Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Terör Örgütü PKK/YPG ile Arap Aşiretleri Arasında Çıkan Çatışmaların Türk Dış Politikasına Etkisi

Terör Örgütü PKK/YPG ile Arap Aşiretleri Arasında Çıkan Çatışmaların Türk Dış Politikasına Etkisi

Feyza Kübra AĞIRTMIŞ

Üsküdar Üniversitesi, SBE, Yüksek Lisans

Bu çalışmada PKK/YPG gruplarının tarihi paradigma esas alınarak Suriye’deki varlığı ve amaçlarını geçmişten günümüze yaşanan tarihsel kökenlerden başlanıp bugünlerde gündemde yer alan olaylardan yola çıkarak terör örgütü PKK/YPG ile Arap aşiretleri arasında çıkan çatışmaların Türk Dış Politikasına etkisi incelenecektir. Bu çalışmanın ana teması ise Türkiye’nin sınır komşusu Suriye’de PKK/YPG ile Arap aşiretleri arasında çıkan çatışmaların Türkiye’nin güvenliği ve bölgesel çıkarları üzerinde ne gibi bir etki bıraktığını analiz etmeyi amaçlamaktadır.

Suriye’deki PKK/YPG’nin Varlığı

Bir terör örgütü olan PKK, Abdullah Öcalan tarafından 1978 yılında Diyarbakır’da kurulmuştur. 1980 askeri darbesi öncesinde ise örgüt liderleri Suriye’ye geçerek PKK faaliyetlerini sürdürmüştür. PKK terör örgütü Suriye rejimiyle yakın ilişkiler kurmuş ve bu anlamda örgütsel faaliyetlerini güçlendirmiştir.[1] Örgüt militanlarına sığınak sağlamak, silah ve mühimmat vermek gibi aynı zamanda maddi ve lojistik destek sağlamış olup eleman da temin etmiş ve örgütün operasyonel yeteneklerini de geliştirmiştir.

Türkiye ile tarihsel anlamda sorunları olan dış devletler PKK’yı aslında bir fırsat olarak görmüşler ve bu anlamda PKK’ya destek sağlamak yoluyla Türkiye’den tavizler elde etmeye çalışmıştır. Türkiye’nin aslında en önemli problemi içerisinde yer alan bölge ve sınırındaki zayıf ya da çökmekte olan devletler olmuştur. Bu anlamda özellikle dış devlet desteğiyle Türkiye’nin sınır bölgesinde yer alan, ilişkilerinin dostane olmadığı iki ezeli rakipten bahsedebiliriz. Bunlar; “Suriye ve Yunanistan” dır. O halde bunlar tarafından sağlanmıştır diyebiliriz. [2]

PKK, Türkiye’nin Suriye ya da İran ile uzun süreli rekabetinden faydalanmış ve bu ülkelerden destek elde etmiştir. 1984 tarihinde PKK Türkiye’ye karşı terör eylemleri gerçekleştirmiştir. PKK terör örgütünün Suriye’deki varlığı ve faaliyetleri açısından bakıldığında iki taraflı olarak ilki Kürt grupları ve aynı zamanda ikincisi Suriye rejimi arasındaki ilişkilerinin vekalet savaşı gibi bir etkinlik alanı oluşturduğu söylenebilir.  Bu anlamda Suriye rejimi, Türkiye ile Suriye arasındaki sınırda terör örgütü PKK’nın Suriye topraklarını kullanarak Türkiye’ye karşı saldırılar düzenlenmesine imkân tanımıştır. O halde PKK’nın Suriye bölgesindeki varlığı ise Suriye açısından vekalet ilişkisi olarak okunabilir. Ancak Adana Protokolü gereğince; 1998 yılında Türkiye’nin Suriye rejimini savaşla tehdit etmesi üzerine PKK’nın faaliyetleri kısıtlanmış ve yasaklanmıştır. Tabi bu sonrasında tarihi perspektifte Türkiye ile Suriye arasında yapılan anlaşmanın etkisini düşündürücü kılmaktadır. Nitekim 2011 yılında Suriye iç savaşının çıkması PKK’ya yeni bir fırsat alanı sunmuştur. Aslında PKK, Suriye içerisindeki bu kargaşadan faydalanmış ve Demokratik Birlik Partisi yani (PYD) üzerinden Suriye topraklarında önemli bölgeleri hakimiyet altına almıştır. Bu şekilde (PYD) üzerinden aynı zamanda PKK’nın Suriye topraklarında etkinlik alanı oluşturması ve örgütün bu topraklarda faaliyette bulunmasını güçlendirmiştir. Sonuç olarak Suriye’de PKK’nın varlığı, faaliyetleri ve rejimin terörü destekliyor oluşu açıkça Suriye rejimi ile Türkiye arasında bir vekalet savaşının olduğunu göstermektedir.

Suriye’deki PKK/YPG ve Arap Aşiretleri Arasında Yaşanan Çatışmaların Nedenleri

Etnik ve kültürel farklılıklar açısından Marksist/Leninist bir ideolojiye sahip olan PKK/YPG’nin asıl amacı Kürt nüfusunun haklarını savunmak ve bağımsızlık elde etmesidir. İç Savaş döneminde Suriye hükümeti ile iş birliği yapan YPG, aynı zamanda Amerika gibi ve diğer dış güçlerden de destek almıştır. [3] Bu dış güçlerin yerel gruplara destek vermesi yine PKK/YPG ve Arap aşiretlerin çatışmalarını körüklemektedir. Suriye’nin kuzeyinde hakimiyetini genişleten PKK/YPG’nin varlığı etnik gruplar arasında gerilimlere neden olmuştur. [4] Aslında temel olarak bakıldığında olaylar iki farklı (Kürt-Arap) etnik ve siyasi hedeflere sahip olan grupların çatışmaları ile sonuçlanmaktadır. Kontrol ve iktidar açısından PKK’nın bağımsızlık amacına karşı çıkan Arap aşiretleri bulundukları bölgelerin arap nüfusu tarafından yönetilmesi gerektiğini ve bu bölgelerden YPG’nin çıkması gerektiğini söylemişlerdir.

PKK’nın kontrol ettiği ve şu an geçmişte Kürt nüfusun yaşadığı Ayn El Arap dahil olmak üzere Suriyeli bölgede etnik ve mezhepsel anlamda bir temizlik yapıldı. [5] Bununla birlikte insan hakları ihlalleri ve şiddet gibi hususlarda PKK, özellikle asker alma adı altında buradaki Arap aşiretlerin çocuklarını 14, 15 yaşındaki çocukları kız-erkek fark etmeksizin örgüt içerisine zorla almaktadır. Suriye’nin kuzeyine baktığımızda ise bunu çok kuvvetli bir şekilde yaptığını görebilmekteyiz. İşte haraç topluyorlar, bu coğrafyalardaki bütün gelire el koyuyorlar… Aslında bölgede kontrolü sağladığı andan itibaren PKK bunu yapıyor.

Yalnızca bunları yapmakla kalmayan PKK, aynı zamanda bu aşiretlere yönelik hakaretler, aşağılamalar, adam öldürmeler, adam kaçırmalar şeklinde olaylar da gerçekleştirmiştir. Aslında bu Arap aşiretlerinin PKK ile çatışmalarının en temel sebebi ise PKK’nın yaptığı eziyete karşı bir tepki gösterme niteliğindedir.

Özellikle Suriye’nin sağ tarafında bulunan sınırdaki etnik yapının PKK’nın çok aleyhinde olduğunu söylemek kaçınılmaz olacaktır. Suriye’nin kuzeyi tarım arazileri ve su kaynakları açısından zengin bir bölgedir. Bu bölgelerin kontrolü oldukça stratejik bir önem taşımaktadır. Aynı zamanda bu kaynaklara sahip olmak bu grupların ekonomik ve siyasi gücü elinde bulundurmalarını da sağlamaktadır.

PKK/YPG, Irak sınırının olduğu kaçakçılık ve bölgedeki petrol yatakları gibi diğer kaynaklardan hak alıyorlardı. Şu anda ise PKK bunları aslında Amerika ile beraber hiç kimseye vermiyor. İşte şimdi bütün kapılardan aslında gümrük vergisi adı altında veya da başka adlar altında PKK, gelire el koymaktadır.

Bu günlerde oluşturulan haberlerde “Arap Aşiretlerin PKK/YPG’nin Suriye’den Temizlenmesi/ bölgenin PKK/YPG’den kurtarılması” şeklinde başlıklar atılmaktadır. Tabi bu durum ilk bakışta yerel halkın terör örgütlerini kontrol altına alması ve halkın güvenliğinin artması konusunda olumlu olarak görülse de bu konuda yapılacak adımların en azından şimdilik çok erken olduğunu söyleyebiliriz.

Aslında buradaki temel olayın PKK’nın Arap aşiretleri tarafından bölgeden temizlenmesi/ kurtarılması ya da çıkartılması söylemi yerine tarihi perspektif esas alınarak bunu gelir paylaşımı konusunda yaşanan çatışmalarla örtüştürmek daha doğru olacaktır.

Sonuç

Öncelikle günümüzde hala varlığını koruyan Suriye’nin yani Suriye rejiminin İç Savaş döneminde vekalet savaşı adı altında Türkiye’ye karşı PKK/YPG’yi desteklemesi ve aynı zamanda bu duruma dış güçlerin desteği olması (ABD) gibi olayların olumsuz anlamda Türk dış politikasına etkisi oldukça fazladır. İkincisi bölgede PKK ve Arap aşiretleri arasında yaşanan Kürt-Arap etnik ayrılık olması. Bu olayların Türk dış politikasına etkileri şu şekilde olabilmektedir; Türkiye’nin sınır bölgelerinde terör saldırıları gibi konularda. Ya da Suriye’nin kuzeyinde bulunan devlet ve özerklik amacı güden PKK’nın Türkiye sınırında terör üssü kurması yine bu anlamda Türkiye’yi endişelendirmektedir. Veya bu olaylardan dolayı bölgedeki sivillerin bölgeyi terk etmesine ve bu anlamda Türkiye açısından bu olaylar bir mülteci krizine de dönüşebilir. Bölgesel dinamikler açısından baktığımızda Türkiye, PKK/YPG’nin sınırlarda güçlenmesini istemezken bu anlamda PKK ile çatışan Arap aşiretleri destekleme ve bu aşiretlerle iş birliği içerisinde olma yoluna gidebilir.

Kaynakça

[1] Sarı, B. (2022). Bölücü Terör Örgütü PKK’nın Suriye Kolu: PYD/YPG C.D. İpek içinde, Suriye Krizi: Bölgesel Dinamikler ve Küresel Yansımalar (s. 85-87). Siyasi, Sosyal, Stratejik Araştırmaları Vakfı

[2] US Department of State, “Foreign Terrorist Organizations”, (2017).

[3] Belgin San Akca, “Supporting Non-State Armed Groups (NAGs): A Resort to Illegality? Journal of Strategic Studies, Cilt: 4, Sayı: 32, (2009), 589-613; Zeev Maoz ve Belgin San Akca, “Rivalry and State Support for Non-state Armed Groups (NAGs)” , International Studies Quarterly, Cilt: 4, Sayı: 56, (2012), s. 720-734.

[4] Murat Somer, Milada Dönüş: Ulus devletten Devlet-Ulusa Türk ve Kürt Meselesinin Üç İkilemi, (Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul: 2014).

[5] Yalçın, H. B. (2020). Terörle Mücadeleye Stratejik Yaklaşım F. Altun ve H. B. Yalçın içinde, Terörün Kökenleri ve Terörle Mücadele Stratejisi (s. 26-30). Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün