Çin Cumhuriyeti’nin başkenti olan Nanjing’te açılmıştır. Bu dönemde ufak temaslar gerçekleşse de çok derin ilişkiler kurulamamıştır. Özellikle Çin Cumhuriyeti’nin bir iç savaşa girmesi, ardından İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle yaşanan Japon işgali ve bu işgal püskürtüldükten sonra tekrar başlayan iç savaş ile Çin Cumhuriyeti’nin Tayvan’a taşınması ve ana karada sosyalist bir rejimin hüküm sürdüğü Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulması, ilişkilerin gelişmesine büyük bir set çekmiştir. O dönem Sovyet tehdidine karşı ABD ile iş birliğinde olan Türkiye, Tayvan’da varlığını devam ettiren Çin Cumhuriyeti’ni tanımış ve bu sebeple Çin Halk Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler kurulmamıştır. Ancak 1971’de Birleşmiş Milletlerin Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıması ile Türkiye de Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanımış ve elçiliğini Taipei’den Pekin’e taşımıştır. Bu tarihten sonra ikili ilişkiler gelişime açılmış ve bu gelişimler birçok önemli sürece önayak olmuştur.

1980’lerde Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti İlişkileri

Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin ikili ilişkilerinde 80li yıllar önemlidir. Çünkü 80’lerde ikili ilişkilerde daha önce görülmemiş gelişmeler meydana gelmiştir. Kurucu Başkan Mao Zedong’un ölümünden sonra Deng Şiaoping “Piyasa Leninizmi” ideolojisini benimseyerek Çin Halk Cumhuriyeti’ni dışarıya açmaya yönelik reformlarını gerçekleştirirken Türkiye’nin ise 1980 darbesinden sonra kurulan Özal önderliğindeki hükümet ile liberalizme yakınlaşması, iki ülke arasındaki ilişkilerin 80’li yıllarda büyük gelişme katetmesinin en büyük sebebidir. İki ülke de aynı dönemlerde kendilerini dışarıya açarak ticari ve ekonomik alanda gelişmeyi öncelik edindiği için bu dönemde ilişkiler büyük bir ivme kazanmıştır.

1990’larda Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti İlişkileri

1989 yılında meydana gelen Tiananmen Meydanı protestoları Çin Komünist Partisi tarafından bastırılmış, bu protestolarda birçok öğrenci ve işçi hayatını kaybetmiştir. Protestoculara anlayışla ve sempatiyle yaklaşan Başkan Zhao Ziyang yargılanarak ev hapsine atılmış, yerine gelen Li Peng protestoları bitirmek için şiddete başvurmuştur. Bu olayların Batı medyasında duyulmasıyla Çin’in 80’lerdeki atılımı zarar görmüş, birçok devlet Çin hükümetine karşı tavır almıştır. Bu sebeple bu dönemde Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkileri durma noktasına gelmiş, 80’lerdeki yakınlaşma büyük bir sekteye uğramıştır.

2000’lerde Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti İlişkileri

90’larda sekteye uğrayan ilişkiler, Çin Halk Cumhuriyeti’nin 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne dahil olmasıyla yeniden ivme kazandı. Özellikle ekonomik alanda yapılan ticari iş birlikleri ile Çin Halk Cumhuriyeti kısa sürede Türkiye Cumhuriyeti’nin Asya-Pasifik’teki en büyük ticari partneri haline geldi.

