Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Türkiye’nin Denizlerdeki Egemenliği: Mavi Vatan

Türkiye’nin Denizlerdeki Egemenliği: Mavi Vatan

Faruk ÇIBUK

Bursa Uludağ Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler

Giriş

Denizler, insanlık tarihi boyunca büyük imparatorluklar tarafından güç mücadelesine sahne olmuştur. Ayrıca, günümüzde enerji, doğal kaynaklar, ulaşım, ticaret rotaları ve güvenlik açısından büyük öneme sahiptir. Dünyanın yaklaşık olarak %70’ini denizler oluşturmaktadır. İthalat ve ihracatın yaklaşık %90’ı denizler yoluyla yapılmaktadır. Günümüzde petrolün ve doğalgazın büyük bir kısmı da denizlerden çıkarılmaktadır. Deniz diplerinde keşfedilen ve potansiyel enerji kaynaklarının gün yüzüne çıkmasıyla birlikte denizlerin önemi daha da artmıştır. Ünlü Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa, “Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur.” sözü ile denizlerin son derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Mavi Vatan’ın Tanımı ve Önemi

Mavi Vatan kavramı, Türkiye’nin uluslararası hukuka uygun olarak oluşturduğu Karadeniz, Akdeniz ve Adalar Denizi’ni kapsayan deniz yetki alanlarını ifade etmektedir. Ayrıca Türkiye’nin kıyıdaş olduğu denizlerde bulunan, canlı ve cansız kaynaklar üzerinde hak sahibi olduğu münhasır ekonomik bölgesidir. Münhasır ekonomik bölge (MEB), denizlerdeki kaynakların çıkarılması, kullanılması, işletilmesi, tespit edilmesi, araştırılması, balıkçılık ve rüzgar enerjisini kapsamaktadır. Mavi Vatan kavramı, ilk kez Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz tarafından ortaya atılmıştır. Mavi Vatan haritası ise, Emekli Tümamiral Cihat Yaycı tarafından çizilmiştir.

Türkiye, kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Akdeniz, batısında ise Adalar Denizi ile üç tarafı denizlerle çevrili son derece stratejik bir konuma sahiptir. Mavi Vatan ile Türkiye, Karadeniz, Adalar Denizi ve Akdeniz’de toplam 462 bin kilometrekarelik alanda hak sahibidir. Bu alan, Türkiye’nin yüzölçümünün yaklaşık olarak yarısını oluşturmaktadır.  Özellikle, Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de keşfedilen enerji kaynakları ve potansiyel enerji kaynaklarıyla birlikte, denizlerin önemi daha da artmıştır. Dünyada artan enerji ihtiyacı ve enerji bağımlılığı, potansiyel enerji kaynaklarının keşfiyle bölgeye kıyıdaş devletler ve küresel güçlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Potansiyel enerji kaynakları, enerji talebi sürekli artan ve enerjide dışa bağımlı olan Türkiye için son derece önemlidir. Mavi vatan ile Türkiye, deniz güvenliğini de sağlamaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’nin güvenliği, denizlerden başlamaktadır. Güçlü bir donanmaya sahip olmalı ve deniz kuvvetlerinin modernizasyonuna önem vermelidir. Ayrıca Türkiye, denizlerde barışı ve istikrarı sağlamaya yönelik katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bölgesel anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmeyi ve uluslararası hukuka uygun olarak hareket etmeyi uygun görmektedir. Bu bağlamda, Libya ile imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması önemli bir adımdır. Bu adımla Türkiye, deniz hukukunu dikkate alarak adil bir yaklaşım içerisinde olduğunu dünyaya göstermiştir. [1]

Karadeniz’de Mavi Vatan

Karadeniz, Avrupa ve Asya arasında önemli bir kavşakta yer almakla birlikte son derece stratejik bir konuma sahiptir. Bölge ülkelerinin deniz yolu ile Akdeniz’e, Afrika’ya ve Ortadoğu’ya çıkışını Türk boğazları sağlamaktadır. Dolayısıyla Türk boğazları bir geçiş noktasıdır. Buda, bölgede Türkiye’yi öne çıkaran aktör olmasını sağlamıştır. Türkiye, Karadeniz’de 1685 km ile en uzun kıyı şeridine sahiptir. Türkiye ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasında 1978 tarihinde Türkiye ile Sovyetler Birliği hükümeti arasında Karadeniz’de Kıta Sahanlığı Sınırlandırması Anlaşması ile Karadeniz’de kıta sahanlıklarını belirlemişlerdir. Ardından, SSCB’nin 1984 ve Romanya’nın 1986 yılında Karadeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmeleri üzerine, Türkiye harekete geçerek 1986 yılında Münhasır Ekonomik Bölge alanını ilan etmiştir. SSCB’nin dağılması sonucunda ise Ukrayna, Gürcistan ve Rusya Federasyonu ile görüşmeler yapılmış ve yapılan anlaşmalar aynı şekilde geçerli kabul edilmiştir. Daha sonrasında ise Türkiye, 1991 yılında Bulgaristan ile bir anlaşma yaparak Karadeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge alanını belirlemiş ve son noktayı koymuştur. Günümüzde Karadeniz, gerek ekonomik, ticaret, balıkçılık ve turizm gibi birçok alanda ön plana çıkmıştır. Yalnızca ticaret olarak değil, bulunan doğalgaz rezervleri ile odak noktası haline gelmiştir. Türkiye, Karadeniz’de doğalgaz arama faaliyetlerini hızlandırmış ve sonucunda başarıya ulaşmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Ağustos 2020’de Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfini gerçekleştirdiğini açıklamıştı. İlk etapta 320 milyar metreküplük rezerv, daha sonra yeni keşiflerle birlikte 710 milyar metreküpe ulaşmıştır. [2]

Adalar Denizi’nde Mavi Vatan

Adalar Denizi, Türkiye ve Yunanistan arasında bulunan bir deniz olmakla beraber aynı zamanda Karadeniz ve Akdeniz arasında bulunan bir geçiş yoludur. Adalar Denizi, Yunanistan ve Türkiye arasında birçok ihtilafa sahne olmaktadır. Yaşanan sorunların temelini, Yunanistan’ın tek taraflı maksimalist yaklaşımları ve uluslararası hukuku çıkarları doğrultusunda yorumlaması ile karşımıza çıkmaktadır. Yunanistan Adalar Denizi’nde birçok adaya sahiptir ve Adalar Denizi’ni Yunan denizine çevirmeyi amaçlamaktadır. Yunanistan adaların Münhasır ekonomik bölgesi olduğunu iddia etmekte ve deniz alanlarını buna göre şekillendirmektedir. Oysa ki Türkiye, bu duruma karşı çıkmıştır. Türkiye Adalar Denizi’ndeki adaların karasuları hakkının var olduğunu, adaların münhasır ekonomik bölgesi veya kıta sahanlığı hakkının bulunmadığını ileri sürmektedir. Adaların münhasır ekonomik bölge hakkının bulunması için, ülkenin adalar ülkesi olması gerektiğini ve Yunanistan’ın adalar ülkesi olmadığını eklemiştir. Buna karşılık Yunanistan, bir kıta ülkesi olduğunu adalar Yunanistan’ın ayrılmaz bir parçası olduğunu kıta sahanlığının sınırlanmasında ada ile kıta ülkesi arasında herhangi bir ayrım olmayacağını ifade etmektedir. Türkiye, Yunanistan arasında Adalar Denizi’nde; Karasuları sorunu, Gayri askeri statüdeki adalar sorunu, Egemenliği antlaşmalarla devredilmemiş ada adacık ve kayalıklar sorunu, hava sahası sorunu, arama kurtarma sorumluluk bölgesi sorunu, karasuları sorunu gibi birçok sorun bulunmaktadır. Dolayısıyla Adalar Denizi’nde bir çözümsüzlük ve anlaşmazlık söz konusudur. [3]

Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Doğu Akdeniz bölgesi, Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasında merkezi konumda bulunan, son derece stratejik bir geçiş noktasıdır. Türkiye, 1870 km ile Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahiptir. Doğu Akdeniz’in sahip olduğu stratejik öneme birde zengin hidrokarbon rezervlerinin eklenmesiyle anlaşmazlıklara ve çıkar çatışmalarına yol açmıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin 2010 yılında yayınladığı raporda Levant Havzası’nda (Akdeniz’in doğusu) 3,45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğu tahmin edilmektedir. Yine aynı rapor, Kıbrıs adası çevresinde yaklaşık olarak 8 milyar varillik petrol rezervi bulunduğunu işaret etmektedir. Bu raporlar ışığında, bölgede çok ciddi miktarda enerji potansiyeli olduğu açıktır. Bu zengin kaynaklar, kıyıdaş devletler ve özellikle Türkiye açısından son derece önemlidir ve Türkiye Mavi Vatan kapsamında bulunan, enerji kaynaklarından payını almak için mücadele etmektedir. Türkiye Doğu Akdeniz’de yalnızca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Libya ile deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması yapmıştır. Bunlara karşılık Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte Türkiye ve KKTC’yi yok sayarak, saf dışı bırakmaya çalışmaktadır. Yunanistan, GKRY ve İsrail ile birlikte Doğu Akdeniz’de çıkartılacak doğalgazın Girit adası, Yunanistan ve İtalya toprakları üzerinden Avrupa’ya taşıyabilmek için inşa edilmek istenen boru hattı projesine Türkiye karşı çıkmış ve Libya ile deniz sınırlarının belirlenmesi anlaşması ile Eastmed Projesi’nin önünü kesmiştir. Özellikle GKRY’nin bölge ülkeleri ile imzaladığı MEB anlaşmaları ve bu anlaşmalarda KKTC’nin haklarını yok sayması ile Türkiye Kıbrıs’ta garantör olduğunu hatırlatmış ve Kıbrıslı Türklerin haklarını gasp ettiğini belirterek bu anlaşmaları Birleşmiş Milletler’e taşımıştır. Diğer yandan GKRY Kıbrıs adası çevresinde yaklaşık 13 adet petrol arama sahası ilan etmiş ve çokuluslu şirketlere ruhsat vermeye başlamıştır. Buna karşılık Türkiye, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) arama ruhsatları vermiştir. Esas gerilime yol açan olay ise GKRY ve Türkiye’nin belirlediği alanların çakışmasıdır. Ayrıca Yunanistan, Türkiye’nin Mavi Vatan iddialarına karşı çıkmış ve Sevilla haritası yayınlamıştır. Söz konusu haritada, Meis Adası’ndan başlayan Yunan deniz alanı Akdeniz’in ortalarına kadar uzanmakta ve Türkiye’yi Antalya Körfezine sıkıştırmaktadır. Türkiye ise bu haritayı kabul etmemekle birlikte uluslararası hukuka uygun olmadığını belirtmiştir. Dolayısıyla bölgede birçok anlaşmazlıklar ve görüş ayrılıkları söz konusudur. Buda Mavi Vatan’ın güney kanadına zarar vermektedir. [4]

Sonuç

Türkiye’nin Mavi Vatan Doktrini hayata geçirmesi Türk deniz tarihi açısından son derece kıymetli bir adımdır. Karadeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan eden Türkiye, Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz’de de ilan etmelidir. Türkiye, sorunların her fırsatta diyalog yoluyla çözülmesini dile getirmelidir. Yunanistan ve GKRY’nin hukuk tanımaz faaliyetlerini dünya kamuoyuna duyurmalıdır. Bölgesel anlaşmalara önem vermeli, doğru politikalar yürütmelidir. Anadolu’nun güvenliği için, caydırıcı ve güçlü bir donanmaya sahip olmalıdır. Türkiye tüm denizlerde var olmalı ve Mavi Vatan’a sahip çıkmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesinden ayrılmamalıdır.

 

Kaynakça

[1] Mavi Vatan Kavramı ve Önemi, Mavivatannet, https://mavivatan.net/mavi-vatan-kavrami-ve-onemi/ (Erişim Tarihi: 21.07.2023).

[2] Mavi Vatan Doktrini ve Karadeniz’de Münhasır Ekonomik Bölgelerin Belirlenmesi, Stratejik Ortak, https://stratejikortak.com/2021/01/mavi-vatan-doktrini-ve-karadenizde-munhasir-ekonomik-bolge-belirlenmesi.html (Erişim Tarihi: 21.07.2023).

[3] Murat Ali, Mavi Vatan Doktrini Bağlamında Türkiye’nin Deniz Jeopolitiği, Yüksek Lisans Tezi, (Edirne: Trakya Üniversitesi, 2022), ss41.

[4] Yaycı Cihat, Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye, Kırmızı Kedi Yayınevi , İstanbul 2020.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün