Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Göçün “Sözde” Transit Ülkesi Türkiye

Göçün “Sözde” Transit Ülkesi Türkiye

Anıl Uğur

TUDPAM Araştırma Asistanı

Göç, hem tarihsel hem de modern dünyada küresel siyaset ve güvenlik tartışmalarında merkezî bir konu olmuştur. Son dönemde bu tartışmaların odağı Türkiye’dir. Özellikle 2011’de Suriye iç savaşının başlamasıyla birlikte Türkiye, milyonlarca göçmen ve mülteciye ev sahipliği yapmış ve bu durum, çeşitli güvenlik sorunlarını beraberinde getirmiştir. Türkiye’nin göç politikaları ve bunun yol açtığı güvenlik sorunları yalnızca ülkenin iç dinamiklerini değil, bölgesel ve uluslararası ilişkilerini de doğrudan doğruya etkilemiştir.

Türkiye, özellikle Suriye iç savaşı sonrasındaki dönemde ciddi bir göç akını ile karşı karşıya kalmıştır. 2023 itibariyle Türkiye’de yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteci ve diğer uyruklardan göçmen bulunmaktadır. Bu rakam, Türkiye’yi dünyada en fazla mülteci barındıran ülke konumuna getirmiştir (UNHCR, 2023).

Göçmenler genellikle sınır şehirlerinde (Gaziantep, Kilis, Hatay) yoğunlaşmış olmakla birlikte, büyükşehirlerde de (İstanbul, İzmir, Ankara) ciddi bir varlık göstermektedirler. Bu yoğunlaşma, ekonomik ve sosyal baskıların yanı sıra güvenlik meselelerini de doğrudan etkilemektedir (Orhan & Gündoğar, 2015).

Türkiye için bahsedilecek olunursa, göçmenlerden kaynaklanan güvenlik sorunları çok boyutludur. Bunlar arasında toplumsal huzursuzluk, yasa dışı faaliyetler ve terörizm gibi unsurlar yer almaktadır. Bir diğer yandan göçmenlerin barınma, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimde yaşadıkları sıkıntılar da bu güvenlik dinamiklerini tetiklemektedir.

Türkiye’de göçmenlerin neden olduğu güvenlik sorunları çeşitli başlıklar altında ele alınabilir. Bu sorunları sosyal ve ekonomik dengesizlik, yasa dışı göç, insan kaçakçılığı ve terörizm gibi başlıklarla sınıflandırabilmek mümkündür.

Türkiye için en elzem olanı şüphesiz terörizm faktörüdür. Türkiye’nin uzun yıllardır terör ile mücadele kapsamında kazandığı direnç yadsınamaz derecede önemliyken bir de göçmenlerden kaynaklı bu problemle uğraşmak zorunda kalması bir hayli sıkıntılı bir süreç doğurmuştur.

Suriye iç savaşından gelen bazı göçmenler çatışma deneyimine sahip olabilir ve bu durum, radikalleşme riskini beraberinde getirir. Özellikle terör örgütleri, göçmen kamplarında ya da göçmen toplulukları arasında militan devşirme faaliyetlerinde bulunabilmektedir (Aydıntaşbaş, 2019). IŞİD gibi örgütler, Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyen bireyler arasında yaygınlık kazanmış ve bu da Türkiye’nin terörle mücadele stratejilerinde ek yük oluşturmuştur (Yayla, 2019).

Türkiye, göçmen krizine karşı çeşitli politikalar geliştirmiştir. Geçici Koruma Rejimi, Suriyeli mültecilere barınma, sağlık, eğitim ve çalışma hakkı sağlamaktadır (Kirişci, 2014). Ancak bu rejimin uzun vadede sürdürülebilir olup olmadığı Türkiye’nin hem iç hem de dış politikalarında tartışma konusu olmaktadır. Bunun yanında Türkiye’nin göç politikaları, AB ile yapılan 2016 Göç Anlaşması kapsamında şekillenmiştir. Bu anlaşma, Türkiye’nin AB’ye göçmen akışını kontrol etmesine karşılık, Türkiye’ye mali yardımlar ve vize serbestisi gibi teşvikler sunmuştur (Özerim & Tolay, 2020).

Türkiye’nin sınır güvenliğini arttırma çabaları da önemli bir boyuttur. Özellikle Suriye sınırında inşa edilen güvenlik duvarları ve sınır devriyeleri, yasa dışı geçişleri azaltmak için uygulanan politikalardır (Tokyay, 2017). Ancak bu önlemler, insan kaçakçılığı ve terör tehdidini tamamen ortadan kaldırmakta yetersiz kalabilmektedir.

Sonuç

Türkiye, son on yılda artan göçmen akınıyla birlikte küresel göç yönetimi ve güvenlik politikaları açısından merkezî bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin göçmen politikalarını ele alırken geniş kapsamlı ve uzun vadeli stratejiler geliştirmesi kaçınılmazdır. Türkiye’nin uluslararası toplulukla iş birliği yaparak bu krizi yönetmesi kritik öneme sahiptir.  Sadece askerî ve sınır güvenliği tedbirleriyle değil, sosyal ve ekonomik politikalarla da desteklenen bir strateji, Türkiye’nin göç yönetimi başarısını kuşkusuz arttıracaktır.

Türkiye’nin sözde transit ülke olarak görülmesi ama akabinde milyonlarca göçmene ev sahipliği yapması ilk aşamada çok sorunlu bir durum gibi gözükmemiş olsa da ilerleyen süreçlerde dikkate alınmazsa büyük güvenlik açıklarını beraberinde getirecektir.

Kaynakça

Aydıntaşbaş, A. (2019). “Turkey’s Syrian Refugees: Defusing Metropolitan Tensions,” European Council on Foreign Relations.

Kirişci, K. (2014). “Syrian Refugees and Turkey’s Challenges: Going Beyond Hospitality,” Brookings Institution.

Orhan, O., & Gündoğar, S. S. (2015). Effects of the Syrian Refugees on Turkey. ORSAM.

Özerim, M. G., & Tolay, J. (2020). “Turkey-EU Migration Cooperation: The 2016 Deal and Beyond,” Journal of European Integration, 42(5), 673-688.

Tokyay, M. (2017). “Turkey Builds Security Wall Along Syrian Border,” Al-Monitor, September 5.

Yayla, A. S. (2019). “Counterterrorism and Syrian Foreign Fighters: The Impact on Turkey,” Terrorism and Political Violence, 31(6), 1314-1326.

UNHCR (2023). “Refugees and Asylum Seekers in Turkey.”

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün