İnönü Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı, İNÜSAM Müdürü
Özet
Terör tarihsel bir geçmişi bulunan ve belli bir sosyolojik realiteye dayalı bir olgudur. Terörizm konusunda çok sayıda ve aralarında nüans bulunan tanımlar bulunmasına karşın ortak çerçeve siyasal hedeflere şiddet kullanarak ulaşma ve bu şiddeti sivillere yönelterek toplumda güvensizlik yaratma şeklinde çizilebilir. Terör örgütlerinin hedefinde kurumsal bir yapı ve sorumluluk alanına sahip devlet yer alır. Bu nedenle gerek terör örgütlerinin amaçlarını yayma ve gerekse eylemlerini gerçekleştirme yol ve yöntemleri açısından devlet terör örgütlerine karşı pek çok dezavantaja sahiptir. Terör örgütleri bu dezavantajı kendi lehlerine bir asimetri yaratarak kullanmak isterler. Devletin bu asimetriyi kendi lehine çevirmek için kullanabileceği en etkin ve önemli araç ise istihbarat faaliyetleridir. Zira etkin bir istihbarat faaliyeti uluslararası iş birliğini, teknolojik üstünlüğü ve kurumsallaşmış bir işleyişi gerektirir. Her ne kadar istihbarat terör örgütleri için de büyük önem taşısa bile hiçbir örgüt istihbarat faaliyetlerinden en etkin biçimde devlet kadar yararlanamaz. Devlet bu konuda gerek teşkilatlanma gerekse iş birliği kapasitesi açısından her zaman terör örgütlerinin önündedir. Bu nedenle terörle etkin mücadelede istihbarat faaliyetleri büyük önceliğe sahiptir.
Terörün en bariz özelliği ve etkinliği içerdiği genel asimetride yatmaktadır. Yani terör asimetrik koreografiden yararlanarak eylemlerini kompoze eder ve anlık bir etki yaratır. Devletlerin güvenlik stratejileri belli bir hukuki çerçeveye oturtulmuş organizasyonel yapılanmaya dayalı ve eylemleri hesap verilebilirliğe açık iken, terör tüm bunlardan kayıtsız olarak hareket eder ve göreceli olarak bu “hantal” yapıya karşın operasyonel bir çevikliğe, avantaja sahiptir. Bu nedenle güçlü devletler bile terörün olumsuz etkilerinden kaçınamazlar. Devletlerin terör karşısındaki bu asimetrik dezavantajını kendi lehine çevirecek en önemli enstrüman ise istihbarattır.
Terör örgütleri de gerek eylemlerinde, gerekse örgütsel yapılanmalarında istihbarattan yararlanmalarına karşın devletlerle karşılaştırıldığında bu kez asimetri tersine döner. Yani istihbarat söz konusu olduğunda bu kez dezavantajlı olan terör örgütleridir. Zira hiçbir istihbarat örgütü veya faaliyeti tamamen bağımsız biçimde başarıya ulaşamaz. Bilgi paylaşımı ve takip konularında ise devletler her zaman daha güçlü ve avantajlıdır.
Terör ile ilgili yapılan çok sayıda tanımın hemen tümünün ortak vurgusu “şiddet” olarak öne çıkar. Bunu diğer çatışma türlerinden ve devlet faaliyetlerinden ayırmak için bazı tanımlarda “meşru olmayan güç kullanımı” ifadesi dikkat çekicidir. [1] Terörün sahip olduğu asimetrik potansiyeli içeren tanımlarda mevcuttur. Örneğin Ted Gurr’un tanımında “beklenmedik şiddetin kullanılması” gibi bir ifade yer alır. [2] Stockholm International Peace Research Institue (SIPRI) tarafından hazırlanan bir raporda ise terörizm doğrudan asimetrik bir çatışma türü olarak tanımlanmıştır. [3]
Bu noktada terörün sahip olduğu avantajlar: güç dengesizliğine karşın harekât esnekliği, taktiksel ve stratejik asimetri, psikolojik asimetri, politik asimetri, hukuki asimetri gibi devam edip giden bir dizi realiteye dayanır.
Terör Asimetrisi
Asimetri, çoğunlukla taraflar arasında, askeri, ekonomik ve teknolojik anlamda potansiyel ve kaynakları içeren geniş bir eşitsizlik olarak tanımlanır. Bu bağlamda savaşan devletler arasında sıklıkla bir asimetriden söz edilebilirken, terör söz konusu olduğunda kastedilen asimetri bundan farklıdır. Örneğin Körfez Savaşında ABD ve Irak arasında güçlü bir devlet olarak ABD lehine bir asimetriden söz edilebilirken, terör söz konusu olduğunda asimetri daha çok zayıf taraf lehine işler. Nitekim 11 Eylül 2001’de ABD tarihinde ilk kez kendi evinde bir başka devlet tarafından değil bir terör örgütü tarafından saldırıya uğramıştır. Bu iki asimetriyi birbirinden ayırt etmek için birincisine asimetrik savaş, ikincisine asimetrik çatışma denilir.
Ayrıca devletler terörle mücadele konusunda “erdemlerinin kusurlarına” [4] sahiptir. Gelişmiş devletlerin taşıması gereken açıklık, şeffaflık, hesap verilirlik, kamuya açıklık, hukuka bağlılık gibi erdemler asimetrik çatışmada bir kusur olarak ortaya çıkar. Ayrıca devletler güvenliği sağlamak için saha hâkimiyetine ihtiyaç duyar. Bunu sağlamak için de yayılmak zorundadır. Bu ise terörle mücadelede devleti zayıflatan bir unsurdur. [5] Ve yine devlet eliyle yürütülen çatışmalar “savaş zamanı” olarak tanımlanan özel bir zaman diliminde gerçekleşirken, terör örgütlerinin eylemleri “zamansızdır”. Bu nedenle terör yaşanan bölgelerde yaşamın normal akışı her an bozulabilir bir kırılganlık içerir. Buna destabilizasyon etkisi denilir.
Terörün varlığını ve etkinliğini borçlu olduğu bazı asimetrik kompozisyonlar güç dengesizliği, taktik ve strateji farkı, psikolojik asimetri, politik asimetri, teknolojik ve operasyonel asimetri gibi şeylerdir. Bu liste daha da artırılabilir. Fakat şimdilik bunlara kısaca değinebiliriz:
Güç dengesizliği: Devlet en büyük organizasyonel yapı olarak bir sürekliliğe ve bu nedenle de fonksiyonel birikime sahiptir. Ordu ve polis teşkilatı başta olmak üzere farklı seviyelerde güvenlik teşkilatlarını bünyesinde taşır. Terör örgütleri ise küçük ve dağınık gruplar halinde hareket eder geleneksel ordularla doğrudan çatışmaya girmek yerine gerilla tekniklerini kullanır. Dolayısıyla devletin sahip olduğu büyük güç ve yapının terör örgütleri karşısındaki hantallığı terör örgütlerine asimetrik bir avantaj sağlar.
Taktik ve strateji farkı: Devlet yönetme sanatında strateji bir süreç planlama ve uygulama sanatıdır. Fakat terör örgütleri için strateji hedefe ulaşmak için kaynakların yönetilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla terör için strateji yalın bir gerçeklikten ibaretken, devlet için uzun erimli planlamadır. Taktik ise planlanan stratejinin basamaklarını oluşturur. Bu nedenle devlette strateji değişikliği büyük bir aracı hareket ettirmek gibidir. Terör örgütleri ise taktiksel hedefleri bir strateji olarak algılar ve hızlı biçimde uygularlar.
Psikolojik Asimetri: Terör örgütlerinin en önemli eylem stratejisi toplumda korku yayarak devlet-toplum arasındaki güven ilişkisini sarsmaktır. Böylelikle toplumu daha savunmasız devleti ise çaresiz göstermeyi hedeflerler. Güven inşa etmek, güveni sarsmaktan çok daha zordur ve kırılgandır. Terör örgütleri psikolojik asimetriden yararlanmak için insanların günlük hayatlarını zorlaştıran saldırılarda bulunurlar. Ayrıca medyayı kullanarak etki oranını artırırlar. Ne zaman, nereye saldıracağı belirsiz bir durum, insanlarda ontolojik güvensizlik hissine ve paniğe neden olur. Bu öngörülemezlik devletin kontrol yeteneğini sorgulatır. Bazen koşullar devleti aşırı güvenlik önlemlerine yönelterek toplumda güvensizlik hissinin daha da kökleşmesine neden olur.
Politik asimetri: Devletin terörle mücadelede kullandığı yöntem ve yasalar her türlü özgürlük alanını daraltacağından kurumları eleştirilerin odağına yerleştirir. Örgütler kendilerini baskıya uğrayan mağdur gruplardan biri olarak gösterip toplumsal destek sağlamaya çalışabilirler. Muhalefetin siyasi iktidara yönelik eleştirilerine katılarak toplum nezdinde bu eleştirileri anlamsız kılabilirler.
Terör örgütlerinin yararlandığı en önemli politik asimetri devletin hukuki ve ahlaki sorumluluklarına oynama şeklinde gerçekleşir. İnsan hakları ve demokratik değerleri kullanarak bir güvenlik ikilemi yaratabilirler. Terör örgütleri eylemleri için ihtiyaç duydukları sosyal tabanı genişletmek amacıyla siyasi partilerden eylemlerine olmasa bile argümanlarına destek arayışı içine girebilirler.
Teknolojik ve operasyonel asimetri: Terör örgütlerinin yararlandığı en önemli teknolojik asimetri siber saldırılar ve sosyal medya yoluyla asılsız bilgilerin veya olayların paylaşımıdır. Deepfake videolar, sosyal medya manipülasyonu ve şifreli mesajlaşma uygulamaları kullanarak propaganda yapabilirler, örgütlerine sempatizan ve eleman kazandırabilirler. Herhangi bir etik kaygı ve hukuki sorumluluk taşımamanın verdiği rahatlıkla dezenformasyonu bir strateji olarak benimserler.
Teknolojik asimetrinin diğer bir yönü ise düşük maliyetli etkili silahlar yapabilmeleridir. Dronlar, el yapımı patlayıcılar veya ABD’ye tarifeli uçaklarla yapılan saldırılar terör örgütlerinin hayatın akışı içinde yer alan pek çok aracı eylemsel amaçlarla kullanabileceğini göstermektedir.
Teröre Karşı Ters Asimetri: İstihbarat
Terör örgütlerinin devlet karşısında asimetriden yararlanarak kendi lehine oluşturduğu avantajı tersine çevirmenin en önemli enstrümanı istihbarattır. Çünkü her ne kadar terör örgütleri de eylemlerinde önemli ölçüde istihbarata bağımlıysalar da istihbarat konusunda devlet her zaman önde ve avantajlıdır. Zira başarılı bir istihbarat operasyonu diğer istihbarat örgütleri ile işbirliğini gerektirir. Stratejide alana yayılmak devletlere nasıl bir dezavantaj sağlarsa istihbaratta o oranda avantaj sağlar.
İstihbarat ülke güvenliğinin sağlanması için karar mekanizmalarına gerekli bilginin toplanması, analiz ve tasnif edilmesi, raporlandırılması ve ilgili karar vericilere iletilmesi sürecidir. Bu durumda istihbarat tarafından elde edilen bilgiler terörün bilinmezlik alanını daraltır. Nerede, ne zaman saldıracağını bilmek terör asimetrisini tamamen tersine çevirir.
Devlet tüm eylemlerinde hukuka bağlı kalmak zorunda olmakla birlikte istihbarat örgütlerinin yürüttüğü örtük eylemler ve operasyonlar bu sınırları zorlar. Devletin istihbarat kuruluşlarının yürüttüğü teknik istihbarat ise uydu ve keşif araçları gibi terör örgütlerinin katlanamayacağı maliyetleri içeren araçlara dayalıdır. Sinyal istihbaratı ve casusluk eylemleri de örgütlerin kapasitelerini zorlayan görev alanları olarak istihbarat faaliyetleri arasında yer alır. Zaman içinde örgütün üst düzey kadrosuna yerleştirilen istihbarat elemanları terör eylemlerinin önceden haber alınmasını sağlar, örgütün iç işleyişi hakkında bilgi aktarır. Terörle mücadele konusunda kullanılan bazı istihbarat teknikleri ise şunlardır:
Operasyon Planlaması: Operasyon planlaması gizli ya da açık operasyonların başarılı olabilmesi için çok önemlidir. Operasyon planlaması amaçların/hedeflerin belirlenmesinin ardından açık kaynaklardan (OSINT) bilgi toplanması, insan istihbaratı (HUMINT), sinyal istihbaratı (SIGINT) ve görüntü istihbaratı (IMINT) gibi yöntemlerle verilerin derlenmesi ve operasyonun amaçları doğrultusunda bir stratejiye dönüştürülmesi sürecidir.
Karşı Propaganda ve Dezenformasyona karşı Önlemler: Sosyal medyanın kullanım yaygınlığının iyice arttığı günümüzde terör örgütlerinin faaliyet gösterdiği en önemli alanlardan biri de yeni propaganda yöntemleri ve dezenformasyondur. Sosyal medya ve internetin kullanımı, medyanın manipülasyonu, dini ve ideolojik söylemlerin çarpıtılması, kurgu videolar ve sahte haberlere karşın devlet doğru bilginin yayılması yoluyla karşı propaganda faaliyeti gösterir. Bu çabaların karşılık bulabilmesi için devlet kurumlarının objektif davranması ve güvenirliğini koruması çok önemlidir. Halkın yanlış haberlere ve manipülasyona karşı bilinçlendirilmesi amacıyla geniş bir zaman dilimini içeren “sosyal medya okur yazarlığı” gibi eğitim politikaları geliştirilmiştir.
Terörle mücadelede etkisiz hale getirilen teröristlerden ziyade mağdur aileler ve güvenlik güçlerinin paylaşılması önem taşır. Öldürülen teröristlerin her şeye rağmen insani bir dille duyurulması da karşı propaganda çabalarını destekleyecektir.
Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla siber güvenlik ve dijital gözetim yöntemleri de önem kazanmıştır. Fakat dijital gözetimde kişisel verilerin ve hakların korunmasına riayet edilmesi önemlidir.
İnsan Kaynaklı İstihbarat (HUMINT): Terörle mücadelede en önemli istihbarat alanlarından biri HUMINTdir. HUMINT, ajanlar, muhbirler, sorgular ve diğer insan etkileşimleri yoluyla bilgi toplamayı içerir. Terör örgütleri genellikle gizli yapılanmış hücreler şeklinde çalıştığından sinyal istihbaratı ve görüntü istihbaratı her zaman yeterli olmayabilir. Bu nedenle HUMINT örgüt içine sızarak veya örgüte yakın kişiler üzerinden bilgi sağlamayı amaçlar. HUMINT özellikle terörün insan ve mali kaynaklarını tespit etmek için kritik rol oynar.
Bunun yanı sıra HUMINT eski örgüt mensupları ya da pişmanlık duyan kişiler ile iletişim sağlayarak işbirliği yapmada da önemli rol oynar. Yakalanan teröristler veya işbirlikçilerini sorgulayarak bilgi edinme çabaları da HUMINT kapsamında değerlendirilir. HUMINT’in en önemli zorluğu zaman ve kaynak açısından bazen maliyetli bir süreç olmasından kaynaklanır.
Terörle mücadelede Açık Kaynak İstihbaratı (OSINT)’nın kullanımı: Açık Kaynak İstihbaratı (OSINT) kamuya açık bilgi kaynaklarının analiz edilerek istihbarat elde edilmesi sürecidir. Bu açık kaynaklar sosyal medya, haber siteler, görsel ve işitsel içerikler, resmi belgeler ve açık veri tabanlarından oluşur. Terörle mücadelede OSINT’in kullanımı terör örgütlerinin propaganda yapma, taraftar kazanma ve mali destek sağlama konusunda kullandıkları yolların ve araçların takip edilmesi gibi çabaları içerir. Ayrıca terör örgütlerine destek vermeye yatkın kişilerin izlenmeye alınması da önemlidir. Bu tür işlemlere dijital ayak izlerinin analizi adı verilir.
Son zamanlarda terör örgütlerinin sosyal medya kullanım kolaylığını saldırılarını planlama, eylem elemanları ile haberleşme ve talimat verme gibi işlemlerde kullandığını fark edilmiştir. Bu nedenle teknik becerisi yüksek ve sağduyusu güçlü kişilerin uzman olarak yetiştirilmesi ve istihdam edilmesi önem taşımaktadır. Bu alanda geliştirilen yeni yöntemler Maltego, Shodan, Google Doorking, Büyük very (Big data) analizi, Gephi gibi şeylerdir. Maltego, sosyal medya, e-posta ve web sitelerinden bilgi toplama; Shodan, açık ağ cihazlarını tarayarak güvenlik açıklarını belirleme; Google Doorking, Google arama operatörleri ile derin web analizi; Gephi, Sosyal ağ analizi için görselleştirme işlemleri anlamlarına gelmektedir. OSINT’in en önemli zorluğu bilgi ve içerik üretmeyi kolaylaştıran araçların çoğalması ve yaygınlaşması nedeniyle analiz edilmesi gereken büyük bir kitlenin varlığıdır. Bu da ciddi bir zaman kaybı anlamına gelmektedir.
Terörle mücadelede Finansal Takip: Terör örgütlerinin varlıklarını korumaları ve faaliyetlerini sürdürmeleri finansal kaynakların sürekliliği ile sağlanır. Bu açıdan örgütün ekonomik alt yapısını çözmek ve para akışlarını kesmek terörle mücadelede hayati önem taşır. Terör örgütleri kendilerine finansal kaynak yaratmak amacıyla yasal gibi görünen işlemler ve yasa dışı işlemler olmak üzere iki ana faaliyet üzerinde etkinlik kurmaya çalışırlar. Yasal gibi görünen işlemler paravan dernek ya da şirketler üzerinden mali kaynak yaratmayı içerir. Yasa dışı finansman kaynakları ise genellikle uyuşturucu, insan kaçakçılığı, sahte ve kara para aklama işlemleri, kripto paralar, yasa dışı bahisler gibi şeylerdir. Bunlarla mücadele etmek için uluslararası alanda bankalar arası transfer işlemleri (Swift), Finansal eylem standartları (FATF), şüpheli işlem bildirimleri (SAR), Blokchain analizi, müşteri tanılama prosedürleri (KYC), ticari ve lojistik hareketlerin izlenmesi gibi yöntemler geliştirilmiştir. Fakat tüm bu işlemlerin başarılı biçimde gerçekleşmesi için INTERPOL ve Europol gibi uluslararası işbirliği önem taşır. Devletlerin terör örgütlerine karşı avantajlı oldukları noktalar ise bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Kaynakça
[1] Walter Laqueur, The New Terrorism: Fanaticm and Arms of Mass Destruction, New York: Oxford University Press, 199, s.5, (Aktaran Gus Martin, Terörizm, Kavramlar ve Kuramlar, (Çev. İhsan Çapçıoğlu, Bahadır Metin), 2017, Adres Yayınları, s.32).
[2] Ted Robert Gurr, “Political terrorism: Historical Antecedents and Contemporary Trends” in Violance in America Protest, rebellion, Reform, vol.2, Newbury Park, CA: Sage 1989.(Aktaran Gus Martin, Terörizm, Kavramlar ve Kuramlar, (çev.İhsan Çapçıoğlu, Bahadır Metin), 2017, Adres Yayınları, s.32).
[3] Ekaterina Stepanova, Terrorism in Asymetrical Conflict Ideological and Structural Aspects, Oxfort University Press, 2008.
[4] “vices of its virtue” tanımı Colin S.Gray’e aittir. “Strategy in the nuclear age: The United States, 1945-1991, s.583.
[5] Andrew Macki “Why Big Nations Lose Small Wars: The Politics of Asymetric Conflict”, World Politics, 1975, 27/2, 175-200.
Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Not: Bu makale, Dış Bakış dergisinin mart 2025 sayısında yayınlanmıştır.