Düzensiz göç ve göçmen kaçakçılığı, günümüzde devletlerin karşılaştığı büyük sorunlardan biridir. Hem insan hakları ihlallerine yol açan bir kriz olarak hem de ulusal güvenliği tehdit eden organize suçlar çerçevesinde ele alınması gereken bu mesele, Türkiye gibi transit ve hedef ülkeler açısından çok daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Coğrafi konumu itibariyle Türkiye, geçiş noktası olarak stratejik bir öneme sahiptir; ancak bu konum, aynı zamanda göç akışlarının ve göçmen kaçakçılığı ağlarının merkezinde yer almasına neden olmaktadır. Türkiye, düzensiz göçle mücadelesinde ulusal güvenliğini sağlama ve insan haklarını koruma arasında denge kurmak zorunda kalırken uluslararası iş birliği eksikliğinden kaynaklanan zorluklarla da yüzleşmektedir.
Türkiye’nin özellikle güney sınırlarından gelen düzensiz göç akışları, 2011’de Suriye iç savaşının patlak vermesiyle ivme kazanmış ve bu süreçte Türkiye’nin göç politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerekliliğini doğurmuştur. Bir yandan insani yardım amacıyla “açık kapı” politikası izlenirken diğer yandan sınır güvenliğinin artırılması için çeşitli tedbirler alınmıştır; ancak göçmen kaçakçılığı sınırları koruma çabalarını aşan, daha karmaşık ve çok katmanlı bir sorun olarak öne çıkmaktadır. Organize suç şebekeleri, sahte pasaportlar ve belgeler gibi yöntemlerle sınır aşan göçmen kaçakçılığı ağlarını yönetirken aynı zamanda uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi diğer suç faaliyetlerini de bu ağlarla entegre etmektedirler. Türkiye’nin özellikle PKK gibi terör örgütlerinin bu süreçte aktif rol oynadığına dair elde ettiği bulgular, göçmen kaçakçılığının yalnızca insani bir kriz değil, aynı zamanda bir ulusal güvenlik tehdidi olduğunu da göstermektedir.
Türkiye’nin düzensiz göçle mücadelesinde İç İşleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ve diğer güvenlik birimleri kritik bir rol oynamaktadır. Bu çerçevede sınır dışı etme, geçici koruma sağlama ve uluslararası iş birliği gibi birçok yöntem uygulanmaktadır; ancak bu çabalar, göçmen kaçakçılığı ağlarını ortadan kaldırmak için yetersiz kalmakta, suç şebekeleri giderek daha sofistike yöntemlere başvurmaktadır. Özellikle Türkiye’nin güney sınırlarında uygulamaya konulan entegre sınır güvenlik sistemlerine karşı kaçakçılar tünel kazma, drone kullanımı gibi tekniklere yönelmekte ve sınır güvenliğini aşmak için yenilikçi yollar geliştirmektedir. Örneğin, geçtiğimiz günlerde Suriye’den yasa dışı yollarla Türkiye’ye göçmen sokan şüphelilere karşı geniş kapsamlı bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Bu kişiler, göçmenleri sınır illerindeki “şok ev” olarak adlandırılan yerlerde barındırarak sağladıkları araçlarla öncü ve artçı olarak Kocaeli ve batı illerine taşımaktaydılar. Dolayısıyla bu ve benzeri illegal faaliyetler, Türkiye’nin güvenlik önlemlerini sürekli olarak güncelleme gerekliliğini doğururken kaynakların etkin bir şekilde kullanılması açısından da zorluk yaratmaktadır.
Göçmen kaçakçılığı meselesinde Türkiye’nin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler bağlamında ortaya çıkmaktadır. AB, düzensiz göçü kontrol altına almak için Türkiye ile iş birliği yapmış, 2016 yılında imzalanan Geri Kabul Anlaşması ile bu çerçevede mali yardımlar sağlamıştır; ancak bu tür anlaşmalar uzun vadede düzensiz göçün temel nedenlerine inme konusunda yeterli olmamıştır. AB’nin göç politikalarının büyük oranda kendi sınırlarını koruma ve Türkiye’yi bir tampon bölge olarak kullanma üzerine kurulması Türkiye’nin üzerindeki göç yükünü artırmış ve toplumsal gerilimleri derinleştirmiştir. Son yıllarda Türkiye’de bulunan kaçak göçmen sayısındaki artış halk arasında ciddi bir huzursuzluk yaratmış, ekonomik ve sosyal sorunların tetiklenmesine yol açmıştır. Göçmenlerin istihdam piyasasında yarattığı baskı kamu hizmetlerine olan taleplerin artması ve güvenlik kaygıları, Türk halkı nezdinde ciddi rahatsızlıklar yaratmıştır.
Bu bağlamda, mevcut hükûmetin göçmen yanlısı politikaları da kamuoyunda yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükûmetinin göçmenlere yönelik esnek tutumu toplumun büyük bir kesiminde artan bir tepkiye yol açmıştır. Halkın göçmenlerin Türkiye’de kalıcı olacağına dair endişeleri, hükûmetin bu konuda izlediği politikaların gözden geçirilmesi gerektiğine işaret etmektedir. Aynı zamanda, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye sağladığı mali yardımlar ve iş birliği anlaşmalarına rağmen, göçmen sorununun uzun vadeli bir çözüm bulamaması, Türkiye’nin bu yükü tek başına üstlenmesi gerektiği algısını güçlendirmektedir.
Uluslararası düzeyde bakıldığında, göçmen kaçakçılığına karşı mücadelede Türkiye’nin daha geniş çaplı bir iş birliğine ihtiyacı olduğu açıktır. Komşu ülkelerle ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği yaparak sınır aşan suç örgütlerine karşı daha etkili önlemler alınabilir. Göçmen kaçakçılığı tek bir ülkenin çözebileceği bir sorun olmayıp küresel çapta ele alınması gereken bir meseledir. Terör örgütlerinin ve organize suç şebekelerinin göçmen kaçakçılığı faaliyetlerini finanse etmek ve bu süreçleri istismar etmek için kullanması, uluslararası güvenlik açısından da büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle, terör örgütlerine karşı küresel düzeyde bir iş birliğinin geliştirilmesi, göçmen kaçakçılığıyla mücadelede uzun vadeli çözümler sağlayabilir.
Sonuç itibariyle, Türkiye’nin düzensiz göç ve göçmen kaçakçılığı ile mücadelesi yalnızca güvenlik politikalarıyla sınırlı kalmamakta; sosyal, ekonomik ve diplomatik boyutları da içermektedir. Türkiye, göç akışlarının merkezinde yer aldığı bu süreçte hem ulusal güvenliğini koruma hem de insan haklarını gözetme arasında denge kurmaya çalışmaktadır; ancak Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi bir tampon ülke olarak görmeye devam etmesi ve uluslararası toplumun bu soruna yeterli tepki vermemesi durumunda Türkiye’nin bu rolü daha fazla üstlenmesi zorlaşacaktır. Mevcut hükûmetin göç politikalarının toplumsal kutuplaşmayı artırdığı göz önüne alındığında Türkiye’nin daha sürdürülebilir ve toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren stratejiler geliştirmesi gerekmektedir.
Kaynakça
Aras, F.Ç. (2023). “Türkiye’de Yeni Sınır Güvenliği Paradigması: Göç, Güvenlik ve Göç Yönetimi”. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 61, 469-487.
İhlas Haber Ajansı. (2024). Kaçak göçmenler için ‘şok evler’ tuttular, polisi görünce ‘şok oldular’. https://www.iha.com.tr/kocaeli-haberleri/kacak-gocmenler-icin-sok-evler-tuttular-polisi-gorunce-sok-oldular-129321144 (Erişim Tarihi: 17 Ekim 2024).
Öcal, O., & Atasever, B. (2021). Düzensiz Göçün Karanlık Yüzü: Göçmen Kaçakçılığı. Kapadokya Akademik Bakış, 5(1), 41-65.
Uzan, Y., & Akgül, D. (2022). Türkiye’nin Göçmen Kaçakçılığı ile Mücadelesi ve Suriyeli Düzensiz Göçmenler Üzerine Bir Değerlendirme. Fırat Üniversitesi Uluslararası İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 6(1), 201-222.