Giriş
Ukrayna-Rusya savaşı, 2022 yılının Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya işgal hareketiyle patlak vermiştir. Bu savaş, yalnızca bölgesel bir çatışma olmaktan çıkmış, küresel bir güvenlik ve ekonomik kriz halini almıştır. Türkiye, bu savaşı merkezine alarak denge politikası izleyen nadir ülkelerden biridir. Coğrafi olarak hem Batı hem de Rusya ile ilişkileri bulunan Türkiye, NATO üyesi olmanın avantajlarıyla Rusya ile de stratejik ilişkiler sürdürmüştür. Bu süreç, Türkiye’nin dış politikasındaki çoğulcu yaklaşımı ve pragmatik stratejilerin önemini ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin bu süreçteki tavrı, yalnızca iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda küresel güvenlik mimarisini de etkilemiş, Batı ve Rusya arasındaki gerilimlerde önemli bir denge unsuru haline gelmiştir. Bu makalede, Türkiye’nin Ukrayna-Rusya savaşındaki tutumu, arabuluculuk rolü, ekonomik ilişkiler ve gelecekteki stratejileri derinlemesine analiz edilecektir.
Türkiye’nin Pozisyonu: Dengeli Dış Politika
Türkiye, bir NATO üyesi olarak, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunmuş ve Rusya’nın işgalini kınamıştır. NATO’nun askeri gücünden gelen desteği, Türkiye’nin uluslararası arenada bu savaşa verdiği tepkiyi şekillendirmiştir. Türkiye, Ukrayna’ya askeri yardımda bulunmuş, özellikle Bayraktar TB2 İHA’ları gibi Türk yapımı insansız hava araçları, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı savunmasında önemli bir yer tutmuştur. Türkiye, bu yardımlar ile hem NATO ile paralel hareket etmiş, hem de kendi savunma sanayiini küresel ölçekte tanıtmıştır (Gürcan, 2022). Ancak Türkiye’nin desteği, Batı ile Rusya arasındaki dengeyi koruma çabasıyla sınırlı kalmamıştır. Türkiye, aynı zamanda Batı’nın Rusya’ya uyguladığı ekonomik yaptırımlara katılmaktan kaçınarak, Batı ile ilişkilerini korumuş ve Rusya ile de ticaret hacmini artırmıştır. Bu tutum, Türkiye’nin dış politika stratejisinin temeli olan çok yönlü diplomasi ve pragmatizm ile uyumlu bir yaklaşım olmuştur.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi çerçevesinde, Türkiye’nin savaş gemilerine yönelik uyguladığı geçiş kısıtlamaları, Rusya’nın Karadeniz’deki askeri operasyonlarına bir sınır koymuştur. Bu, Türkiye’nin egemenlik haklarını kullanarak, deniz yollarındaki stratejik rolünü de pekiştirmiştir (Türk, 2022). Bu adım, Türkiye’nin savaşın seyrine etki etme çabasını göstermekte, aynı zamanda Batı’nın Türkiye’nin NATO’daki yerini sorgulamasına neden olmuştur.
Rusya ile İlişkiler: Ekonomik Bağımlılık ve Stratejik Denge
Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkileri tarihsel olarak derin bir temele dayanmaktadır. Enerji sektörü, bu ilişkilerin en belirgin alanıdır. Türkiye, Rusya’dan büyük miktarda doğalgaz ithal etmekte ve bu durum, Türkiye’nin Rusya ile olan ekonomik bağlarını güçlendirmektedir. 2021 verilerine göre, Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 33’ü Rusya’dan temin edilmektedir (Taha, 2022). Ayrıca, Akkuyu Nükleer Santrali gibi projelerle, Türkiye-Rusya ilişkileri sadece enerji alanında değil, stratejik alanda da pekişmiştir. Bu bağımlılık, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde bir denge unsuru olmasına rağmen, savaşın etkileriyle birlikte Türkiye’nin stratejik tercihlerinde zorluk yaratmıştır.
Türkiye, aynı zamanda Rusya’nın Karadeniz’deki askeri gücünü sınırlama yoluna gitmiş, ancak bu durum Rusya ile olan ilişkilerde bir gerginliğe yol açmamıştır. Bunun yerine, Türkiye, savaş sırasında arabuluculuk yaparak iki taraf arasında diyalog kapılarını açık tutmaya çalışmıştır. Bu, Türkiye’nin Rusya ile olan ekonomik bağlarını zedelemeden, Batı ile ilişkilerinde de dengeyi koruma çabası olarak değerlendirilmiştir (Karakış, 2022).
Türkiye’nin Arabuluculuk Çabaları
Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında aktif bir arabulucu rolü üstlenmiş, savaşın başından itibaren iki taraf arasında görüşmelerin yapılması için çaba göstermiştir. İstanbul’da düzenlenen müzakereler, Türkiye’nin diplomatik kapasitesini ve savaşın çözümüne katkı sağlama istekliliğini gözler önüne sermiştir. Türkiye’nin bu çabaları, dünya genelinde büyük takdir toplamış ve Türkiye’nin uluslararası alandaki saygınlığını artırmıştır (Büyükyazıcı, 2022).
Türkiye, savaşın uzun vadeli etkilerini göz önünde bulundurarak, Rusya ve Ukrayna ile olan ilişkilerini dengede tutmaya çalışırken, aynı zamanda küresel gıda güvenliği ve enerji güvenliğine katkı sağlamak için aktif rol oynamıştır. 2022’de imzalanan tahıl koridoru anlaşması, Türkiye’nin arabuluculuk çabalarının en somut örneği olmuştur. Bu anlaşma, Ukrayna’nın tahıl ihracatını dünya pazarlarına açarken, küresel gıda krizinin etkilerini azaltmaya yardımcı olmuştur (Demir, 2022).
Türkiye’nin Enerji Politikaları ve Rusya ile Bağımlılık
Ukrayna-Rusya savaşı, enerji fiyatlarının artmasına ve global enerji tedarik zincirlerinin kırılmasına yol açmıştır. Türkiye, Rusya’ya olan enerji bağımlılığı nedeniyle savaşın ekonomik etkilerine doğrudan maruz kalmıştır. Türkiye, özellikle doğalgaz fiyatlarının artmasıyla ekonomik baskı altına girmiştir. Bununla birlikte, Türkiye, enerji tedarikini çeşitlendirmek için alternatif kaynaklara yönelmiş ve Azerbaycan, Cezayir ve Nijerya gibi ülkelerle olan enerji ilişkilerini geliştirmiştir (Süleyman, 2022). Türkiye, bu adımla hem kendi enerji güvenliğini sağlamakta hem de Rusya ile olan bağımlılığını azaltma yolunda adımlar atmaktadır.
Tahıl Koridoru ve Küresel Gıda Güvenliği
Ukrayna, dünya tahıl üretiminde önemli bir rol oynamaktadır ve savaşın başlamasıyla birlikte, global gıda fiyatlarında büyük artışlar gözlemlenmiştir. Türkiye, bu sorunu çözmek adına, Ukrayna ve Rusya arasında tahıl sevkiyatının sürmesi için arabuluculuk yapmıştır. İstanbul’da yapılan müzakerelerle, tahıl koridoru anlaşması imzalanmış, Ukrayna’nın dünya pazarlarına tahıl ihracatının önündeki engeller kaldırılmıştır. Türkiye, bu süreçte, küresel gıda güvenliği için kritik bir rol oynamış, savaşın dünya gıda tedarik zinciri üzerindeki etkilerini en aza indirmiştir (Hüseyin, 2022).
Ticaret ve Yaptırımlar
Türkiye, Batı’nın Rusya’ya uyguladığı ekonomik yaptırımlara katılmaktan kaçınarak, Rusya ile ticaret hacmini artırmış ve Batı ile ilişkilerini de bu süreçte korumuştur. Türkiye, bu stratejik adımla, hem Batı’nın yaptırımlarından etkilenmemiş, hem de Rusya ile olan ekonomik ilişkilerini sürdürmüştür. Bu durum, Türkiye’nin dış politikasındaki pragmatik yaklaşımını ortaya koymuş ve hem Batı ile hem de Rusya ile olan ilişkilerde dengeyi sağlama amacını gütmüştür (Yılmaz, 2022).
Türkiye’nin Jeopolitik Kazanımları ve Riskleri
Türkiye, savaşın başlangıcından itibaren stratejik bir pozisyon almış ve hem Batı ile hem de Rusya ile ilişkilerini dengelemiş, bu sayede küresel arenada jeopolitik bir avantaj elde etmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin savunma sanayiindeki gücü, özellikle İHA’lar sayesinde, savaşta kendini dünya çapında tanıtmıştır. Türk savunma sanayiinin yükselmesi, Türkiye’nin sadece bölgesel değil, küresel düzeyde de stratejik anlamda bir güç olarak tanınmasını sağlamıştır. Bayraktar TB2 İHA’ları, Ukrayna-Rusya savaşında Ukrayna’nın Rusya’ya karşı direncini artırırken, aynı zamanda Türkiye’nin savunma sanayiinin başarısını ve küresel pazardaki etkisini gözler önüne sermiştir. Bu durum, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına da katkı sağlamış, özellikle savunma sanayiinin büyümesi Türkiye’ye yeni pazarlar ve işbirlikleri kazandırmıştır. Türkiye’nin bu savaştan kazandığı bir diğer stratejik avantaj ise, küresel diplomasi ve uluslararası ilişkilerde artan prestijidir. Arabuluculuk çabaları ve savaşın barışçıl çözümüne katkı sağlama istekleri, Türkiye’nin dünya çapında daha fazla tanınmasına yol açmıştır (Karakış, 2022).
Ancak, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini sürdürmesi ve Batı ile ilişkilerinde denge politikası izleme çabası, bazı riskleri de beraberinde getirmiştir. Türkiye’nin Batı ittifakının bir parçası olarak, Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımların dışına çıkması, NATO içindeki diğer üyelerle gerginliklere yol açabilir. Türkiye’nin bu stratejik tercihi, Batılı müttefikleriyle olan ilişkilerini zorlayabilir, özellikle de ABD ve Avrupa Birliği ile olan ekonomik ve askeri ilişkilerde gerilimler yaşanabilir. Türkiye’nin, Batı’nın yaptırımlarına katılmaması, Rusya’yla olan enerji bağımlılığını sürdürmesi, Batı ülkeleri tarafından şüpheyle izlenmesine neden olmuş, Türkiye’nin “iki tarafı birden oynama” stratejisi, uluslararası arenada bazı ülkeler tarafından eleştirilmiştir (Gürcan, 2022).
Bir diğer risk ise, Türkiye’nin Ukrayna’ya verdiği desteğin Rusya tarafından olumsuz karşılanmasıdır. Türkiye’nin, Ukrayna’nın egemenliğini savunması, Rusya ile olan ekonomik ve askeri ilişkilerde gerilmelere yol açabilir. Bu tür bir gerilim, Türkiye’nin enerji tedarik güvenliğini tehdit edebilir, çünkü Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmı Rusya’dan karşılanmaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin Karadeniz’deki stratejik konumu da, Rusya ile yaşanacak olası bir gerginlikte, güvenlik tehdidi oluşturabilir.
Türkiye’nin Batı ile ilişkilerindeki dengeyi sürdürme çabası, aynı zamanda bölgesel ittifaklarla olan ilişkileri üzerinde de baskı oluşturabilir. Örneğin, Türkiye’nin Rusya ile ekonomik bağları, Orta Asya ve Kafkasya’daki diğer ülkelerle olan ilişkilerde de önemli bir rol oynamaktadır. Ancak Batı’nın Türkiye’yi daha yakın bir şekilde kendi stratejik çıkarlarına entegre etmeye çalışması, Türkiye’nin bağımsız dış politika hedefleriyle çatışabilir.
Türkiye’nin Gelecekteki Stratejileri
Türkiye’nin gelecekteki stratejilerinin başında enerji bağımsızlığını artırmak yer almaktadır. Rusya’dan gelen enerji bağımlılığının Türkiye için uzun vadede ciddi riskler taşıdığı görülmektedir. Bu sebeple, Türkiye’nin enerji tedarikini çeşitlendirmesi ve Rusya’ya olan bağımlılığını azaltması, önümüzdeki yıllarda büyük bir öncelik kazanacaktır. Türkiye, alternatif enerji kaynaklarını kullanma ve yeni tedarikçilerle stratejik ilişkiler kurma yolunda adımlar atmaktadır. Azerbaycan, Cezayir, ve Nijerya gibi ülkelerle enerji anlaşmalarının artması, Türkiye’nin enerji bağımsızlığını sağlamaya yönelik çabalarını desteklemiştir (Süleyman, 2022). Bu strateji, Türkiye’nin dış politikasını daha bağımsız ve esnek hale getirebilir.
Türkiye’nin savunma sanayiine yönelik yaptığı yatırımlar, Ukrayna-Rusya savaşındaki başarılarıyla daha fazla dikkat çekmiştir. Bayraktar TB2 gibi silah sistemlerinin dünya çapında tanınması, Türkiye’nin savunma sanayisini daha da güçlendirmesine yol açmıştır. Bu bağlamda, Türkiye’nin savunma sanayine yapacağı yatırımlar, hem ekonomik kalkınmaya katkı sağlamakta hem de uluslararası güç dengesine olan etkisini artırmaktadır. Türkiye, kendi savunma sanayiini geliştirmekle kalmayıp, aynı zamanda savunma ürünlerini ihraç ederek uluslararası pazarlarda da önemli bir oyuncu olma yolundadır. Bu, Türkiye’nin dış politikada daha bağımsız bir pozisyona gelmesini sağlayabilir.
Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşının seyrine göre, barışçıl çözüm ve diplomatik arabuluculuk rolünü sürdürmeye devam edecektir. Türkiye, savaşın küresel etkilerini sınırlamak ve bölgesel güvenliği sağlamak için aktif rol oynamaya devam edecektir. Bu süreçte, Türkiye’nin hedefi, bölgesel ve küresel barışı sağlamak ve küresel ekonomik krizlere karşı çözüm üretmektir. Ayrıca, Türkiye’nin stratejik önemi göz önünde bulundurulduğunda, bölgesel ittifaklar ve uluslararası ilişkilerdeki yerini sağlamlaştırmak amacıyla yeni diplomatik ilişkiler geliştirmesi, Türkiye’nin uzun vadeli dış politika hedefleri için kritik olacaktır.
Tahıl koridoru anlaşması gibi Türkiye’nin arabuluculuk yaptığı anlaşmalar, Türkiye’nin küresel gıda güvenliğine katkısını göstermektedir. Türkiye’nin bu rolü, savaşın küresel ekonomi üzerindeki etkilerini hafifletmek adına önemli bir adım olmuştur. Gelecekte de Türkiye’nin, küresel gıda güvenliği ve diğer ekonomik krizlere karşı çözüm üretme kapasitesini artırarak, uluslararası arenada daha fazla söz sahibi olması beklenmektedir. Türkiye’nin bu alanda daha aktif bir strateji izlemesi, hem ekonomik hem de diplomatik açılardan güçlü bir etki yaratacaktır.
Sonuç
Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşı sırasında denge politikası izleyerek önemli stratejik avantajlar elde etmiştir. Hem Batı ile hem de Rusya ile ilişkilerini dengede tutarak, savaşın küresel etkilerine karşı çözümler üretmeye çalışmış, dünya çapında önemli bir diplomatik aktör haline gelmiştir. Ancak bu denge politikası, bazı riskleri de beraberinde getirmiştir. Gelecekte Türkiye’nin stratejisi, enerji bağımsızlığı, savunma sanayii ve diplomatik ilişkilerde daha bağımsız bir konum almak olacaktır. Türkiye’nin bu dengeyi nasıl yöneteceği, bölgesel ve küresel düzeydeki stratejik başarılarını belirleyecektir.
Kaynakça
Büyükyazıcı, C. (2022). Türkiye’nin Ukrayna-Rusya Müzakerelerindeki Arabuluculuk Rolü. İstanbul Üniversitesi Yayınları.
Demir, H. (2022). Tahıl Koridoru Anlaşması ve Türkiye’nin Küresel Gıda Güvenliği Rolü. Dünya Ekonomi Dergisi.
Gürcan, E. (2022). Türkiye’nin Dış Politikası: Ukrayna-Rusya Savaşı ve Stratejik İkilemler. Ankara: Stratejik Araştırmalar Enstitüsü.
Karakış, F. (2022). Rusya-Ukrayna Savaşı ve Türkiye’nin Jeopolitik Stratejileri. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları.
Süleyman, A. (2022). Türkiye’nin Enerji Bağımsızlığı ve Yeni Stratejiler. Türkiye Ekonomi Dergisi.
Taha, M. (2022). Türkiye-Rusya İlişkileri: Enerji Bağımlılığı ve Stratejik Riskler. Orta Doğu Ekonomik Araştırmalar Merkezi.
Türk, M. (2022). Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Türkiye’nin Karadeniz Politikası. Türk Dış Politika Çalışmaları.
Yılmaz, G. (2022). Türkiye’nin Savunma Sanayi ve İhracat Stratejileri. Savunma Sanayi Dergisi.
Fotoğraf: Anadolu Ajansı