Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Haber Analizleri > Haber Analiz | ‘Kaan’ Nerede Uçacak? Ege’de Hava Sahası Problemi

Haber Analiz | ‘Kaan’ Nerede Uçacak? Ege’de Hava Sahası Problemi

Kaan Öztoprak

TUDPAM Araştırmacısı

Haber

“İHA, SİHA ve KAAN’ın savaş alanlarına damga vurduğunu belirten Yunan In.gr , Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias’ın verdiği röportajdaki ‘Türkiye ve Yunanistan’ın 1980’de nerede olduğuna, bizim ve Türkiye’nin bugün 2024’te nerede olduğumuza bakmamız gerekiyor. Türkiye ileriye doğru atılımlar yaparken, bizim geriye doğru adımlarımız var’ sözlerini de hatırlattı.” (Kaynak: Sabah Gazetesi, 17.03.24)

TUDPAM-Haber Analiz

Yüz yılı aşkın süredir Yunanistan ve Türkiye arasında çeşitli iniş çıkışlarla gerginliğe sebebiyet veren Ege denizi ve beraberinde getirdiği tüm problemler bugün hala etkilerini göstermekte. NATO üyesi olan bu iki ülkenin, Ege ve çevresindeki çıkarları söz konusu olduğunda verdikleri hızlı ve çoğu zaman ofansif reaksiyonlar bölgede temelli bir uzlaşının güç olduğunu gösteriyor. Deniz ve hava kuvvetleriyle karşılıklı gözdağı verme yarışından olan taraflar, anlaşmazlık yaşadıkları noktalarda ellerini güçlendirmek adına yıllardır süregelen bir askeri yatırım yarışı içerisindeler. Bu noktada şartları değiştirebilecek son hamle Türk tarafından sunulan milli muharip uçak projesi ‘Kaan’ ile geldi. Şüphesiz ki bu atılım bölgedeki dengeler üzerinde bir etki yaratacak ve hatta hava sahası problemini tekrar gün yüzüne çıkartacak. Bu yazımda Ege’de karasuları, silahlandırma, sahipsiz adalar gibi birçok anlaşmazlığın yanı sıra hava sahası problemini tarafların attıkları son adımlar neticesinde değerlendiriyorum.

Hava Sahası Anlaşmazlığının Tarihi

Öncelikle bilinmesi gerekir ki 1944 Chicago Sözleşmesi’nin birinci ve ikinci maddelerine göre bir devletin hava sahası ancak ve ancak karasularıyla aynı oranda genişletilebilir. Dolayısıyla hiçbir devlet için karasularından daha geniş bir ulusal hava kontrolünden bahsedilemez. Bu durumun aksine Türkiye ile nispeten dostane ilişkiler geliştirmekte olduğu 1930’lu yılların başında Yunanistan, çıkarttığı bir kararname neticesinde karasuları altı mil ile sınırlı iken hava sahasını on deniz miline yükseltme kararı almıştı. Muhtemeldir ki Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün henüz o yıllarda kurulmamış olmasından kaynaklık bu karar, Yunan devlet yetkilileri tarafından dışarıya aktarılmamış ve bir iç hukuk düzenlemesi olarak kalakalmıştı. Bu tek taraflı kararın ilişkilerin diken üstünde olduğu 1975 yılında uluslararası platformlara duyurulmasıyla Ege’de yeni bir sorun patlak vermiş ve tartışmalar başlamıştı. Türk tarafı Yunan yetkililerin hak iddia ettiği fazladan dört millik alanı keyfi tasarruf olarak değerlendirmiş ve hukuksuz olduğunu iddia ederek geri çevirmişti. Nitekim günümüze kadar getirilen Yunan tezinin istenilen statükoyu kurmaktan yoksun kalmış ve diğer konularda olduğu gibi ucu açık bir ihtilaf daha yaratmıştı.

‘‘Kaan’’ Ege’de Dengeleri Değiştirir mi?

Üretilmekle kalmayıp ihracatı yapılan ve başarısı kanıtlanmış insansız hava araçlarının ardından beşinci nesil milli muharip uçak projesinin de uzun vadeli teslimatının planlanması Türk tarafınca yapılan askeri yatırımların meyvelerini verdiğini gösteriyor. Özellikle Türkiye’nin F35 programından çıkartıldığı dönemde Yunanistan’ın dahil edilmesi ve yine hava filosuna katılan Fransız Rafale savaş uçakları sonrasında oluşan güç farkını kısa vadede tekrardan dengeleyebilir. Nitekim bu durum, Yunan yetkililer ve medyasınca da vurgulanmakta. Tüm bu projelerle Türkiye hem Ege’deki rekabete yönelik elini kuvvetlendiriyor hem de silah sistemleri tedarikçisi rolünü üstlenmeye çalışıyor. Yine de ben bu yazı özelinde değerlendirdiğim hava sahası probleminde ibreyi tamamen kaydıracak bir adım olduğu kanaatinde değilim. Kaldı ki bir ülkenin getirdiği askeri bir yeniliğin başka bir ülkeye zoraki şekilde tezini terk ettirmesi işbu iki NATO ülkesi söz konusu olduğunda pek mümkün değil. Muhtemeldir ki Türkiye, Yunan yetkililerce taciz olarak görülen askeri tatbikat dahilindeki uçuşlarını dört millik alan üzerinde yapmaya devam edecek. Yine de bu durumun iki ülke arasında son dönemde ortaya çıkan detant dönemine zarar vereceğini düşünmüyorum ancak şurası kesin: Ankara ve Atina arasında yeni bir rekabet alanı açılıyor.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün