İsrail, 7 Ekim sonrasında Gazze’de ağır ve büyük oranda sistematik bir etnik temizlik uygulama yolu ile askerî operasyonlar düzenlemekte ve bu doğrultuda Hamas üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadır. İsrail, amaç olarak Gazze’de Hamas’ın gücünü zayıflatmak ve halkı belirli bir yere sürerek bölgeye hâkim olma politikası yürütmektedir. Hamas’ın büyük ölçüde ve büyük dirayetle karşı savunma yapması, İsrail’in bölgede daha fazla agresifleşmesine sebebiyet vermekte ve bu durum da bölgesel bir savaşı tetiklemektedir. İsrail, özellikle güneyinde Hamas, kuzeyinde İran destekli Hizbullah ile sürekli bir çatışma hâlinde ve bu doğrultuda askerî ve istihbarat operasyonlarını daha agresif şekilde yürütmektedir.
İsrail, Gazze’nin Refah kentine kadar ilerlemesi sonrasında ordusunu kuzeye yönlendirerek askerî ve istihbarat operasyonlarının yoğunluğunu kuzey cephesine aktarmış ve Hizbullah’a karşı askerî ve istihbarat operasyonları yürütmeye başlamıştır. Fakat İsrail, tek bir hedef doğrultusunda değil, Lübnan’ın her yerinde askerî operasyonlar yürüterek bir göç dalgası başlatmıştır. Özellikle savaşların yoğun olduğu bölgelerde başlayan göç sorunu, Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren en önemli meselelerden biri olmaya devam etmektedir.
Türkiye, özellikle bölgesinde başlayacak bir savaş riskinden oldukça çekinmektedir; zira bu durum hem ekonomik sorunlara yol açacak hem güvenlik sorunlarını arttıracaktır ve Türkiye’ye doğru büyük bir göç dalgası yaşanacaktır. Türkiye bu sorunları şimdiden görmekte ve bölgede sükûneti sağlamak adına birçok adım atmaktadır.
İsrail’in yoğun saldırıları sonrasında Lübnan, tarihinin en büyük göç dalgalarından birini vermiş ve Lübnan halkı güvenli bölgelere gitmeye başlamıştır. İsrail’in bunu özellikle planladığını söylemek gereklidir; zira İsrail, hem Gazze’de hem de Lübnan’ın güneyinde bu saldırılar sonrasında göçü teşvik ederek bölgede Yahudi yerleşkeleri kurmayı amaçlamakta ve bu vesileyle de ordusu ile bölgede tam hâkimiyet kurmaya çalışmaktadır. Fakat bu göç dalgası, sığınmacılar için güvenli liman hâline gelen ve Avrupa’ya kaçış rotası olarak düşünülen Türkiye olacaktır.
Millî Savunma Bakanlığı kaynaklarının Suriye üzerinden bir göç beklentisi olmadığını söylemesine rağmen durum kritik; fakat Türkiye’nin Suriye’de askerî olarak varlığını sürdürmesinin de iki nedeni mevcuttur. Bunlardan biri “terörü kaynağında yok etme,” diğeri ise “Türkiye’ye yönelecek göç dalgasını yerinde engelleme” üzerine kuruludur.
Özellikle İsrail’in Lübnan’a saldırılarını başlattığı günden itibaren hava yoluyla Türkiye’ye birçok geliş yaşanmış ve sığınmacı olarak değil, Lübnan’da endişenin azalması beklentisi içerisinde dönüş için gelmişlerdir. Fakat bölgede İran ve İsrail arasındaki gerilimin artması ve bölgesel bir savaşın ortaya çıkması oldukça tehlikeli bir durum olacaktır; zira Türkiye açısından bölgesel bir savaş riski, ekonomi ve güvenliğin yanında oldukça büyük bir göç dalgasına sebebiyet verecektir. Türkiye’nin amacı ve politikası ise bölgede bölgesel bir savaş riskini engelleme ve gerilimi azaltma üzerine inşa edilmiştir.