2010’lu yıllarda ise Türkiye Cumhuriyeti- Çin Halk Cumhuriyeti ilişkileri daha önce hiç olmadığı kadar iyi seviyelere geldi. 2010 senesinde ilişkiler “Stratejik İş Birliği” düzeyine yükseltildi. 2010 yılında Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı konumunda bulunan Wen Jiabao Türkiye’ye ziyaretlerde bulunmuş, daha sonra 2024 yılı itibariyle güncel Devlet Başkanı, dönemin ise Devlet Başkanı Yardımcısı Şi Cinping 2012 senesinde Türkiye’yi ziyarete gelmiştir. Tüm bu ziyaretlerin sıklığının artması ikili ilişkilerin 2010’lu yıllarda ne kadar iyiye gittiğinin göstergesi niteliğindedir. Ayrıca 2013 yılında Şi Cinping tarafından duyurulan Kuşak ve Yol Projesi Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilerin ilerlemesinde büyük önem sahibi olmuştur. Kuşak ve Yol Projesi ile eski bir ticaret rotası olan İpek Yolu üzerindeki ülkeler ile önemli ticaret anlaşmaları yapılarak alternatif bir ticaret rotası oluşturulmak istenmektedir. Bu proje kapsamındaki ülkeler, Çin Halk Cumhuriyeti ile birçok alanda ortak projeler yaparak hem kendi ülkelerinin altyapısının kalkınmasına hem de ticaret ağının gelişmesine fayda sağlarlar. Türkiye, değerli jeopolitik konumu ve bölgede önemli bir güç olması sebebiyle Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin önemli bir parçasıdır. Bu sebeple projenin duyurulduğu 2013 yılından bu yana Çin Halk Cumhuriyeti ile birçok altyapı projesinde beraber çalışılmakta ve ticari ortaklıklarda bulunulmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin hayata geçirmek istediği “Trans-Hazar-Orta Koridor” projesi Kuşak ve Yol Projesiyle uyum içinde hayata geçirilebileceğinden taraflar bu iki projeyi uyumlaştırmak amacıyla 2015 yılında mutabakat muhtırası imzalamıştır. Tüm bu gelişmelerden de anlaşılacağı üzere Türkiye-Çin Stratejik Partnerliği 2010’lu yıllarda daha önce hiç olmadığı kadar gelişmiş, taraflar birbirlerinin çıkarlarına hizmet edecek gelişmelerde bulunmuşlardır.

2010’lu yıllarda ticarette bu denli önemli gelişmeler yaşanırken ideolojik ve kültürel alanlarda belirli çatışmalar meydana gelmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygur Müslümanları ile Han Çinlileri arasındaki çatışmalardan Türkiye tarafı rahatsızlığını bildirmiş, bölgede huzurun hâkim sürmesini temenni etmiştir. 2018 yılında Batı medyası tarafından ortaya çıkartılan Çin Hükümetinin deyimiyle “yeniden eğitim merkezlerinin” Sincan’da birçok bölgede inşa edilmesi ve Uygur Müslümanlarından birçok kişinin rızaları dışında bu merkezlerde tutulduğu iddiası dünya gündemine düştü. Bu durum Türk basınında ve kamuoyunda çok geniş bir şekilde yer almasına rağmen dönemin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bu konuda herhangi bir resmî açıklamada bulunmadı.

Günümüzde Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti İlişkileri

2020’li senelere gelindiğinde Çin’de başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi birçok alanda birçok ülkede zarara sebep oldu. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kendisi dahil birçok ülke ekonomik olarak daralmaya gitti. Özellikle Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri, Çin’e karşı olan tutumlarını daha sert ve belirgin bir biçimde belli etmeye başladılar. Ancak 90’lı yılların Türkiye’sinden farklı olarak Türkiye, bu sefer Batı ile aynı konumu paylaşmadı. Türkiye’nin güncel dış politikasının taraflar ile denge kurmaya odaklı olduğunu düşünüldüğünde Çin ile kurulan bu iyi ilişkilerin sebebi anlaşılabilmektedir. Pandemide Türkiye Cumhuriyeti-Çin Halk Cumhuriyeti arası ilişkiler aynı şekilde devam etmiş hatta birçok Sinovac aşısı pandemi ile mücadele amacıyla Türkiye’ye getirilmiştir.

Günümüze gelindiğinde ise ikili ilişkilerin gelişmesine iki tarafın da yeşil ışık yaktığı açık şekilde görülür. Haziran 2023’te Türkiye’ye gelen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Fidan ile görüşen Çin Halk Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Wang Yi, Türkiye ile ilişkilerin gelişmesini ve enerji, turizm gibi çeşitli sektörlerde daha fazla iş birliğine gidilmesini tarafların samimiyetle dile getirdiğini belirtmiştir. Wang Yi’nin bu dediklerini kanıtlar nitelikteki gelişmelere verilebilecek en büyük örneklerden birisi 15 Eylül 2023 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın Çin ile Türkiye’nin 3. nükleer santralinin yapılması konusunda Çin tarafı ile anlaşılmaya yakın olduğuna dair yaptığı açıklamalarıdır. Böyle büyük bir projenin beraber yapılacağının düşünülmesi tarafların ticari ve ekonomik iş birliğini arttırmaya odaklandıklarını gösteren önemli kanıtlardan birisidir. Bu sebeple 2010’lu yıllardan beri gelişen ilişkilerin günümüzde de aynı şekilde gelişmeye açık şekilde devam ettiği açık şekilde görülmektedir. Çin’in Türkiye’ye yaptığı yatırım miktarı 4 milyar doların üzerindedir. Kuşak ve Yol İnisiyatifi kapsamında yapılan altyapı çalışmalarının bu yatırımların artmasında önemi büyüktür. Tüm bu anlatılanlara örnek vermek gerekirse Türkiye’deki en büyük altyapı sağlayıcılarından birisi Çinli dev Huawei’dir. Ayrıca İstanbul’da 2009 yılında kurulan Huawei Ar-Ge merkezi Avrupa’nın en büyük ikinci Ar-Ge merkezidir. Ayrıca akıllı telefon devlerinden birisi olan Xiaomi firmasının 2021 yılı itibariyle Türkiye’de üretime başlaması ve Türkiye’ye yaptığı yatırımı gün geçtikçe arttırması, Çinli firmaların Türkiye’de ticari operasyonlar yürütme isteğinin bir diğer örneğidir. Bunlara ek olarak 2021 yılında Pekin’de Yunus Emre Enstitüsü’nün açılması ve Türkiye’de 4 adet Konfüçyüs Enstitüsü’nün bulunması kültürel ve sosyal hayatta da Türkiye ve Çin taraflarının birbirleriyle alışveriş içinde olmak istediklerini göstermektedir.

Sonuç

Türkiye Cumhuriyeti-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkileri tarafların birbirini tanıdığı 1971 senesinden bu yana dalgalı bir şekilde ilerlese de son senelerde karşılıklı yapılan yatırımlar ve kültürel ve sosyal etkinliklerin artması ile ilişkiler hiç olmadığı kadar iyi bir noktaya evrilmiştir. Özellikle Müslüman Uygurlar konusunda belirli siyasi ve ideolojik gerilimler bulunsa da bu gerilimler tarafların ilişkilerini bozmayacak şekilde var olmakta ve bu durum ikili ilişkileri özellikle son senelerde etkilememektedir. Birçok alanda Çin’den yatırım alarak ülke içi istihdam yaratmaktan memnun olan Türkiye Cumhuriyeti ile yatırımlarını yurt dışına taşıyarak gücünü arttırmak isteyen Çin Halk Cumhuriyeti’nin birçok konuda çıkarlarının uyuşması bu iş birliğinin daha da güçlü olmasını sağlamaktadır. Özellikle Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin iki taraf için de yararlı bir girişim olarak görülmesi tarafların birbirlerine olan bakış açısını olumlu şekilde etkilemektedir. Bu sebeple geçmişte dalgalı bir ilişkiye sahip olunmasına ve çeşitli ideolojik ayrımların Türk milleti ve Çin milleti arasında bir gerginliğe yol açmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin hem ticari hem de kültürel iş birliği konusunda gelecekte daha birçok projede beraber yer alacağı ve beraber birçok girişimde bulunacağı kolaylıkla öngörülebilir.

Kaynakça

Günyol, A. (2021). Xiaomi Türkiye’deki Fabrikasında Üretime Başladı. Anadolu Ajansı (AA). https://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/xiaomi-turkiyedeki-fabrikasinda-uretime-basladi/2191639

National Nuclear Safety Administration. (2023). 土耳其已接近与中国签署建设第三座核电站的协议. https://nnsa.mee.gov.cn/ywdt/gjzx/202309/t20230919_1041244.html

Örmeci, O. (2022). Sino-Turkish Relations and Belt and Road Initiative. UPA Strategic Affairs. https://dergipark.org.tr/tr/pub/upa/issue/72602/1176037

Süsler, B. (2023). Renewed Momentum in Turkey-China Relations. China Global South Project. https://chinaglobalsouth.com/analysis/renewed-momentum-in-turkey-china-relations/

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün