Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Türkiye ve Avrupa Birliği: 26 Yıllık Adaylık Süreci

Türkiye ve Avrupa Birliği: 26 Yıllık Adaylık Süreci

Talha Cantürk

Dış Politika Araştırmacısı

Türkiye’nin Avrupa Birliği Sürecine Girişi

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri, 26 yıldır süregelen adaylık sürecinin bir yansımasıdır. 1999 yılında düzenlenen Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin resmen aday ülke olarak kabul edilmesiyle süreç hız kazanmıştır. Ancak Türkiye-AB ilişkileri çok daha eskilere, 1963 Ankara Anlaşması’na kadar dayanmaktadır. O dönemki koalisyon hükümeti – Anavatan Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Sol Parti ortaklığında – zorlayarak da olsa çeşitli reformları hayata geçirmiştir. 2001-2002 yıllarında gerçekleştirilen AB uyum paketleri bu dönemin en önemli gelişmelerindendir. Ancak asıl ilerleme, bence 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Avrupa Birliği üyeliği hedefi doğrultusunda gerçekleştirdiği reformlarla sağlanmıştır. AK Parti, Avrupa Birliği kriterlerine uyum sağlamak amacıyla önemli adımlar atmış ve Türkiye’de seküler bir ortamda muhafazakâr bir parti olarak konumlanmıştır. Bu noktada Fazilet Partisi ve Refah Partisi’nden ciddi anlamda ayrışarak, ideolojik bir bağnazlıktan ziyade geniş kitleleri temsil etmeye yönelik bir yaklaşım benimsemiştir. 2005 yılında ise Türkiye, AB ile resmi üyelik müzakerelerine başlamıştır.

Adaylık Sürecinin Zorlukları

Türkiye, Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde Kopenhag kriterlerini karşılama yolunda önemli ilerlemeler kaydetse de üyelik süreci hiçbir zaman tam anlamıyla hızlanmamıştır. Bunun temel nedenleri arasında bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerin Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmaları ve Türkiye’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanımaması gibi siyasi engeller yer almaktadır. Bunun yanında, Türkiye’nin terörle mücadele süreci de Avrupa Birliği ile ilişkilerde belirleyici bir faktör olmuştur. Çözüm süreci, Türkiye’nin iç dinamikleri ve toplumsal barışa yönelik bir girişim olarak hayata geçirilmiş, ancak istenilen sonuçları vermemesi nedeniyle Türkiye, terörle mücadele stratejisini farklı bir noktaya taşımıştır. Avrupa Birliği, çözüm sürecini demokratikleşme açısından olumlu bir adım olarak desteklemiş olsa da, sürecin Türkiye’nin AB üyelik yolunu açan bir faktör olduğu söylenemez.

Türkiye’nin Avrupa Birliği Söylemlerindeki Değişim

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tek başına %50’ye varan oy oranlarıyla iktidarda kalması, Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Birliği söylemlerinde değişikliğe gitmesine yol açmıştır. Başlangıçta Avrupa Birliği hedefi doğrultusunda adımlar atan Erdoğan, ilerleyen süreçte Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye müdahil olmasına karşı çıkan bir tutum sergilemiştir. “Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” anlayışı, bence bu dönemde daha sık vurgulanmaya başlanmıştır. Bununla birlikte, Türkiye’nin Suriye iç savaşına yönelik politikaları ve mülteci meselesi, Avrupa Birliği ile ilişkilerde yeni bir boyut kazanmıştır. Avrupa Birliği, mülteci krizine karşı etkin bir politika geliştiremezken, Türkiye’nin milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapması, Avrupa’nın çıkarlarına hizmet etmiş; ancak, bu Türkiye’nin adaylık sürecine herhangi bir ivme kazandırmamıştır.

Günümüzde Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri ve Savunma Sanayii

Son dönemde Avrupa Birliği ile ilişkilerde yeni bir hareketlenme gözlemlenmektedir. Türkiye’nin savunma sanayi alanında yaptığı yatırımlar ve Suriye’de oluşturduğu görece istikrarlı ortam, Avrupa’nın güvenlik ihtiyacını karşılayabilecek bir partner olarak Türkiye’ye olan ilgisini artırmaktadır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin Avrupa üzerindeki baskıları ve NATO içindeki gerilimler, Avrupa ülkelerinin kendi güvenliklerini sağlama gereksinimini doğurmuştur. Bence bu bağlamda, Türkiye’nin askeri kapasitesi ve savunma sanayisindeki gelişmeler, Avrupa’nın Türkiye’ye olan ihtiyacını artırmaktadır.

Avrupa ülkeleri kendi ekonomilerine ve ticaretlerine önem verirken savunma anlamında yeterli harcamalar yapmamış, bu durum kısa vadede onlara ekonomik rahatlık sağlamıştır. Ancak, küresel güvenlik dengelerinin değişmesiyle birlikte bu eksiklik, Avrupa’nın aleyhine işlemiştir. Özellikle 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi ve son olarak Ukrayna-Rusya savaşının başlamasıyla birlikte, Avrupa ülkeleri savunma harcamalarını artırma gerekliliğini daha net bir şekilde görmüştür. Almanya, 2022 yılında 100 milyar euro ek savunma bütçesi açıklayarak bu eksikliğin farkına varan ülkelerden biri olmuştur.

Öte yandan, Türkiye, kendi ekonomisinden ziyade savunmasına ciddi harcamalar yaparak kısa vadede ekonomik anlamda zorluklar yaşasa da uzun vadede bunun olumlu sonuçlarını görmeye başlamıştır. Bence Türkiye’nin bu stratejik yatırımları, hem savunma sanayisinde dışa bağımlılığı azaltmış hem de uluslararası pazarda rekabet avantajı sağlayarak ekonomik büyümeye katkıda bulunmuştur.

Avrupa Birliği’nin Çifte Standartlı Yaklaşımı

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin savunma harcamaları, genellikle Gayri Safi Yurtiçi Hasılalarının (GSYH) %2’sine ulaşmazken, Türkiye uzun yıllardır bu oranın üzerinde bir harcama yapmaktadır. Askeri personel sayısı ve savunma sanayi yatırımları açısından bakıldığında, Türkiye, Avrupa’nın en güçlü ülkelerinden biri olma potansiyeline sahiptir. Örneğin, Avrupa Birliği içindeki ülkelerin çoğu, Türkiye kadar büyük bir nüfusa ve askeri güce sahip değildir. Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeler, demokratik standartları tam anlamıyla karşılamamalarına rağmen Avrupa Birliği’ne üye kabul edilirken, Türkiye’nin dışlanması, Avrupa Birliği’nin çifte standartlı yaklaşımını ortaya koymaktadır.

Sonuç

Özetle, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecindeki konumu, son yıllarda farklı dinamiklerle şekillenmiştir. Türkiye, 2000’lerin başındaki demokratik reformlarla Avrupa’ya yaklaşırken, son yıllarda savunma sanayi ve askeri gücü sayesinde farklı bir ağırlık kazanmaktadır. Avrupa Birliği, Türkiye’ye yönelik eski bakış açısını değiştirmedikçe, üyelik süreci sancılı ilerlemeye devam edecektir. Ancak, uluslararası dengelerin değiştiği günümüz dünyasında Türkiye’nin stratejik önemi giderek artmakta ve Avrupa’nın Türkiye’ye olan bağımlılığı daha da belirgin hale gelmektedir.

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün