Begüm ALTU
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Giriş
Basra Körfezi ile Ortadoğu Bölgesi gerek zengin doğal yeraltı kaynaklarına ve dünyanın önemli enerji rezervlerine sahip olmasıyla gerekse bölge devletleri arasında gerçekleşen etnik- dini kökenli çatışmalar ve savaşlarla, dünya kamuoyunun ilgiyle takip ettiği stratejik bir bölgedir. Bölge ülkelerinin sahip oldukları geniş doğal kaynaklarından elde edilen gelirlerin askeri harcamaları kolaylaştırması, bu haraketli coğrafyada alışılmışın ötesinde şiddet olaylarının gerçekleşmesine ve bölgedeki istikrarsızlığın artmasına olanak sağlamaktadır. Bölgedeki tehditler çeşitli iç ve dış dinamiklere sahip olmakla birlikte süregelen çatışma ortamı, bölgedeki ülkeler arası ilişkilerde iş birliğini güçleştirmektedir.
Körfez’in yükselen değeri Katar Emirliği; hızla gelişen finansal ve ekonomik gücü, Ortadoğu’daki istikrarsız çatışma ortamındaki nispi tarafsız yumuşak duruşu, Batı ve Uzakdoğu’daki küresel güçlerle yakın ilişkileriyle çok yönlü ve dengeli bir siyaset izleyerek hem bölgesinde hem de uluslararası düzende etkinliğini arttırma stratejisi izlemektedir. Dünyada Rusya ve İran’dan sonra bilinen üçüncü büyük doğal gaz rezervine ve bilinen on ikinci büyük petrol rezervine sahip olan Katar, bölgedeki sorunların çözümü ve dayanışmanın sağlanması amacıyla İslam İş birliği Teşkilatı (İİT), Körfez İş birliği Konseyi (KİK), Arap Birliği gibi örgütlerde yer almaktadır. Körfez İş birliği Konseyi’nin varlığından bu yana Suudi Arabistan’ın bölgede sergilediği baskın tavır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan- İran arasında gelişen rekabet, Arap coğrafyasında yaşanan isyanlar gibi gelişmeler sonrası Katar, benimsemiş olduğu arabuluculuk konumundan kayarak bölgesel konularda aktif bir taraf olmuştur. Körfez İş birliği Konseyi üyeleriyle Katar arasında gelişen ayrışmayla Katar, halihazırda politikaları büyük oranda örtüşen ve tarihi geçmişe sahip olduğu Türkiye’yle ilişkilerini arttırmış Ortadoğu’da kuvvetlenen statüsü sebebiyle Türkiye’nin bölgenin dengeleyici gücü olacağını düşünmüştür. Bu açıdan çalışmada Katar Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasındaki uyumlu birlikteliğin sıkı müttefikliğe dönüşümü, yaşanan bölgesel ve küresel gelişmeler ekseninde iki ülke arası ilişkilerin seyri ele alınmaktadır.
İlişkilerin Tarihsel Gelişimi
Arşivlere yansıyan ilk temasların 1533 tarihinde Portekiz’in Basra Körfezi’nde gerçekleştirdiği faaliyetler sonrası Osmanlı İmparatorluğu’yla arasında vuku bulan çekişme akabinde olduğu bilinmektedir. Osmanlı bölgedeki gücünü yitirmemek ve Portekiz’in tekelini kırmak amacıyla 1533-1535 tarihlerinde düzenlediği Irakeyn Seferi sonrası 1555 tarihinde Lahsa Beylerbeyliği ve onun bir uzantısı olan Katar bölgesine hâkim olmuştur. Osmanlı İmparatorluğuna ait kaynaklarda Katar ile ilgili ilk belgeler 1555 tarihli olup Ruus defterlerinde yer almıştır. Dönemin şeyhi Muhammed b. Sultan Beni Müsellem ve ailesinin bölgenin yönetimini sağlaması için Osmanlı tarafından görevlendirildiği, halkın bin kadar gemisiyle gemicilik ve ticaret faaliyetlerinde bulunduğu belirtilmiştir. Hint Seferleri sonrasında Osmanlı Devleti ile Portekiz’in 1561 tarihinde yaptığı antlaşmayla bölgedeki Portekizli tehlikesi bertaraf edilmiş bölgenin idaresini mevcut sülale sağlamıştır.
1840 tarihinde İngilizlerin bölgeye gelmesinin ardından Katar’ın adının tekrar Osmanlı arşivlerinde geçtiğini ve bu arşivlerden, İngilizlerin Bahreyn şeyhleriyle anlaşıp bölgedeki diğer şeyhlere de baskı uyguladıklarını öğreniyoruz. Katar sülalesi üzerindeki baskının 1869 tarihlerinde iyiden iyiye artması sonrası dönemin Osmanlı Bağdat valisi Mithat Paşa, görev maksadıyla gittiği bölgeye Katar Emiri Muhammed b. Sani’yle görüşmesi için askeri birliğini göndermiş; bu görüşmelerde Katar Emiri, Osmanlı Devleti’ne bağlılığını evine astığı Osmanlı bayraklarıyla göstermiştir. Muhammed b. Sani’nin oğlu Şeyh Casim, bölge çevresinde etkisini gittikçe arttırmış olan İngilizlerin korumasına girmek yerine Osmanlı halifesine bağlı kalmak istediğini belirttiği bilinmektedir. Bu görüşme sonrasında Katar Emiri, Umman ve Bahreyn’e İngilizlerin zoruyla vermiş olduğu vergiyi Osmanlı bayrağını göstererek artık ödemeyi reddetmiş topraklarının Osmanlı Devleti’ne ait olduğunu belirtmiştir. 1871 tarihlerinde gerçekleşen bu olaylar sonrası Katar Osmanlı İmparatorluğu’nun kaymakamlığı ilan edilmiş, babasının ardından kaymakam olan Şeyh Casim görevini layığıyla yürütmüştür. İngilizlerle ticaret ilişkilerini akıllıca devam ettirirken Osmanlı’nın bölgedeki egemenliğini sürdürebilmesi adına çokça uğraşmıştır. Öyle ki, Şeyh Casim’e Osmanlı Devleti’ne bağlılığından ve gerçekleştirmiş olduğu hizmetlerinden ötürü Kapıcıbaşı unvanı verilmiştir. Katar ve Osmanlı ilişkileri karşılıklı güven içinde 1913 tarihine kadar sürmüş bu tarihte Şeyh Casim’in ölümüyle kaymakamlık oğlu Şeyh Abdullah’a kalmıştır. Ancak Osmanlı Devleti bu tarihlerde Balkan Savaşları’yla uğraşmaktayken İngilizler Katar bölgesini ele geçirmiş, 1915 tarihinde himayesi altına almışlardır. 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’yla da resmen İngiltere’ye bırakılan Katar, İngilizlerin ülkeden çekilmesiyle ancak 3 Eylül 1971’de bağımsızlığını ilan edebilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin yıkılması sonrasında 29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, henüz yeni bir devlet olmanın vermiş olduğu siyasi, ekonomik, politik çeşitli güçlüklerle hem ülke içinde hem de ülke dışında mücadele ederken, Katar’ın da 1971’e kadar İngilizlerin sömürgesi altında olması bu iki devletin uzunca bir süre ilişkilerinin kesilmesine neden olmuştur. Katar’ın bağımsız olduktan sonraki döneminde iki devlet aralarındaki sanat, kültür, teknoloji ve bilim gibi alanlarda ilişkilerini ilerletebilmek ve var olan dostluk bağlarını güçlendirebilmek adına 11 Mart 1985 yılında “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Kültürel İş birliği Anlaşması” yapılmıştır.[1] Bu iş birliği ve dostluk anlaşması gibi ilişkileri pekiştirmek adına taraflar 3 Nisan 1999 yılında tekrar bir araya gelerek “Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Katar Devleti Dışişleri Bakanlığı Arasında İstişarelere İlişkin Protokol” imzalanmıştır.[2]
Topraklarındaki petrol ve doğal gazın varlığını keşfeden Katar Devleti, 1990’lı yıllarda uluslararası pazara hızla giriş yapmıştır. Bu tarihten itibaren Katar’ın sergilemiş olduğu dış politika ile 2000’li yıllar Türkiye’si Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin sergilediği dış politika; komşu ülkelerle sorunsuz ilişkiler kurma, diplomatik konularda arabulucu tavır, yumuşak güç kullanma gibi hususlarda benzerlik göstermektedir. Türkiye’nin bu dönem Ortadoğu bölgesiyle ilgili temel yaklaşımı Körfez İş birliği Konseyi, İslam İş birliği Teşkilatı, Arap Birliği gibi bu coğrafyanın aktif güçlü örgütleri ile sıkı ilişkiler kurarak bölgedeki sosyal, ekonomik, politik etkisini arttırmak olmuş; bu doğrultuda kültürel ve bölgesel yakınlığı olan Katar ile ilişkilerini üst seviyeye çıkararak karşılıklı protokoller, anlaşmalar, mutabakatlarla iş birliklerine dönüştürmüştür. Ortadoğu’da yaşanacak olan Mısır, Gazze, Suriye, Tunus gibi pek çok konuda sergileyecekleri benzer tutum ileride onları sıkı birer müttefik haline getirecektir.
2010 yılı sonrası Arap halklarının işsizlik, insan hakları, özgürlük, demokrasi istekleri doğrultusunda Ortadoğu’daki diktatoryal rejimlere karşı başlattıkları Arap Baharı denilen ayaklanmalar bu dönemde bu coğrafyanın kuşkusuz en önemli gündem maddesiydi. Hem Katar hem de Türkiye demokratikleşmek isteyen Suriye, Libya, Mısır ve Tunus gibi ülkelere destek vermiş; bu süre zarfında dış politika yaklaşımlarının oldukça örtüşmesi Katar ve Türkiye’nin bölgedeki olaylarda siyasi iş birliklerini arttırmalarını sağlamıştır. 2015 yılının Türkiye-Katar Kültür Yılı ilan edilmesi bu ülkelerin dostluğunda olumlu rol oynamıştır. Katar Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin diplomatik, askeri, siyasal ve kültürel bir yanı olmakla birlikte bir de yakın dönemde gittikçe artmakta olan ekonomik ve ticari tarafı bulunmakta; iki ülke arasında ithalat ve ihracat planlamaları, sanayi, finans, gayrimenkul, perakende, gıda, medya gibi pek çok alanda yatırımlar gerçekleşmektedir.
Ekonomik, Ticari İlişkiler ve Yatırımlar
1991 tarihinde iki ülke arasında ticaret, ulaşım, tarım, haberleşme, bankacılık gibi alanlarda gerçekleşen “Türkiye- Katar Ekonomik ve Teknik İş birliği Karma Komisyonu Birinci Dönem Toplantı Tutanağı” imzalanmıştır.[3] 2005 yılında Katar’ın da üyesi olduğu KİK ile Türkiye arasında “Türkiye Cumhuriyeti ve Körfez Arap Ülkeleri İş birliği Konseyi Üyesi Ülkeler Arasında Ekonomik İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşma” imzalanmıştır.[4] Bir diğer imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma” 2007 tarihinde[5] ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması” 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.[6] Türkiye ile Katar iş dünyasının, birçok farklı platformlarda buluşarak etkileşim içinde kalmalarının sağlanması ve iş potansiyeline sahip sahalarda karşılıklı bilgi alışverişinin oluşturulması adına 2006 tarihinde Türk firma Yapı Merkezi İnşaat Sanayi A.Ş. ve Katarlı firma Al Faisal Holding’in bir araya gelmesiyle Türkiye–Katar İş Konseyi oluşturulmuştur. Bu İş Konseyi Katar İş Adamları Derneği ile imzalanan anlaşmayla iki ülke arasındaki yapılabilecek karşılıklı iş birlikleri, projeler ve yatırımların araştırılması; Türk- Katar ticaret hacminin geliştirilmesi gibi amaçlarla hareket etmektir. Bunun yanı sıra Türkiye ekonomisinin Katar’daki reklam ve tanıtımına katkı sağlamak Katar’daki yatırımcıları Türkiye’ye çekmek ve bu doğrultuda 2022’de Katar’ın ev sahipliğini yapacağı Dünya Kupası için başta inşaat sektörü olmak üzere gıda, sanayi, savunma, spor, sağlık gibi alanlarda ihtiyaçlarını ve iş gücünü iki ülke arasındaki çalışmalarla tedarik etmeyi hedeflemektedir.
2008 tarihine baktığımızda, bu tarihle birlikte Katar’ın Türkiye’ye doğrudan yatırımlarının başladığını, 2010 tarihinde ise 515 milyon dolarla yapmış olduğu en yüksek yatırım miktarını görüyoruz. Katar’dan Türkiye’ye gelen doğrudan yatırımın 2000 ile 2014 tarihlerinde toplam miktarı ise 2,323 milyar dolar olmuştur. 2013’de Commercial Bank Of Qatar (CBQ) ’ın Türk bankası olan Alternatif Bank (ABank)’ın hisselerinin bir kısmını 465 milyon dolara satın almış, geride kalan hisselerin tamamını da 2016 tarihinde alarak bankanın sahibi olmuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri için savunma sanayii araçları da üreten BMC’nin 2014’de %49’luk hissesini satın alan Katar, 150 milyonluk bir yatırım gerçekleştirmiştir. Görüldüğü gibi 2013 sonrası taraflar arasındaki yatırımlarda büyük miktarda artışlar yaşanmış iki ülkenin ekonomik alanlarda gerçekleştirdikleri etkileşimler, ihracat ve ithalatın yanı sıra şirket satın almaya doğru ilerlemiştir. Katar’ın Türkiye’de gayrimenkul yatırımları da bulunmakta olup yaklaşık 298.781 m² kadar gayrimenkul alımı olduğu bilinmektedir. Bu da kabaca gayrimenkul sektöründe gerçekleştirilen 600 milyon dolarlık bir yatırım miktarıdır. 2015 tarihinde boğaz içinde bulunan Şehzade Burhanettin Efendi Yalısı Katarlı bir iş insanı tarafından yüz milyon euroya alınmıştır. Mayhoola for Investments, Boyner Tekstil ve Perakende Yatırımları A.Ş. hisselerinin %98’ini satın almış böylece Katar perakende sektöründe Türkiye’de bir yatırım gerçekleştirmiştir. Katar’ın bir başka banka yatırımı 2015 tarihinde gerçekleşmiş, Katar Ulusal Bankası Finansbank’ın hisselerinin %99,81’ni NBG’den 2,9 milyara alarak büyük bir hissedarı olmuştur. Finans sektöründe bir yatırımsa 2016’da Ergo Portföy’ü satın alan QInvest ile gerçekleşmiştir. 2016 yılında Türkiye ve Katar 6. Dönem Karma Ekonomik Komisyon Toplantısı İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Yine 2016 tarihinde medya sektöründe yapılan bir yatırımla gerçekleşen Digitürk satışı, Katar’a ait bir şirket olan BeIN Sports’a bir milyar doların üzerindeki rakamla yapılmıştır. TBQ Foods Türk gıda firması Banvit’in hisselerinin %79.5’ini alırken, 2018’de Al Sraiya Holding Group Türk pasta ve dondurma markası Mado‘nun %42.7’lik hissesini satın almıştır. 2018 tarihinde e-ticaret ve mali hizmetleri de içeren Türkiye-Katar Ticaret ve Ekonomik Ortaklık Anlaşması’na iki devlet arasında paraf atılmıştır. İnşaat sanayisi alanında Türk müteahhitlerin Katar faaliyetleri de ekonomik anlamda önem taşımaktadır. Türklerin inşaat sektöründe Katar’a yaptıkları yatırımlar ve projelerden elde ettikleri kazancın 18,3 milyar doları geçtiği bilinmektedir.
Katar ile Türkiye arasında pek çok alanda olduğu gibi enerji alanında da yatırım ve iş birlikleri yaşanmıştır. Önceki yıllarda iki devlet arasında görüşmeler yapılmış olsa da 2015 senesinde, sonraki yıllarda belirli aralıklarla düzenlenecek olan Yüksek Stratejik Komite toplantılarının birincisinde önemli bir adım atılmıştır. Katar Milli Petrol Şirketi ile BOTAŞ arasında imzalanan ön anlaşmayla Katar’ın Türkiye’ye düzenli olarak LNG ithalatı yapması planlanmış, 2017 tarihinde de LNG ithalatı için “Qatargas” yani Katar Gaz Şirketi’yle üç senelik bir anlaşma yapılmıştır. 2018 tarihinde Türk firma Metcap Energy Investments ile Katarlı firma Fusion Dynamics aralarında 5,2 milyar dolarlık bir petrokimya ile doğal gaz yatırımı anlaşması yapılmıştır. Veriler incelendiğinde, Katar’dan ithal edilen doğal gazın Mart 2019’da %6.10 iken bu sayının Mart 2020’de %19,95’e çıkması iki ülke arasında enerji iş birliklerinde artış gözleneceği tahminlerini arttırmaktadır. 2019 tarihinde Katar’ın toplam ihracatında Türkiye’nin yeri yüzde sıfır virgül yedi ile en fazla ihracat yapılan 34. ülke iken Türkiye Katar’ın ihracat yaptığı 15. ülke olmuştur.
İki ülke, değindiğimiz Yüksek Stratejik Komite toplantılarında, güncel bölgesel konuları değerlendirip çeşitli alanlarda mutabakat ve anlaşma imzalamaktadır. 2015 yılında Doha’da gerçekleştirilen Birinci Toplantı’ da enerji, bilim, eğitim, denizcilik, çevre gibi alanları kapsayan 15 ayrı anlaşma yapılmış Katar ve Türkiye arasındaki vize kaldırılmıştır. Ülkeler 2016 yılında Yüksek Stratejik Komite İkinci Toplantısı için Türkiye’de bir araya gelmiş iletişim, spor, eğitim, sağlık, tarım ve maliye gibi konularda imzalar atmışlardır. 2017’de Yüksek Stratejik Komite Üçüncü Toplantısı’na Katar ev sahipliği yapmış gıda, turizm, medya, insani yardım, liman, adli ve hukuk eğitimi, meteoroloji gibi alanlarda 10 farklı anlaşma yapmışlardır. 2018 tarihinde serinin Dördüncü Toplantısı İstanbul’da gerçekleştirilmiş ulaştırma, ekonomi, ticaret ve kültür konularında stratejik iş birliği protokolü yapılmıştır. Yüksek Stratejik Komite Beşinci Toplantısı 2019 yılında Doha’da yapılmış, bu toplantıda 2018 tarihinde Türkiye ile Katar arasında imzalanmış olan swap anlaşmasının beş milyar dolara arttırıldığı bildirilmiştir. İlerleyen süreçte mevcut olan bu swap anlaşması on beş milyar dolara arttırılmıştır. 2020 yılında Covid-19 salgın hastalığı çıkması sonrası Türkiye’nin ilk resmi ziyareti Katar’a olmuş bu ziyaret serinin Altıncı Toplantısı için gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda çeşitli sektörleri içeren 10 farklı anlaşma imzalanmıştır. Gerçekleştirilen toplantılar ve yatırımlardan da görüldüğü üzere Türkiye- Katar ilişkilerinde artan anlaşmalar ve iş birlikleri iki ülkenin güven içerisinde istikrarlı şekilde yatırımlarını arttırabilmesine imkân tanımıştır. İyi ilişkiler iyi ekonomik gelişmeleri beraberinde getirmiş ilerleyen yıllarda da potansiyel ticaret ortaklıkları olması kuvvetle muhtemeldir.
Askerî- Güvenlik İş birliği
İki ülke arasında yalnız ekonomik ilişkiler değil askeri ve güvenlik alanlarındaki ilişkiler de gelişmiştir. Terör, uyuşturucu, belge sahteciliği, para aklama, kaçakçılık konularıyla ilgili ortak mücadele edilebilmesi adına 2001 tarihinde imzalanıp 2002’de yürürlüğe giren “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşması” imzalanmıştır.[7] Askeri iş birliğine dair diğer bir adım ise 2007 tarihinde imzalanmış “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşması” ile atılmış akabinde 2012 tarihinde askerî eğitim iş birliği anlaşması ve savunma sanayii iş birliği mutabakatı yapılmıştır.[8] Katar ve Türkiye arasındaki asıl askeri ittifak 2014 yılında Ankara’da gerçekleşmiştir. “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim Savunma Sanayii ile Katar Topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Konuşlandırılması Konusunda İş birliği Anlaşması”[9] ise iki ülke arasındaki askeri ilişkilerde en önemli evrelerden olmuş, bu anlaşmanın ilk adımı 2015 Ekim ayında atılarak 130 askerin bulunduğu bir askeri sevkiyatın Doha’da bulunan El Rayyan Üssü’ne gönderilmesiyle gerçekleşmiştir. Katar ve Türkiye silahlı birlikleri, Türk birliğinin Doha’ya gitmesi ardından Nasr- Zafer Tatbikatı’nı gerçekleştirmişlerdir. Katar’daki Tarık Bin Ziyad Kışlası’nda hava, kara ve özel kuvvetler komutanlığından Türk birlikleri bulundurulacak, Katar’ın savunma olanaklarına ve buradaki Katarlı askerlerin eğitimlerini geliştirmelerine yardım edecekler, oluşabilecek bir bölge krizine müdahale edip bölge barışının tahsis edilmesini sağlayacaklardır. Türkiye ve Katar arasında 2016 tarihinde yeni bir anlaşma daha imzalanmıştır. Yaşanan Katar Krizi sonrası bu anlaşma hızlandırılmış ve Katar Devletine gerçekleştirilecek ambargodan iki gün sonra 8 Haziran 2017’de onaylanmıştır. “Katar Topraklarında Türk Kuvvetlerinin Konuşlandırılmasına İlişkin Uygulama Anlaşması” ile anlaşmanın ana amaçları yani bölgesel barışı ve Katar’ın askeri güvenlik kurumlarının gelişiminin Türk askerler tarafından sağlaması olduğu belirtilmiştir.[10] Ayrıca taraflar birbirlerine askeri tesis, birim ve kuruluşlarından yararlanma izni vermiş asker ve personel araç ve ekipman takası ile savunma sanayisi alanında iş birliği yapılabilmesi öngörülmüştür. Katar Krizi’nin akabinde Türk askeri üstündeki ekipman, araç ve asker sayısında bir yükseliş yaşanmış 22 Haziran’da 23 asker ve 5 adet zırhlı araç, 11 Temmuz’da 45 komando, 18 Temmuz’da 2 fırtına obüs ve 171 asker, 19 Temmuz’da 28 topçu gönderilmiştir. Aralık da üsse Türk -Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığı ismi verilmiştir.2019 tarihinde üs büyütülerek beş bin kişilik bir kışla daha inşa edilmiş, güvenlik açısından güncel asker sayısı hakkında bilgi verilmemekte ancak sayının arttığı tahmin edilmektedir.
Türkiye sınır güvenliği açısından 2015 yılında DAEŞ ile PKK gibi terör gruplarıyla mücadele adına Suriye ve Irak’ın kuzeyine hava harekâtı yapmıştır. Düzenlenen bu harekâta Arap ülkelerinden kınama gelirken Katar Devleti Türkiye’ye destek olmuştur. Artan dostluk ilişkileri askeri iş birlikleri savunma alanındaki ilişkileri de beraberinde getirmiş Katar’da organize edilen 2018 Doha Uluslararası Deniz Savunma Fuarı ve Konferansı’na Türkiye’den 33 savunma sanayii şirketi katılmıştır. Şirketler birçok silah, askeri ekipman tanıtımı yapmış pek çok Türk firma Katar Silahlı Kuvvetleriyle anlaşmalar imzalanmıştır. Bunlardan bazıları; Katar’a iki silahlı savaş gemisi inşasını içeren sözleşme yapmış Anadolu Tersanesi, 85 tane zırhlı araç üretimini içeren sözleşme yapan BMC, üç tane İHA ile altı tane hava aracı platformu tedarik edecek Baykar Makine’dir. İki ülke arasında bir savunma iş birliği daha 2019 tarihinde yapılmış ve Katar Türkiye’den yüz tane AMT satın almıştır. Bu anlaşma ile birlikte ilk defa bir yerli Türk tankı bir ülkeye ihraç edilmiştir. Bu gerçekleştirilen askeri güvenlik ve savunma anlaşmaları ve iş birlikleriyle Türkiye yüz yıl kadar sonra Körfez bölgesine dönmüş ve bu bölgede varlığını göstermiştir.
Katar Krizi ve Kara Gün Dostluğu
5 Haziran 2017’de, Suudi Arabistan liderliğinde Birleşik Arap Emirliği, Bahreyn ve Mısır gibi Körfez devletlerinin katıldığı; Katar’ın Müslüman Kardeşler’e DEAŞ ve El Kaide’e destek verdiğini ve İran ile ilişkilerini neden göstererek Katar’a ambargo uygulanmıştır. Türkiye, Katar’a karşı gerçekleştirilen bu diplomatik yalnızlaştırma politikasını doğru bulmadığını açıklayarak bu krizin hiçbir ülkeye fayda sağlamayacağını ifade etmiş ve ilk etapta arabuluculuk yapmaya çalışmıştır. Türkiye’nin Körfez krizine yönelik ilk hareketi 5 Haziran’da gerçekleşmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar, Kuveyt, Rusya, Suudi Arabistan ile telefonda görüşerek sorunun karşılıklı diyaloglarla çözülebileceğini ve Türkiye’nin bu konuda katkı sağlamaya hazır olduğu belirtmiş; diğer günde Bahreyn, Ürdün, Fransa, Endonezya, Malezya, Lübnan’la telefon trafiğine devam etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Körfez’deki ülkelere ziyaretler gerçekleştirmiş ve krize yönelik girişimlerde bulunmuştur. Ancak Türkiye ilerleyen süre zarfında Katar’ın yanında yer almış Katar’a gerçekleştirilen bu doğru olmayan abluka karşısında caydırıcılık yöntemleri kullanmıştır.
Ekilebilir alanı dar olan Katar, gıda ve su gibi insani temel ihtiyaç malzemelerini dışardan tedarik eden bir ülkedir. Katar’la diplomatik ilişkileri kesen 8 ülkeden, kara sınırını kapatan Suudi Arabistan ve BAE başlıca gıda temin edilen ülkelerdendi. İthalata bağımlı Körfez ülkelerinden biri olan Katar Devleti’nin, ambargonun başlamasının ardından gıda stoklarının halkın ihtiyaçlarını sadece birkaç gün karşılayacağı tahmin edilmiştir. Bundan dolayı Katar halkı büyük bir gıda ve su ihtiyacıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu süreçte başta Türkiye ardından da İran Katar’da insani bir krizin çıkmaması adına ülkeye gıda yardımı yapmışlardır. Katar ile Türkiye arasında kurulan hava köprüsü sayesinde Katar’a 71 adet uçakla beş bin ton gıda malzemesi gönderilmiştir. Türkiye’nin bir diğer adımı daha önce belirttiğimiz kriz sonrası hızlandırılan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Katar’da konuşlandırılmasına ilişkin anlaşmadır. 8 Haziran 2017’de imzalanan anlaşma doğrultusunda üç bin kadar asker Katar’daki kışlaya gönderilmiş ve kriz sonrası ilk sevkiyatlar yapılmıştır. Ambargonun Türkiye tarafından delinmesi Suudi Arabistan başta olma üzere ablukanın baş rolündeki devletleri rahatsız etmiş, bu devletler Katar’daki üsse gönderilen Türk askerleri sonrasında, 13 maddeden oluşan bir talepler listesini Katar’a iletmişlerdir. Kabulü için Katar’a 10 gün müddet verilen anlaşmanın 5. Maddesi Türkiye ile ilgili olmuş, Türk üssünün kapatılıp Katar’daki Türkiye askeri iş birliğinin bitirilmesini içeren madde Türkiye tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Katar’ın ise bu talep listesine karşı tutumu net olmuş devletinin egemenlik haklarına müdahale olarak algılamış ve anlaşmayı reddetmiştir.
Bir diğer kriz 2016’da Türkiye ile ABD arasında gerçekleşen Rahip Brunson Krizi olmuştur. Suç örgütlerine casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklanan din adamı Brunson ile konsolosluk çalışanları, ABD ve Türkiye arasında soğuk rüzgarlar esmesine sebep olmuştur. Peş peşe gelen ABD yaptırımlarını seyreden süreçte ani bir dolar yükselişi yaşanmış, Türkiye vize başvuruları askıya kaldırılmış, gümrük vergisinde arttırılmaya gidilmiştir. Türkiye ekonomisine bu süreçte destek olan ülke Katar olmuş ülkeye 2018 tarihinde 15 milyar dolarlık yatırım ve swap anlaşması yapmıştır. 2019 tarihinde swap anlaşması 5 milyar dolara, 2020 tarihindeyse 15 milyar dolara yükseltilmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemiyle “kara gün dostu” Katar ile Türkiye ülkelerinde yaşanan krizlerde birbirlerine destek olmuşlardır. Katar’da yaşanan krizde, abluka uygulayan devletlerle Katar arasında dengeyi bulan Türkiye’nin bu süreçte bölgedeki rolü büyük olmuş siyasal, ekonomik ve askeri kaynaklarını kullanarak seri bir diplomasi yürüten Türkiye, bölgesel ve uluslararası arenada önemli bir güç konumuna yerleşme potansiyeli taşıdığını göstermiştir. Körfez İş birliği Konseyi’nin varlığından bu yana birlik içinde olan BAE, Bahreyn ve Suudi Arabistan’a karşı; Katar, Kuveyt ve Umman yakınlaşması söz konusu olmuş bu yakınlık içerisinde olan ülkelerin ortak bir özelliğiyse Türkiye’yle kurduğu sıkı ilişkilerdir. Bunun bir nedeni Katar Krizinde Türkiye’nin denge unsuru olarak Ortadoğu’da izlediği siyasi duruş olmuştur. Diğer yandan bu kriz Katar ile Türkiye ortaklığının denenmesi açısından önemli olmuş kriz süresince Katar Devleti’nden desteğini eksik etmeyen Türkiye müttefikliğin pekişmesini sağlamıştır.
Sonuç ve Değerlendirme
Türk ve Katar ilişkileri bilinenden daha eski dönemlere, 16.yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır. Bu ilişkilerin seyri zaman zaman kesintiye uğramış olsa bile, iki ülkede her fırsatta bağların kuvvetlendirilmesi için çaba göstermiştir. Özellikle de son yüzyılda ikili ilişkilerde siyasal, diplomatik, sosyokültürel, ekonomik ve askeri olarak bir artış söz konusu olmuştur. Tesis edilen ticari ve ekonomik ağların güçlü olması kısa ve uzun vadede, iki devletin projelerini ve yatırım hacimlerini arttıracağı yönünde yorumlanmaktadır. Enerji zenginini küçük ülke Katar ile bölgesel güç konumuna gelen Türkiye’nin Ortadoğu’daki uyumlu ve stratejik politikası, onların uluslararası sistemdeki rollerini belirginleştirmesini sağlamıştır. Katar’ın bölgesindeki devletler arasında sivrilme mücadelesi ile Türkiye’nin Batılı devletlerle süregelen mücadelesi, iki ülkeyi tek amaç doğrultusunda sömürülmeye karşı birlik içinde kılmış; Osmanlı döneminden gelen tarihsel dostluğun verdiği güvenle birbirleriyle olan ilişkilerini pekiştirmelerini sağlamıştır. Ayrıca kriz sonrası Katar’ın Türkiye’den ithalatı üç katına çıkmış iyi dostluk ilişkileri iyi diplomatik ve ekonomik ilişkilerin yolunu açmıştır. Katar’da yaşanan krizde Katar-Türkiye askerî ittifakı uluslararası sistem içerisinde de önemli bir örnek oluşturarak askeri gücü olan gelişmekte ülkelerin bölgesel ve uluslararası öneminin belirginleşebileceğini göstermiştir. İki ülke arasındaki ilişkileri takiben birçok alanda gerçekleştirilen ortaklıklar, iş birlikleri ve yatırımlar ilerleyen dönemlerde devam edeceği anlaşılmaktadır.
Kaynakça
[1] Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Kültürel İşbirliği Anlaşması. (1991, 06, 01). (20747). Resmî Gazete.
[2] Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Katar Devleti Dışişleri Bakanlığı Arasında İstişarelere İlişkin Protokol. (1999, 07 09). (23750). Resmî Gazete.
[3] Türkiye-Katar Ekonomik ve Teknik İşbirliği Karma Komisyonu Birinci Dönem Toplantı Tutanağı. (1991, 09 21). (20998). Resmî Gazete.
[4] T.C. Dışişleri Bakanlığı. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK). http://www.mfa.gov.tr/korfez-arapulkeleri-isbirligi-konseyi.tr.mfa
[5] Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Katar Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşvikiye Korunmasına İlişkin Anlaşma. (2007, 08 02). (26601). Resmî Gazete,
[6] Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması. (2008, 02 05). (26778). Resmî Gazete,
[7] Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşması. (2002, 02 18). (27381). Resmî Gazete,
[8] Yetim, M. ve Akcan, N. (2020), “Türkiye-Katar Ortaklığında Sert Güç”. Ortadoğu Analiz, Cilt 11, Sayı 92, 25-27.
[9] Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Katar Devleti Hükümeti Arasında Askerî Eğitim, Savunma Sanayii ile Katar Topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin Konuşlandırılması Konusunda İşbirliği Anlaşması (2015, 03 19). (29309). Resmî Gazete,
[10] Muriç, Kübra. “Türkiye Katar İlişkileri ve Bölgesel Dengeler”. İNSAMER Araştırma 122, Ağustos 2020,