Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > İran’ın Suriye’deki İstihbarat Ağları, Mezhepsel Güç Dengesi ve Terörizm

İran’ın Suriye’deki İstihbarat Ağları, Mezhepsel Güç Dengesi ve Terörizm

Sait Çakmak

TUDPAM Uzmanı

Özet

İran, İslam Devrimi’nden sonra stratejik hedeflerini Şii ideolojisini yayma ve bölgesel müttefikler oluşturmak üzerine kurmuştur. Bu kapsamda Suriye ile ilişkileri, rejim güvenliğini sağlama ve yabancı müdahalelerine karşı iş birliği geliştirme temellinde ilerlemiştir. Suriye nazarında Baas rejiminin azınlık olan Nusayrilerin egemenliğinde çoğunluk olan Sünni toplumu yönetmeye çalışması bölgesel ortaklık arayışını doğurmuştur. İran, Suriye İç Savaşı’nın başlamasıyla birlikte stratejik ortaklığını korumak amacıyla istihbarat ağlarını ve vekil güçleri kullanarak Şii milisleri desteklemiştir. İran İstihbarat Bakanlığı, Devrim Muhafızları, Kudüs Gücü ve Lübnan Hizbullahı bu süreçte aktif rol oynamıştır. Bununla birlikte İran’ın, Suriye politikasındaki radikal adımlarına ve vekil güçlerin terör faaliyetlerine karşılık olarak uluslararası yaptırımlar gündeme gelmiştir. Sonuç olarak, İran’ın Suriye’deki stratejisi Şii Hilali projesine dayanmış fakat Hizbulalh’ın gücünün kırılması ve rejimin devrilmesiyle bölgedeki nüfuzunu sarsmıştır. İran, söz konusu nüfuzu geri kazanmak maksadıyla Şii nüfusun hamiliğini üstlenmeyi hedeflemektedir. Bu kapsamda, mezhepsel gerilimlerin artması durumunda bölgede yeni bir iç savaşın çıkma olasılığı İran’ın Suriye’deki etkisini yeniden güçlendirme stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilmiştir.

İran’ın Suriye Politikası: Stratejik Arka Plan

İran, 1935 yılında Meşhed Olayı ile Pehlevi Hanedanlığına ve onun politikalarına karşı başlayan halk ayaklanmasını Ayetullah piramidi [1]  ile örgütlenmiş din adamlarının bir İslam Devrimi’ne çevirmesiyle 1979 yılından itibaren teokratik yönetim biçimiyle yönetilmektedir. Bu doğrultuda İran İslam Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti arasındaki ilişki siyasi ve ideolojik faktörler doğrultusunda şekillenmiştir. Söz konusu ilişkilerin şekillendirilmesinde iki önemli faktör bulunmaktadır:

  • Rejimin güvenliğini sağlamak;
  • Yabancı müdahalelerine karşı bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi.

İran İslam Cumhuriyeti rejim güvenliğini pekiştirmek amacıyla Şii ideolojisinin yayılması ve bölgesel müttefikler oluşturmak üzere bölgesel stratejisini kurmuştur. [2]  Bu bağlamda dış politikasını özellikle Orta Doğu’daki Şii grupları desteklemek, jeopolitik etkisini artırmak ve bölgesel ittifaklarını güçlendirmek üzere biçimlendirmiştir. Suriye nüfusunun çoğunluğu Sünni Müslümanlardan oluşmakla birlikte yönetim kadroları Baas partisi üyeleri ve Nusayrilerden (Şii grup) oluşmuştur. [3] Kaldı ki bu durum 2011 yılından günümüze kadar süren Suriye İç Savaşı’nın temel taşlarından birini oluşturmuştur. Suriye’nin demografik ve yönetim yapısında böylesine bir çelişkinin bulunması Esad rejimini güvenlik ve iş birliği noktasında partner arayışına sürüklemiştir. İran’ın ve Suriye’nin rejim güvenliğinin sağlanması ve iş birliğinin geliştirilmesinde ortak paydada buluşması ilişkilerin geliştirilmesinde etken olmuştur. İran ve Suriye’nin bölgesel stratejilerinde ortak tehdit unsuru ise İsrail olmuştur. Söz konusu durumun İran açısından sebebi İslam Devrimi sonrası Ayetullah Humeyni’nin geliştirdiği ideolojik yaklaşım doğrultusunda İsrail İslam dünyasının, onun tanımlamasıyla ezilenlerin, düşmanı olarak konumlandırılmıştır. [4]

Bunun yanı sıra İsrail’in en büyük destekçilerinden biri olan ABD’de söz konusu tanımlamaya dahil edilmiştir. Ayrıca, İran’ın geliştirdiği Şii Hilali projesine karşılık iki devletin karşı hamlelerde bulunması mevcut tutumun radikalleşmesini sebep olmuştur. [5] Dolayısıyla ABD ve İsrail, İran’ın rakibi olarak politik tutum geliştirmiş ve bu üç devlet arasında zaman zaman saha gelişmeleri yaşanmıştır. Suriye açısından ise Baas rejiminin benimsediği stratejik yaklaşım doğrultusunda İsrail düşman devlet olarak tanımlanmıştır. [6] Pan-Arap Milliyetçiliği olarak geliştirilen söz konusu ideolojik yaklaşım doğrultusunda 1967 ve 1973 yıllarında İsrail’e karşı Arap dünyası temsil edilmiştir. Ayrıca, Suriye-İsrail arasında bölgenin stratejik noktalarından biri olan Golan Tepeleri’nde anlaşmazlığın var olması söz konusu gerilimi artırmaktadır. Tüm bunlarla birlikte İsrail, İran tarafından ezilenlerin düşmanı; Suriye tarafından Arap dünyasına karşı bir sömürgeci tehdit olarak konumlandırılmıştır. Bu noktada 2024 yılında İsrail devletinin Suriye’deki stratejik noktalara hava saldırıları düzenlemesi üç devlet (İran, Suriye, İsrail) arasındaki stratejik faktörlerle değerlendirilebilir. [7]  İran ve Suriye’nin bölgesel stratejileri yukarıda sıralandığı ölçüde şekillendiğinde Batılı ülkeler ile ilişkileri gerilimli olmuştur. Özellikle ABD’nin İsrail’e vermiş olduğu destek doğrultusunda İran ve Suriye devletleri tehdit algısı şekillenmiştir. Bununla birlikte söz konusu iki devletin uluslararası ticaretine yönelik ambargoların uygulanması uluslararası ilişkilerde kutuplaşmaya yol açmıştır. Tüm bunlarla birlikte rejim güvenliğinin sağlanması ve bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi noktasında yerel; uluslararası alanda yalnızlaştırılmaya karşılık bir hamle olarak küresel stratejik ittifakın var olduğu söylenebilir. Özellikle Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılından Esad rejiminin devrildiği 2024 yılına kadarki süreç içerisinde bahsedilen iş birliği etkin olarak sürdürülmüştür.

İran’ın Suriye’deki İstihbarat Ağı ve Mezhepsel Güç Dengesindeki Rolü

Suriye İç Savaşı’nın başlamasıyla birlikte stratejik ortaklığını koruma hedefindeki İran, istihbarat ağını genişleterek hem kendi jeopolitik çıkarlarını güçlendirmiş hem de Esad rejiminin güvenliğini sağlamaya yönelik adımlar atmıştır. Bu kapsamda Şii milis gruplarına askeri ve teknik destek sağlamak hususlarında aktif rol üstlenmiştir. Söz konusu faaliyetleri yürütülmesinde dört yapının varlığı İran’a hareket kabiliyeti sağlamıştır:

  • İran İstihbarat Bakanlığı,
  • İran Devrim Muhafızları İstihbarat Teşkilatı,
  • İran Kudüs Gücü,
  • Lübnan Hizbullahı.

1984 yılında tehditlere karşı rejimin güvenliğini sağlamak, ideolojik ve jeopolitik hedeflerini desteklemek amacıyla kurulan istihbarat bakanlığı, Suriye İç Savaşı sürecinde aktif olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda, rejim karşıtı aktivistlerin ve muhalif gazetecilerin tespitine yönelik istihbarat aktarımı sağlamıştır. [8]  Benzer olarak, 2009 yılında tehdit unsuru olarak görülen ülkelere karşı istihbarat operasyonlarını yürütmek ve İran’ın bölgesel nüfuzunu artırmak maksadıyla Devrim Muhafızları Ordusu bünyesinde kurulan istihbarat teşkilatı Suriye İç Savaşı’nda rol üstlenmiştir. [9]  Bir başka organik yapı olarak 1990 yılında İran İslam Cumhuriyeti’nin dış operasyonlarını yürütmek, Şii ideolojisini yaymak, ABD/İsrail karşıtı direniş gruplarını desteklemek ve İran’ın Orta Doğu’daki vekil savaş stratejisini yürütmek maksadıyla İran Kudüs Gücü kurulmuştur. Suriye İç Savaşı’nda rejim askerlerine danışmanlık ve Şii milisler arası koordinasyon kurulması noktalarında rol üstlenmiştir. [10]  İran, bölgesel stratejik çıkarları doğrultusunda Suriye’de başta rejim olmak üzere Şii milisleri destekleyerek kendi ideolojisini ve rejimini güvence altında tutmayı hedeflemiştir. Bu bağlamda İran bölge politikasını mezhepsel güç dengesi üzerine kurmuştur. Özellikle, Lübnan Hizbullahı’nın 2012 yılından itibaren Suriye İç Savaşı’na dahil olması İran’ın mezhepsel güç dengesindeki rolünü gözler önüne sermektedir. Tüm bunlarla birlikte 2024 yılında başlayan Üçüncü Lübnan Savaşı’nda Hizbullah’ın ağır darbe alması sonucu Suriye’de etkinliğini kaybetmesi, Suriye’deki mezhepsel güç dengesindeki rolü nedeniyle İsrail ile karşı karşıya gelmesi ve 2020 yılından itibaren üst düzey kadrolarını suikast sonucu kaybetmesiyle İran’ın nüfuzu zayıflamıştır. Bu noktada 27 Kasım 2024 tarihinde Özgürlük Şafağı Operasyonu’nun başlatılması ve Esad rejiminin yıkılmasının arka planında İran’ın zayıflaması dolayısıyla Şii grupların gücünün kırılması yer almıştır. Nihai olarak İran mevcut durumda şu üç etkenden dolayı yeni arayış içerisine girmiştir:

  • İsrail ile olan savaşın yol açtığı sorunlar nedeniyle Lübnan Hizbullahı’nın zayıflaması,
  • İran’ın hava savunma sistemlerinin zayıflığı nedeniyle saldırılara açık durumda kalması ve üst düzey kadrolarını suikast sonucu kaybetmesi,
  • Esad rejiminin devrilmesiyle Suriye’de Fırat Nehri’nin batı kısmında kalan bölgelerde Heyet Tahrir eş-Şam ve Suriye Milli Ordusu gruplarının hâkim duruma gelmesi.

Suriye’de etkin Şii grup olan Lübnan Hizbullahı’nın gücünün kırılması ve Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte İran kaybettiği nüfuzu tekrar geri kazanmak adına Suriye’deki Şii nüfusun hamiliğini üstlenmeye çalışmaktadır. Özellikle, Suriye’de bir mezhep savaşının var olduğu ve Şii nüfusun ezildiği inancını savunmaktadır. [11] Bunun yanı sıra, bölgedeki İran destekli Şii grupların Fırat Nehri’nin doğusunda etkili olan YPG ile iş birliği geliştirmesi önemli bir paradigmayı ortaya çıkarmıştır. [12]

İran Destekli Milisler ve Terörizm

İran tarafından Suriye İç Savaşı’nda rejimin desteklenmesi ve stratejik çıkarların korunması maksadıyla Şii milis gruplar vekil olarak kullanılmıştır. Söz konusu gruplardan ikisi öne çıkmaktadır:

  • Lübnan Hizbullahı,
  • Fatimiyyun Tümeni.

1982 yılında İsrail’in, Lübnan’ı işgal etmesine karşı güç oluşturma maksadıyla kurulan Lübnan Hizbullahı Suriye İç Savaşında 2012-2024 yılları arasında aktif olarak rol üstlenmiştir. Özellikle 2013 yılından itibaren Kuseyr Savaşı ve Birinci Halep Muharebesi olmak üzere askeri olaylar içerisinde yer almıştır. [13]  Rejimin desteklenmesi noktasında vekil güç olarak kullanılan bu militer grup Sünni nüfusun sindirilmesi noktasında terörizme yol açmıştır. [14] Sonuç itibariyle Lübnan Hizbullahı’nın Suriye’deki varlığı İran açısından uluslararası yaptırımlara yol açmıştır. Söz konusu duruma örnek olarak 2019 yılında Trump yönetimindeki ABD yaptırımı örnek olarak gösterilebilir. [15]  Fatimiyyun Tümeni 2014 yılında Şii Hilali’nin desteklenmesi ve İran’ın bölgesel çıkarlarının korunması maksadıyla Afganistan menşeili olarak kurulmuştur. Suriye İç Savaşı’nda rejim muhaliflerine ve Irak-Şam İslam Devleti’ne karşı fiili mücadele veren bu Şii militer grup Devrim Muhafızları Kudüs Gücü bağlantısıyla İran’ın vekil gücü olmuştur. [16] Kurulduğu yıldan günümüze kadar etkin olan bu militer grup Seyyide Zeynep Türbesi ve Deyr ez-Zor bölgesindeki faaliyetleri ile ön plana çıkmıştır. Ayrıca, militer grup içerisinde küçük yaşta çocukların kullanılması savaş suçu olarak ele alınmış ve grup terör örgütü olarak tanımlanmıştır. [17]

Sonuç

Suriye ile ilişkilerini bölgesel stratejisiyle uyumlu olarak geliştiren İran, iç savaşın görülmesiyle birlikte vekil güçler aracılığıyla etkinliğini sürdürmeyi amaçlamıştır. Bu bağlamda, rejim güvenliğinin sağlanması noktasında istihbarat ağları kurarak doğrudan destek vermenin yanı sıra, Şii milis gruplarını vekil güç olarak kullanarak dolaylı destek sağlamıştır. Dolayısıyla, söz konusu vekil güçler militer faaliyetler yürütmenin yanı sıra demografik yapıyı İran lehine değiştirmeyi hedefleyerek terörü araç olarak kullanmıştır. Tüm bunlarla birlikte İran’ın Suriye üzerindeki söz konusu politikasına uluslararası alandan yaptırımlar ve askeri müdahaleler ile karşılık gelmiştir. ABD tarafından uygulanan yaptırım ve Devrim Muhafızları komuta kademesine düzenlenen suikast bu açıdan ele alınmıştır. Nihai olarak 2024 yılında Esad rejminin devrilmesi ve Üçüncü Lübnan Savaşı’nda Hizbullah’ın ağır kayıplar vermesi İran’ın Suriye’deki etkinliğini sarsmıştır. Söz konusu etkinliğin tekrar geri kazanılması adına Şii nüfusun hamiliğini üstlenmeyi hedefleyen İran, Halk Koruma Birlikleri gibi ayrılıkçı muhalif gruplarla iş birliği geliştirmeyi hedeflemektedir. Sonuç itibariyle Şii Hilali fikrinde Suriye politikasını askeri, istihbari, mezhepsel güç dengesi ve demografik dönüşüm stratejileriyle şekillendiren İran’ın Şii nüfus üzerindeki hamilik meselesi bölge üzerindeki etkisini belirleyecek yegâne unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada mezhep temelli ikinci bir iç savaşın çıkması İran’ın bölgesel stratejisiyle uyumlu olacaktır.

Kaynakça

[1] Ayetullah sisteminin gelişimi ve özellikle için bknz: Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Orta Doğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, İstanbul, 2007, s.86.

[2] Yasemin Konukçu, “İran’ın Bölgesel Güvenlik Stratejisi: Bir Güç Döngüsünün Değerlendirilmesi”, Bitlis Eren Üniversitesi Akademik İzdüşüm Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 3, 2018 (ss. 74-91), s.80-81

[3] CIA, “Syria”, https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/syria/ (Erişim Tarihi: 13 Mart 2025).

[4] Serkan Balkan ve Fatih Tiryaki, “İran Mitolojisinin İslam Devrimindeki Rolü & Humeyni ve Şah’ın Söylemlerinin Analizi”, Türkiye Ortadoğu Araştırmaları Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 2, 2014 (ss. 85-113), s. 106.

[5] Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin 3 Ocak 2020 tarihinde Bağdat Uluslararası Havalimanı yakınlarında ABD tarafından düzenlenen hava saldırısıyla öldürülmesi ve İran ile İsrail arasında 13 Nisan – 26 Ekim 2024 tarihleri arasında karşılıklı hava saldırılarının yaşanması örnek olarak gösterilebilir.

[6] Galip Çağ ve Sami Eker, “Ortadoğu’da Baas Rejimleri: Suriye ve Irak”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, 2013 (ss. 57-72), s. 59.

[7] Suriye-İsrail ilişkilerinde bu durum Önleyici Saldırı olarak tanımlanmaktadır.

[8] Will Fulton, Joseph Holliday ve Sam Wyer, “Iranian Strategy in Syria”, A Joint By AEI’s Critical Threats Project Instute For The Study of War, Washington, 2013, s.14-15.

[9] Nicole Grajewski, “The Evolution of Russian and Iranian Cooperation in Syria”, CSIS, https://www.csis.org/analysis/evolution-russian-and-iranian-cooperation-syria (Erişim Tarihi: 16 Mart 2025).

[10] Pierre Boussel, “The Quds Force in Syria: Combatants, Units, and Actions”, Combating Terrorism Center, https://ctc.westpoint.edu/the-quds-force-in-syria-combatants-units-and-actions/ (Erişim Tarihi: 16 Mart 2025).

[11] Ömer Önhon, “Suriye’de şiddet: arkasında kim var, nereye gidiyor?”, Yetkin Report, https://yetkinreport.com/2025/03/09/suriyede-siddet-arkasinda-kim-var-nereye-gidiyor/ (Erişim Tarihi: 17 Mart 2025).

[12] Hilken Doğaç Boran, “Suriye’de ibre kimden yana, süreç Türkiye’yi nasıl etkileyecek? “, BBC News Türkçe, https://www.bbc.com/turkce/articles/clyv79732pmo (Erişim Tarihi: 17 Mart 2025).

[13] Suat Ayhan, “Lübnan Hizbullahı’nın Sünni Arap Dünyasındaki Algılanış Şekli ve Suriye İç Savaşına Dair Çelişkiler”, Akademik İzdüşüm Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 1, 2023 (ss.48-74), s. 64.

[14] Fatih Muslu, “Suriye’de Şiilik”, Türkiye Araştırmaları Vakfı, https://turkiyearastirmalari.org/2025/02/03/yayinlar/analiz/suriyede-siilik-%D8%B4%D9%8A%D8%B9%D8%A9/ (Erişim Tarihi: 18 Mart 2025).

[15] SALOM, “ABD: İran yaptırımları işe yarıyor, Hizbullah çekiliyor”, https://www.salom.com.tr/arsiv/haber/110845/abd-iran-yaptirimlari-ise-yariyor-hizbullah-cekiliyor (Erişim Tarihi: 30 Mayıs 2019).

[16] RUDAW, “İran’ın Fatimiyyun Tugayı’nın önemli ismi Suriye’de öldürüldü”, https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/iran/05022024? (Erişim Tarihi: 17 Mart 2025).

[17] RUDAW, “ABD’nin Suriye’de hedef aldığı Fatimiyyun Tugayı kimlerden oluşuyor”, https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/syria/03022024 (Erişim Tarihi: 17 Mart 2025).

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Not: Bu makale, Dış Bakış dergisinin mart 2025 sayısında yayınlanmıştır.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün