Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > 6-7 Ekim Olayları: PKK ve HDP’nin Rolü Üzerinden Bir Analiz

6-7 Ekim Olayları: PKK ve HDP’nin Rolü Üzerinden Bir Analiz

Feyza Kübra Ağırtmış

Üsküdar Üniversitesi, SBE, Yüksek Lisans Öğrencisi

feyzakubra.agirtmis@st.uskudar.edu.tr

6-7 Ekim 2014 Olayları, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşanan en şiddetli terör olaylarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG’nin Ayn al-Arab (Kobani) bahanesiyle başlattığı bu eylemler, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu’nun çağrısı ile hız kazanarak kısa sürede 35 il, 96 ilçe ve 131 yerleşim yerine yayıldı. Türkiye genelinden barikatlar kuruldu, yollar kesildi ve başta kamu binaları olmak üzere vatandaşların evlerine, iş yerlerine ve araçlara zarar verildi. Uzun namlulu silahlar, molotofkokteylleri ve havai fişeklerle yapılan bu saldırılarda onlarca kişi yaşamını yitirdi ve yüzlerce kişi bu olaylarda yaralandı.

HDP’nin olaylardaki rolü ve sorumluluğu açısından bakılacak olursa eğer; HDP Merkez Yürütme Kurulu, 6 Ekim 2014 tarihinde yaptığı çağrıda açıkça halkı sokaklara davet etti. Bu çağrının ardından ise terör örgütü YPG/PKK yandaşları tarafından Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere 35 ilde şiddet olayları başlatıldı. “Ayn al-Arab” (Kobani) bahanesiyle başlayan ve PKK’nın da aynı zamanda kitlesel (toplu) eylemleri körüklediği bu olaylar sonucunda 2 polis şehit oldu, 35 kişi ise yaşamını yitirdi ve 761 kişi yaralandı. Diyarbakır’da Kurban Bayramı dolayısıyla yoksullara et dağıtan Yasin Börü ve üç arkadaşının da vahşice katledilmesi, 6-7 Ekim Olaylarının boyutunu gözler önüne serdi. HDP’nin çağrısının ardından başlayan şiddet dalgası Parti’ye dönük güveni ve siyasi desteği önemli ölçüde sarstı.

HDP yetkililerinin olaylara dair yaptığı açıklamalar, yalnızca toplumsal huzursuzluğu teşvik etmekle kalmamış ve bununla birlikte Türkiye’deki çözüm sürecine’ yönelik güvenin tamamen kaybolmasına da yol açtı. HDP’nin bu tutumu sonrasında devletin Parti’ye karşı daha katı bir tavır takınmasına ve üst düzey Parti yöneticilerinin tutuklanmasını neden olmuştur.  Nitekim bu olayların ardından HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’da dahil olmak üzere birçok HDP’li siyasetçi tutuklandı ve yargılandı. Bu anlamda HDP’nin 6-7 Ekim 2014 Olayları sürecinde PKK‘nın stratejik hedeflerini dolaylı olarak destekleyen bir konumda olduğu görülmektedir.

6-7 Ekim 2014 Olayları terör örgütü PKK’nın (klasik) “silahlı mücadele” stratejisine ek olarak kentsel ayaklanma stratejisini nasıl kullandığını açıkça ortaya koymuştur. Bu bağlamda PKK, bilindiği üzere uzun yıllardır Türkiye’de Kürt meselesi üzerinde kontrol elde etmek ve devlet otoritesini sarsmak amacıyla sivil toplum hareketlerini ve kentsel kargaşa yaratma yöntemlerini kullanmaktadır. Örgüt bu anlamda sokak eylemleri üzerinden toplumu radikalleştirerek hem Kürt gençleri arasında militan kazanımı sağlamayı hem de devlete karşı toplumsal direniş oluşturmayı amaçladı. 6-7 Ekim Olaylarında yaşananlar, terör örgütü PKK’nın bu stratejiyi ne derece sert ve acımasız bir şekilde hayata geçirdiğini ortaya koydu. 435’i sivil, 126’sı güvenlik görevlisi olmak üzere toplam 761 kişinin yaralanması, 201 okulun zarar görmesi ve devlet binalarının ateşe verilmesi gibi gerçekleştirilen eylemler, örgütün bölgedeki halk üzerindeki etkisini güçlendirmek ve korku ortamı oluşturmak amacı güttüğünü göstermektedir. Gerçekleştirilen bu tür eylemler, terör örgütü PKK’nın (klasik) “silahlı mücadele” stratejisinin dışında Türkiye’yi istikrarsızlaştırma hedefini destekleyen unsurlar olarak ön plana çıkmıştır.

6-7 Ekim Olaylarının ayrıca bölgesel bir bağlamı da bulunmaktadır. O dönemde Suriye’deki Kobani kuşatması, terör örgütü PKK’nın ve Suriye uzantısı olan YPG’nin en önemli stratejik hamlelerinden biri olarak görülüyordu. Bu anlamda IŞİD’in Ayn al-Arab (Kobani) üzerindeki kuşatması, PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG’nin Türkiye sınırındaki bu kritik bölgeyi kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmasına yol açmıştı. Bu çerçevede, terör örgütü PKK, Kobani’ye Türkiye’den destek sağlamak ve halkı bu yönde harekete geçirmek için bir dizi kışkırtıcı çağrıda bulunmuştur.

HDP’nin de esas olarak bu sürece dahil olması, Türkiye içindeki Kürt hareketiyle Suriye’deki YPG/PKK gruplarının nasıl iç içe geçtiğini göstermiş oldu. Bununla birlikte Kobani’de yaşanan gelişmeleri bahane ederek yapılan sokak çağrıları, Türkiye’yi içeriden zayıflatma stratejisini de destekledi.

6-7 Ekim Olaylarının ardından devletin benimsediği güvenlik politikaları, Türkiye’de terörle mücadelede yeni bir dönemin başladığına işaret etti. Bu anlamda çözüm süreci resmen sona ermiş oldu ve terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlar hızlanarak HDP üzerindeki siyasi baskılar artmış oldu. Özellikle 6-7 Ekim Olaylarında HDP’nin söylem ve politikalarının daha radikal bir çizgide gerçekleşmesi esas olarak partiyi siyasi arenada izole hale getirmiş oldu.

Sonuç olarak 6-7 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen olaylar Türkiye’nin yalnızca bir güvenlik sorunu olmamakla birlikte aynı zamanda Kürt meselesine dair siyasi ve toplumsal bir sorunun da varlığını göstermiş oldu. Olaylar, HDP ve PKK’nın Türkiye siyaseti üzerindeki etkisini ve bu iki yapının nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne sermiştir.

6-7 Ekim Olayları, Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde bir dönüm noktası olmuştur. Türkiye bu olaylardan sonra hem güvenlik politikalarını yeniden şekillendirmiş hem de bölgesel dinamiklerdeki değişimleri de daha titiz bir şekilde izlemeye başlamıştır. Bu olaylarda, HDP’nin rolü ve PKK ile olan bağlantısı ise bugün de olduğu gibi Türkiye’deki Kürt meselesi ve siyasi süreçlerin merkezinde yer almaya devam ettiği söylenebilir.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün