Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Türkistan’da Ruslaştırma/Asimilasyon Politikaları

Türkistan’da Ruslaştırma/Asimilasyon Politikaları

İlyas Er

Tarih, Doktor Adayı

Özet

Rusya’nın 19. ve 20. yüzyıllarda Türkistan’da uyguladığı asimilasyon politikaları, bölgenin kültürel ve etnik yapısına zarar veren kapsamlı bir süreçtir. Rusya; Çarlık ve Sovyet dönemlerinde dil, din, eğitim ve kültür başta olmak üzere sistematik bir asimilasyon faaliyeti yürütmüş, Türkistan’daki Türklerin millî kimliklerini hedef almıştır. Rusya Federasyonu da bu faaliyetleri örtülü bir şekilde sürdürmeye devam ettiği gözükmektedir. Türk milletinin vicdanı bir nevi erken uyarı sistemidir, bu sebeple Türkistan’daki asimilasyona karşı güçlü bir bilinçle mücadele edilmelidir. Bu bilincin oluşturulması ve farkındalık yaratılması adına bu çalışma hazırlanmıştır.

Giriş

Asimilasyon, “farklı kökenden gelen azınlıkları veya etnik grupları, bunların kültür birikimlerini, kimliklerini baskın doku ve yapı içinde eriterek yok etme” anlamına gelmektedir. Asimilasyona karşı mücadelenin ilk adımı, gündelik hayatta ve akademik araştırmalarda “Orta Asya” ifadesinin yerine “Türkistan” kavramının kullanılması ile mümkündür. Türkistan’nın ise neresi olduğunu bilmek önemlidir. Türkistan, 3 ana bölgeye ayrılmaktadır;

  1. Bölge: Doğu Türkistan. Çin işgali altında bulunan bu bölgede, çoğunluğunu Uygur Türklerinin oluşturduğu yaklaşık 20 milyon Türk yaşamaktadır.
  2. Bölge: Güney Türkistan. Afganistan’ın kuzeyinde yer alan bu bölgede Özbek ve Türkmen Türkleri yaşamaktadır. İran’ın Türkmenistan’la olan hudutları da bu bölgeye dahildir.
  3. Bölge: Batı Türkistan. Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan Cumhuriyetleri burada yer almaktadır.

Kara ve Deniz Hakimiyet Teorileri” bağlamında, Türkistan coğrafyası tarih boyunca küresel güç olma hedefi taşıyan tüm aktörler için önemli bir stratejik bölge olagelmiştir. Büyük Hun İmparatorluğu, Göktürk Devleti ve Cengiz Han İmparatorluğu gibi Türk ve Moğol devletlerinin hâkim olduğu bu coğrafyada, 19. yüzyıldan itibaren Çin ve özellikle Rusya etkin olmaya başlamıştır.

Çarlık Rusya Dönemi

Çarlık Rusya’sının asimilasyon politikalarının temellerini atan en önemli isimlerden biri Nikolay İvanoviç İlminskiy’dir. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra İlminskiy’nin tahlilleri sonucunda asimilasyon için yapılabilecekler belirlenmiştir. Böl-parçala-yönet anlayışı çerçevesinde ilk olarak eğitim müfredatı ve din eğitimi hedef alınmıştır. Türkistan’daki Müslümanların kendi dilleri üzerinden Hristiyanlığı öğrenmeleri ve benimsemeleri Çarlık Rusya’sına yakınlaşmalarını kolaylaştıracaktı. İlk adım olarak, Rus alfabesinin Türkistan’daki Türk lehçelerine uygulanması gerekliydi. Bunun da en akılcı yolunun, Türk lehçelerini ayrı bir dil olarak geliştirmek ve dil birliğini bozmak olduğu değerlendirildi. Çarlık Rusya, 1800’lü yılların başından itibaren Türk hanlıklarını işgal etmeye başlamıştır. 1900’lere gelindiğinde Ural ve Türkistan’ı kuşatan Çarlık Rusya; Kafkasya, Azerbaycan ve Doğu Anadolu bölgelerine yayılmıştır.

Sovyet Rusya Dönemi

Çarlık Rusya’nın yayılmacı politikalarını miras alan Sovyet Rusya, Türkistan üzerinde aynı emelleri taşımaya ve uygulamaya devam etmiştir. Lenin’in önderliğini yaptığı Sovyet Rusya, Çarlık Rusya’nın uygulamalarını benimsemediği iddiasını taşımaktaydı. 1924 Anayasası ile dil ve kültür özerkliği kanun maddeleri arasında yer almasına karşın, uygulamalarda bunu görmek mümkün olmamıştır. Uygulanan algı yönetimi operasyonunun tam tersi bir süreç Türkistan’da yaşanmıştır. Sovyet Rusya’nın asimilasyon faaliyetlerinin ilk hedeflerinden biri Azerbaycan olmuştur. Eğitimde Rusça zorunlu hale getirilirken, Türk milletinin tarih ve kültür bağlarını koparmak öncelikler arasında yer almıştır. Bu amaçla pek çok aydın susturulmuş veya öldürülmüştür. 21 Ocak 1924’te Lenin’in ölümü üzerine Sovyet Rusya’nın idaresi Stalin’e geçmiştir. Stalin döneminde de Türkistan’daki yazar, şair, bilim insanı ve siyasetçiler başta olmak üzere Türk aydınları “vatana ihanet” ile suçlanıp Sibirya’ya ölüme gönderilmiş veya yerinde idama mahkûm edilmiştir. Sadece Azerbaycan’da 1937-1938 yılları arasında yaklaşık 75.000 aydın, Kırgızistan’da 40.000 aydın katledilmiştir. Asimilasyona direnen bu aydınlara Azerbaycan’da “repressiya qurbanları” denilmiştir, bu ifade vatanını sevmenin ölüm ile ödüllendirildiği anlamına gelmektedir.

Sovyet Rusya hakimiyetine giren Türkistan’da Müslümanlara yönelik tutum ve yaklaşımlar yıllara göre artan bir şiddetle ilerlemiştir. Bu tutum ve yaklaşımlar dönemler bazında kısaca şu şekilde ifade edilebilir;

1917-1926 arası İslam dininden faydalanma politikası izlenmiştir.

1929’dan sonra faydalanma politikası yerini saldırgan bir tavra bırakmıştır.

1941’e gelindiğinde Sosyalizm uygulamaları yoğunlaşmış, din ve Müslümanlara karşı baskı zirve yapmıştır.

1955’te dine ve Müslümanlara karşı uygulanan baskı politikalarında nispeten azalma yaşanmış, din motivasyon faktörü kullanılmaya çalışılmıştır.

1962 yılına gelindiğinde din sosyal bir olgu olarak kabul edilmiş, kontrollü bir serbestlikten söz edilebilir hale gelmiştir.

1948-1975 yılları arasında, Türk ve Müslümanların dillerinde basılan komünizm ve ateizm propagandası içeren yayınların sayısı 923’ü bulmuştur.

1936 yılında gerçekleştirilen Komünist Partisi’nin 10. Kongresi’nde Stalin tarafından milliyetçilik en büyük tehdit olarak kabul edilmiş ve Türkistan ise bu tehdidin kaynağı olarak görülmüştür. Bunun sonucunda asimilasyonun ilk hedefi olarak federe yönetimlere ayrılmıştır.

Kruşçev, döneminde de Rus olmayan milletlere yönelik asimilasyon faaliyetleri kapsamında adımlar atılmıştır. Türkistan’daki Türkler, Kiril alfabesine geçmeye zorlanmış ve hatta soyadlarına Rusça “ov-ova, ev-eva” gibi ekler getirilmiştir. Toplumsal her alanda yapılan bu dayatmalar sonucunda, Türkistan coğrafyasında Rusçayı ana dil seviyesinde bilenlerin oranı %40’ları bulmuştur. Örneğin, Kazakistan’da 1989 yılına gelindiğinde bile Türkçe’nin Kazak lehçesini bilen Rus oranı sadece %1 ile sınırlı kalmıştır. Bu durumun en önemli nedeni, devlet dairelerinde ve ticaret hayatında Rusçanın kullanılmasıdır.

Ruslaştırma politikası, mülkiyet hakkının gaspı, kolhozlar, aydın katliamı ve propaganda Sovyet Rusya işgalindeki Türkistan’da kızıl terörü büyütmüştür. 1906 yılında Çar Nikolay tarafından alınan Türkistan’da Kiril alfabesi kullanılması kararı, 1940’ta Sovyet Rusya tarafından büyük oranda uygulanmıştır. Türkçe yer adları Ruslaştırılmış, mikro-milliyetçilik desteklenmiş ve Türk birliği bozulmuştur.

1991 yılında SSCB’nin dağılmasının ardından, Rusya 1993’te Sovyetlerin işgal ettiği toprakları “yaşamsal çıkar alanı” ilan etmiştir. Türkistan’da bulunan yer altı ve yer üstü kaynaklar, yayılmacı bir Rusya için her zaman önemli olmuştur.

Türk Cumhuriyetleri’nde, Sovyet Rusya sonrası asimilasyon faaliyetlerinin etkileri görülmeye ne yazık ki devam etmiştir. Örneğin, 2011 yılında Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’da uygulanan otoriter sekülerizm politikalarından dolayı 18 yaşından küçük bireylerin ibadethanelere girişi yasaklanmıştır.

Kazakistan: Ülkenin ikinci dili Rusçadır. Rus nüfus oranı en fazla olan Türk Cumhuriyeti’dir. 1990 yılında Kazak nüfusu %39 iken, Rus nüfusu %38’dir. 2009 yılına kadar uygulanan politikalar neticesinde anavatanına dönen Kazaklar ile %67’lik bir nüfus oranına kavuşulmuştur. 1990 yılında yürürlüğe giren bağımsızlık metni ile resmi yazışma ve eğitim dili Türkçe’nin Kazak lehçesi olarak kabul edilmiştir. Devlet başkanının Kazak lehçesini bilmesi de zorunlu hale getirilmiştir.

Kırgızistan: 1996 yılında ülkede Türkçe’nin Kırgız lehçesi zorunlu ders statüsü kazanmış, devlet başkanının Kırgız lehçesini bilmesi zorunlu olmuş, yer adları Türkçeleştirilmiş, resmi yazışma dili Kırgız lehçesi olmuştur. Rusça ise ikinci resmi dil olarak kabul edilmiştir.

Türkmenistan: Enerji başta olmak üzere Rusya’ya uzun süre bağımlı kalmasına rağmen, Türkmenistan’da Ruslara karşı bir ambargo uygulanmıştır. Çifte vatandaşlık kaldırılmış, Rus okulları kapatılmış ve eğitimde Türkmen lehçesi kullanılmıştır.

Sovyet Rusya’da 1920’de başlayan “Yeni Türk Alfabesi”ne geçiş süreci, “Birleştirilmiş Yeni Türk Alfabesi” olarak Latin alfabesine geçişin kabul edilmesi ile devam etmişti. Nitekim Türkiye’nin 1928’de Latin harflerine geçmesi Sovyet Rusya’yı bu uygulamadan vazgeçirmiştir. Kiril alfabesi dayatması ise sürmüştür.

Sonuç

Şubat 1992’de Azerbaycan, Eylül 1993’te Özbekistan yeniden Latin alfabesine geçme kararı almıştır. Kazakistan ise 2017 yılında başlattığı Latin alfabesine geçiş çalışmalarını 2025’te tamamlamayı hedeflemektedir. Alınan kararların uygulama aşamasında istenilen sonuca ulaşmadığını söylemek mümkündür. Özbekistan’da 1995’te yürürlüğe giren “devlet dili yasasına” rağmen Kiril alfabesi ve Rusça yaygın kullanılmaya devam etmiştir. Buna karşın, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in Türkçe’nin Özbek lehçesini yaşatmak için Telegram, Facebook başta olmak üzere diğer sosyal medya platformlarında yaygınlaştırma çabası ümit verici ancak yetersiz olarak değerlendirilebilir. Ülkede Rusçanın resmi dil olarak kabul edilmesini isteyen azınlık gruplar hala mevcuttur. Buna karşın, resmi yazışmalarda Özbek lehçesi kullanmayanlara para cezası da verilmeye başlanmıştır. Kırgızistan’da 15 Aralık 2022 tarihinde Tabii Kaynaklar ve Çevre Bakanı Dinara Kutmanova’nın mecliste Rusça konuşması tepkilere neden olmuştur. 2000 yılında anayasada yapılan değişikler ile Rusça resmi dil olarak tanınmıştır. 18 Ocak 2023’te Kırgızistan’da “Kırgızistan Cumhuriyeti’nin devlet dili hakkında” yasa tasarısı kabul edilerek Kırgız lehçesi, devlet yazışmalarında zorunlu hale getirilmiştir. Kazakistan’da bir grup gencin başlattığı kamusal hayatta Kazak lehçesi kullanma girişimi, bazı devlet yöneticileri tarafından dengelerin korunması adına baskılanmaya çalışılmıştır. Rus okullarının sayısı da diğer Türk cumhuriyetlerine oranla son 30 yılda arttığı görülmektedir. Üniversitelerin çoğu ise Rusça eğitim vermektedir. Türkistan coğrafyasındaki Türk gençleri, milliyetçi olduklarını söyleseler de ne yazık ki gündelik hayatlarında Rusça konuşmaktadırlar. Sovyet Rusya’da 1989’da yapılan nüfus sayımında Türkistan’ın %80’inin Rusça konuştuğu hatırlanacak olursa, asimilasyonla mücadelenin yetersiz kaldığı ortadadır. Özbekistan’da günümüz itibariyle yaklaşık 739 Rus okulu bulunmaktadır. TV kanallarında yer alan programlar Rusça yayın yapmakta, ticaret dili ise Rusça olarak karşımıza çıkmaktadır. Kazakistan’da da Rusça, Kırgızistan’da olduğu gibi resmi bir statüye sahiptir. Günlük hayatta ve kamu işlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Son Söz

Asimilasyonla mücadelede, Türk Dünyası’nın yetiştirdiği en önemli aydınlardan biri olan İsmail Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” ilkesi etrafında birleşmesi oldukça önemli gözükmektedir.

Kaynakça

Akıncı, A., & Jafarlı, J. (2020). Rusya Kıskacındaki Türk Devletlerinin Kimlik Mücadelesi. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 25(4), 505-524.

Aynural, S., & Kesici, A. K. (2010). Batı Türkistan Cumhuriyetleri Birliği’nin Gerekliliği. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi (50), 1211-1230.

Babaoğlu, S. (2023). “Türkistan’da Rusça Baskısı”. GZT, Gerçek Hayat.

Başer, A. (2010). Kırım’da Rus kolonizasyonu (1783-1850). Karadeniz Araştırmaları, 6(24), 29- 42.

Can, R. R. (2022). Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin Demografik Yapısında Ruslar. Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 12(3), 2603-2626. https://doi.org/10.48146/odusobiad.1094014

Çalışkan, B. (2020). “Özbekistan’da Resmî Dil Tartışmaları ve Rusya Faktörü”. İNSAMER.

Çelebi, E. (2020). Sovyet Rus Kültür Politikası ve Türkistan Asâr-ı Atikasının Akıbeti. Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 7(3), 1542-1560.

Egamberdiyev, M. & Turgunbayev, İ. Türk Dünyasında Modernleşme ve Etkileşim, CTAD, Yıl 19, Sayı 37 (Bahar 2023), s. 285- 309.

Egamberdiyev, M. (2005). Çarlık Rusyası’nın Türkistan’daki Eğitim Politikası 1870-1917. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 6(1), 103-108.

Erdoğan, A. (2018). Sovyet Rusya Rejiminin Türkistan Halklarına Yönelik Asimile Politikası. Toros Üniversitesi İİSBF Sosyal Bilimler Dergisi, 5(9), 251-269.

Gün, A. F. (2022). Deniz Hâkimiyet Teorisi Kapsamında 1783 Rusya’nın Kırım’ı İlhakı, Kırım Tatarlarının Anadolu’ya Göçleri ve Yeni Bir Toplum İnşası. Sosyal Bilimler Akademi Dergisi, 5(2), 183-203. https://doi.org/10.38004/sobad.1184161

Gündüz, A. (2005). 1917 Bolşevik İhtilâlinin Türk Dünyasındaki Yansımaları. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 6(1), 1-12.

Hostler, C. W. (1958). “The Turks and Soviet Central Asia”. Middle East Journal. Vol. 12. No:3. ss.261-269.

Lüleci Karadere, M. (2017). Rusya ve Bölge Müslümanları: Tarihten Günümüze İlişkiler, İNSAMER.

Saray, M. Rusların Türk Dilini Bozma Politikası, TÜRK ÂLEMİYİZ.

Üstün, K., & Karakurt, M. (2019). İlminskiy’nin Eğitim Sistemi Üzerinden Rus Milliyetçiliğinin Kısa Bir Okuması. Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi (42), 192-202. https://doi.org/10.17498/kdeniz.514977

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün