Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Rusya-Ukrayna Savaşı, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve NATO

Rusya-Ukrayna Savaşı, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve NATO

Erkin KARACA

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Yüksek Lisans

Giriş

Rusya ve Ukrayna arasında Şubat 2022’de başlayan savaş günümüzde de devam etmektedir. Savaşın başlamasıyla birlikte hem Türkiye’nin ve Karadeniz’in jeopolitik önemi hem de uluslararası hukuk ve antlaşmalar önem kazanmıştır. Özellikle Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 19, 20 ve 21. Maddeleri savaş zamanında Karadeniz’de gemilerin geçiş serbestliği tartışmalarını öne çıkarırken; Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) 5. Maddesi de savaşın üye bir ülkeye sıçraması durumunda oluşabilecek durumlara işaret etmektedir. Bu yazıda, ilgili maddelerin Türk dış politikası bağlamındaki etkisine dair kısa bir değerlendirmesi yapılacaktır.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi Bağlamında Bir Değerlendirme

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye’nin egemenliği açısından büyük önem taşıyan 1923 tarihli Lozan Antlaşması’nın bazı maddelerini değiştiren ve bu antlaşmada çözülemeyen boğazlar sorununa nihai çözüm getiren uluslararası bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin ilk maddesi, Akdeniz ve Ege Denizi’ni Karadeniz’e bağlayan Türk Boğazlarında ticaret ve savaş gemilerinin geçiş serbestliğini içermektedir. Bu geçiş serbestliği durumu; barış zamanında, savaş zamanında ve algılanan yakın tehdit durumunda olmak üzere üç farklı boyutta ele alınmaktadır. Ayrıca bu dönemlerde geçecek olan gemilerin de ticaret mi yoksa savaş gemisi mi olduğu da ayrı bir açıdan ele alınarak değerlendirilir.

Sözleşmenin her bir maddesi uluslararası savaş ve ticaret hukuku ve Türkiye’nin güvenliği ile ilgili olduğundan, geçtiğimiz yıl başlayan savaşla birlikte yeniden önem kazanan üç madde öne çıkmaktadır. Bu maddeler: [i]

19.Madde; savaş durumunda savaşan ülkenin askeri gemilerinin Türk boğazlarından geçişini yasaklamakta (Türkiye’nin savaşa taraf olmaması şartıyla) ancak kendi limanına geri dönmek için Boğazları kullanabileceklerini öngörmektedir.

Bu madde, savaşın başlangıcından itibaren tartışılmaktadır. Ukrayna’nın akıbetini belirleyecek bir konu olmasından dolayı savaş başlar başlamaz boğazlardan Rus gemilerinin geçmesinin yasaklanması için ilk temasa geçilen ülke Türkiye olmuştur. Türkiye, Rusya’nın işgal girişimini “savaş” olarak tanımlamasının ardından bu maddeyi uygulamaya koymuştur.

20.Madde; Türkiye’nin savaşa taraf olması durumunda bütün yabancı gemilerin boğazlardan geçiş serbestliği Türkiye’nin takdirine bırakılmıştır. Türkiye henüz savaşa taraf olmadığı için, bu madde savaş durumunda boğazlardan gemilerin geçiş serbestliği ile ilgili bir tartışma ortamı yaratmamıştır.

20.Madde, 19. Madde ile bağlantılı olarak tartışılmıştır. Çünkü bu maddeye göre Türkiye savaşa taraf olmasa bile, kendisini savaş tehdidinde hissetmesi durumunda, savaşa taraf olsun ya da olmasın hiçbir yabancı geminin boğazlardan geçmesine izin vermemektedir.

Bu durum, Türkiye’nin savaşa karşı olan tutumunu da belirlemektedir. Savaşın başlangıcından itibaren denge politikası uygulayan Türkiye, Ukrayna’dan ve hatta Rusya’dan henüz bir savaş tehdidi algılamadığı için bu maddeyi tam olarak faaliyete geçirmemiştir.

NATO’nun Beşinci Maddesi Bağlamında Bir Değerlendirme

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa coğrafyasının güvenliği büyük bir tehlike altında olmasından dolayı, Amerika başta olmak üzere, on Avrupa ülkesi bir araya gelerek 1949 yılında, Washington Antlaşması’nı imzalamış ve böylelikle Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty Organization- NATO) kurulmuştur.[ii] Jeopolitik konumunun önemi doğrultusunda, olası Rus emperyalizmini dengeleme konusunda önemli bir role sahip olan Türkiye, NATO’nun ilk genişleme dalgasında bu savunma örgütüne dâhil olmuştur.

Kuruluşundan bu yana örgüte üye devletler arasında ortak bir savunma anlayışının temelleri atılmıştır. Bu anlayışla ilgili olarak, 5. Madde öne çıkmaktadır. Bu maddeye göre, NATO’ya üye devletlerden herhangi birisinin saldırıya uğraması (mağdur olması), durumunda tüm üye devletlerin saldırıya uğradığı varsayılacak ve savaşa dâhil olacaklardır. İlk olarak, 11 Eylül saldırılarının ardından faaliyete geçen bu madde, geçtiğimiz yıl başlayan Rus-Ukrayna savaşının ardından yeniden önem kazanmıştır. Nitekim Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından, Ukrayna ile kara sınırı bulunan Polonya bu konuda öne çıkmaktadır. Bir NATO üyesi olan Polonya’ya yönelik herhangi bir Rusya müdahalesi, Türkiye de dâhil olmak üzere tüm NATO üyelerini doğrudan savaş atmosferine sürükleyecektir.

Türkiye’nin konumu ve NATO ile Rusya arasında denge politikaları nedeniyle yakından takip ettiği bu durumda, NATO’nun 5. Maddesinin gündeme gelmesi için henüz ülkenin egemenliğine dair bir tehlike olmadığı görülmektedir.

Sonuç

Montrö, Türkiye’nin Karadeniz’deki bağımsızlığını yönlendirebileceği bir sözleşme olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. Nitekim bu sözleşme, İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin tarafsızlık politikalarında da önemli bir rol oynamıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşanan bir diğer önemli gelişme ise Karadeniz’e kıyıdaş devletlerle “Karadeniz Ekonomik kalkınma ve İşbirliği Antlaşması’nın imzalanması olmuştur. Bu bağlamda ele alındığında, bu antlaşmaya taraf olan Türkiye, savaştan yakın bir tehdit algılamadığı için Rusya ile ekonomik ve ticari faaliyetlerinin devamlılığını sağlamayı amaçlamıştır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye, üye ülkeler arasında bağlayıcı olmayan BM Genel Kurulu kararları doğrultusunda savaşın başından bu yana Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmamıştır. Türkiye’nin bu süreçte uyguladığı geçiş serbestliği politikasına bakıldığında ise Ukrayna ve Rus savaş gemileri Karadeniz’den geçmezken, Türkiye Rusya’ya karşı uygulanan ekonomik ve ticari ambargo ve yaptırımlara katılmamış, dolayısıyla Rus uçaklarının geçişinde herhangi bir kısıtlama uygulamamıştır. Bu durum, başta Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere diğer Batı ülkelerinin Türkiye’yi Rusya’ya yakınlığı konusunda oldukça eleştirdiği bir durum olmuştur.

Bu bilgiler ışığında, Montrö ve Washington sözleşmelerinin maddelerine ilişkin genel bir değerlendirme yapıldığında; Türkiye’nin henüz Rusya ve Ukrayna’dan bir savaş tehdidi hissetmediği ve sadece savaşta tarafsızlığını ilan etmek ve Batı ile Rusya arasında bir denge politikası sürdürmek amacıyla 19. Maddeyi yürürlüğe koyduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak teorik olarak, NATO’nun ikinci büyük askeri gücü olarak Türkiye’nin savunma kapasitesini geliştirmesi gerektiği düşünüldüğünde, Montrö Sözleşmesi’nin 21. Maddesini yürürlüğe koyabileceğine dair söylentiler de yer almaktadır. [iii]

Kaynakça

[i] Acer, Y. (2023) “Russia’s Attack on Ukraine: The Montreux Convention and Turkiye” International Law Studies, Vol. 100

[ii] “Collective defence and Article 5” https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_110496.htm (Erişim: 11/09/2023).

[iii] Aliano, A. And Spivak, R. (2022) “Uraine Sympozium- The Monteux Convention and Turkey’s Impact on Black Sea Operations” https://lieber.westpoint.edu/montreux-convention-turkeys-impact-black-sea-operations/

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün