Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Bölgesel Gerilimler Kıskacında Türkiye: Jeopolitik Krizler ve Küresel Etkiler

Bölgesel Gerilimler Kıskacında Türkiye: Jeopolitik Krizler ve Küresel Etkiler

İlyas Er

Tarih, Doktorant

Türkiye’nin yakın çevre bölgesel gelişmeleri birbiri ile iç içe geçmiş, birden fazla aktörlü pek çok konuyu kapsamaktadır. Doğası gereği, devam etmekte olan bu gelişmeleri analiz ederek bulgulara ulaşmak oldukça zordur. Suriye İç Savaşı, İsrail- Filistin Savaşı, Orta Doğu’daki terör örgütleri ve faaliyetleri, Kırım’ın işgali, Ukrayna-Rusya Federasyonu Savaşı, Karabağ Savaşı, Orta Doğu su krizi, nüfus hareketlilikleri/sığınmacı sorunu, enerji yolları güzergâhları, Mavi Vatan başta olmak üzere burada ifade edilemeyen pek çok başlık bulunmaktadır. Buna karşın, istihbarat ve tarih disiplinlerinden faydalanılarak hazırlanan bu çalışma, sıralanan başlıkların detaylarına inmeksizin, öncelikli olarak değerlendirilmesi gereken konuları ele alarak söz konusu gelişmeleri incelemeyi ve bulgulara ulaşmayı amaçlamaktadır.

İsrail’in ‘vadedilmiş topraklar’ ülküsü, [1] bu devletin en önemli grand stratejisini oluşturmaktadır. Grand strateji, ulusların ve ulus devletlerin tarihî hedeflerini ifade eden bir kavramdır. Rusya’nın grand stratejisi ‘sıcak denizlere inme’ iken, Türklerin grand stratejisi ‘kızıl elma’ olarak bilinmektedir. ‘Vadedilmiş topraklar’; Irak, Ürdün, Mısır ve Türkiye’yi, coğrafî olarak Dicle-Fırat ve Nil Havzası’nı kapsamaktadır. İsrail’de bulunan Vadedilmiş Topraklar Bakanlığı’nın görevi de Filistin başta olmak üzere adı geçen bölgelere hâkim olmaktır. Ulus devletler bu amaçları gerçekleştirmek için çeşitli araç ve gereçler kullanır, bunlardan biri de ‘Kitle İmha Silahları’dır. KİS, sadece nükleer başlık taşıyan füze ve roketlerden ibaret olmayıp göçü de içermektedir. Zorunlu göç, tarihin pek çok döneminde küresel güçler tarafından devletleri parçalamak, ulusları yok etmek için kullanılmıştır. Türk tarihinde zorunlu göçün en acı örnekleri Kırım Türkleri ve Balkan Türklerinin anavatanlarından kitleler hâlinde ve insanlık onuruna yakışmayacak şekilde terk etmeye zorlanmalarında görülmektedir. Can, mal ve ırz güvenliğinin yok edildiği coğrafyalardaki uluslar yurtlarını terk etmek durumunda kalırlar. Filistinliler de yıllardır zorunlu göç uygulamalarına maruz bırakılan bir ulustur. ABD, İsrail, Rusya Federasyonu ve İran, Filistinlilerin yurtlarını terk etmeleri sağlanmak istenmektedir. Aynı zamanda ulus bütünlüğü hedef alınan bir diğer devlet de Türkiye’dir. Ottowa Antlaşması ile güneydoğu ve doğuda bulunan kara mayınları İsrail şirketleri tarafından temizlenen Türkiye’nin; Suriye, Irak, Afganistan ve Pakistan’dan milyonlarca sığınmacı barındırması ulusal bir tehdit oluşturmaktadır.

Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihindeki operasyonundan yaklaşık iki ay önce İsrail üst düzey yetkilileri tarafından “Filistin’i hızlı ve akıllıca egemenliğimize almalıyız.” açıklamaları yapıldı. [2] Söz konusu bu ve benzer açıklamalar, Filistin tarafından herhangi bir eylem veya operasyon olmasa da İsrail’in konuya grand stratejisi bağlamında yaklaştığını göstermektedir.

İsrail tarafından Irak’ta oluşturulmak istenen ‘Barzanistan’, Yahudi akrabalık bağlarına dayanan ve ABD ile İran tarafından desteklenen bir yapıdır. [3] 7 Ekim operasyonunun yapılmasında en önemli etkenlerden biri, Hamas tarafından İsrail’in ciddi bir harekâta hazırlık yaptığı istihbaratının elde edilmesidir. Kısaca ifade etmek gerekirse; 7 Ekim operasyonunu Hamas yapmasaydı, aynı tarih İsrail tarafından büyük bir katliamla sonuçlanabilecek bir gün olarak hafızalarda yer edinecekti. Hamas tarafından elde edilen istihbaratın niteliği oldukça önemli olup, Mescid-i Aksa’nın İsrail tarafından vurulacağı değerlendirmesini yaptıktan sonra harekete geçildiği anlaşılmaktadır.

1979 yılında İran’da yaşanan ‘devrim’ sonrası başa geçen Humeyni, ilk konuşmasını yaptığı Paris’te, “Siyonist İsrail’i haritadan sileceğiz.” ifadelerini kullanmıştır. Bu açıklama sonrası İsrail, nükleer silahlar başta olmak üzere silahlanma için meşru bir sebep elde etmiştir. [4]  İsrail’e silahlanma meşruiyeti kazandıran Humeyni ise kısa bir süre sonra, 22 Eylül 1980 tarihinde Irak’a saldırmış, 8 yıl süren savaş sonunda Irak parçalanmıştır. [5] İran’ın bu savaş boyunca kullandığı silah ve mühimmatların pek çoğu ABD ve İsrail’e aittir.

2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı sonucunda parçalanan bir Suriye ortaya çıkmıştır. Suriye’yi bölen aktörler arasında ABD, İsrail, Rusya Federasyonu ve İran bulunmaktadır. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana bir tutum sergilemek istese de gelişmeler sonucunda bu iç savaşın bir tarafı olmuştur. Terör örgütü PKK/YPG tarafından Suriye’nin doğusunda “Rojava Özerk Yönetimi” oluşturulmak istenmekte ve bu isteğin en önemli destekçilerini de ABD, Rusya Federasyonu ve İran oluşturmaktadır. [6] Rojava, Kürtçede ‘batı’ anlamına geldiğine göre batısı olan bu sözde yönetimin diğer yönlerinin de olduğu ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı, Pençe Operasyonları ile bu oluşturulmak istenen sözde ‘yönetime’ en ağır şekilde mukavemet etmiştir. [7] Adı geçen askerî harekâtlar sonucu Türkiye’nin güneydoğu sınırlarında oluşturulmak istenen terör yapısı bertaraf edilmiştir. Buna ek olarak, PKK/YPG’nin en önemli hedeflerinden biri olan Hatay ilini ele geçirip ‘denize açılma’ stratejisi de çökertilmiştir.

Barzani ise 2017’de Türkmen yurdu Kerkük’ü işgale kalkışmış, [8] Peşmerge’nin bağımsızlık talepleri artmıştır. Söz konusu durum, Türkiye’nin girişimleri sonucu dengelenebilmiştir. Oslo Görüşmeleri ve ‘Çözüm Süreci’ dönemi de özerk yönetimin ifade edildiği ayrı başlıkları oluşturmaktadır. Türkiye’nin, terör örgütüne karşı en önemli bariyeri Suriye’deki askerî varlığıdır. Araştırmacılar sadece Türkiye’de iç siyaset tartışmalarına odaklanarak çıkarımlara varmamalıdır.

Gazze’de yaşanan her gelişmenin sonuçları doğrudan Türkiye’yi ilgilendirmektedir. Bu konu sadece ‘Filistin Davası’ ile ilgili değildir. 7 Ekim operasyonundan önce PKK/YPG, Deyrizor’u ele geçirmek için harekete geçmiştir. PKK/YPG’nin güneye yönelik bu hareketlenmesi ve hedefleri doğrultusunda Arap aşiretleri ile iş birliği yapması, İsrail’e yakınlaşmayı hedeflemektedir. Terör örgütlerini hizmet ettikleri küresel aktörler yönlendirdiğine göre bu konuda talimatları hangi aktörden aldıkları akıllarda soru işareti yaratmaktadır.

7 Ekim operasyonuna giden süreçte; 1 Ekim 2023 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılında TBMM’nin açılış oturumu yapılacağı günde, İçişleri Bakanlığı önünde PKK/YPG tarafından terör saldırısı gerçekleştirildi. [9] 5 Ekim 2023’te ABD’ye ait bir F-16 tarafından Türk SİHA’sı düşürüldü. [10] 7 Ekim 2023’te ABD harp gemileri Gambot stratejisine uygun olarak TCG Abdülhamithan’nın göz mesafesine durmuş, sözde Sevilla haritasına dayanan Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapseden hatta gönderme yapmıştır. [11] 29 Ekim 2023’te sözde Rojava Özerk Yönetimi, ‘Büyük Kürdistan Haritası’ yayınlamıştır. Bahsi geçen sözde haritada başkent olarak Diyarbakır gösterilmektedir. [12] İlerleyen aylarda Türkiye’de yapılan yerel seçimlerde terör örgütünün siyasal uzantısı olan DEM Parti, Diyarbakır’da seçimleri kazanmıştır. [13] Terör örgütlerinin siyasallaşması oldukça tehlikelidir. Öte yandan farklı bir bakış açısı dikkate alındığında; terör örgütünün özerkleşmesi, beraberinde yerleşikliği de getirmektedir. Bu yerleşiklik, Türkiye tarafından örgütün yok edilmesini oldukça kolaylaştıracak bir etken olarak değerlendirilebilir. Yine de terör örgütüne meşruiyet kazandıracak herhangi bir faaliyete karşı oldukça dikkatli olunmalıdır.

Türkiye, Suriye’de uzun yıllar Rusya Federasyonu yüzünden terör örgütüne herhangi bir hava harekâtı yapamamıştır. Rusya Federasyonu, Suriye rejimi ile Şubat 2022’de Tel Aviv’de yapılan antlaşmaya dayanarak, Türkiye’ye açmadığı Suriye hava sahasını ABD ve İsrail’e açmıştır ve bu devletlerin hava kuvvetlerine hiçbir kısıtlama getirmemiştir. [14] Ayrıca gözden kaçmaması gereken bir diğer olay ise İsrail’in talebi üzerine Golan Tepeleri’ne Rusya Federasyonu bayrağının çekilmesidir. [15]

Diğer taraftan bölgede ticaret yolları üzerinden bir hâkimiyet mücadelesi olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye’nin ‘Kalkınma Yolu Projesi’ [16] ve İsrail’in ‘Hindistan-Avrupa Koridoru’ [17] projesi için Suriye ve Irak’ta küresel aktörler hegemonya sağlamak istemektedirler. Türkiye’nin askerî harekâtları, 2. Dağlık Karabağ Savaşı ve Nahçıvan Koridoru’nun gerçekleştirilmesi için verilen çaba, bölgedeki çıkarlarını koruma amaçlıdır. İsrail’in projesinin Gazze limanından geçtiği dikkate alınırsa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de bu projenin doğal paydaşı konumunda değerlendirilebilir. ‘Mavi Vatan’ kavramı bağlamında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Türkiye’nin deniz hâkimiyetine dair küresel aktörlerin faaliyetleri bu bağlamda daha fazla anlam kazanmaktadır. Türkiye ve Libya’nın kıta sahanlığı antlaşmasının önemi de yine bu bağlamda daha açık hâle gelmektedir. Türk dünyası için Kırım’a giden yol Şam’dan geçtiğine göre, 8 Aralık sonrası Suriye’nin geçici hükûmeti ve Ukrayna arasında olacak iş birliği oldukça önem arz etmektedir. [18] 7 Ekim operasyonunun, 8 Aralık Halep Operasyonu’nu tetiklediğini söylemek mümkündür. Halep Operasyonu, 2018 yılından bu yana tasarlanan geniş çaplı bir organizasyondur. Söz konusu operasyon, Suriye ve Suriye’nin dışında olan Suriye vatandaşlarının büyük çoğunluğunun desteğini almış görünmektedir. Bu sebepten dolayı ‘tabansız devrim’ iddialarının söz konusu olmadığı açıktır. Operasyonun başarı ile gerçekleştirilmesini sağlayan unsurlardan biri de Ukrayna-Rusya Savaşı bağlamında, Rusya Federasyonu’nun Suriye’deki hava güçlerini Ukrayna’ya taşıması olmuştur. [19] 8 Aralık’tan tam bir gün önce operasyon birliklerinin Halep’te olduklarını iddia eden kaynaklar da bulunmaktadır. Suriye’deki halk hareketi, rejimin yıkılmasını oldukça kolaylaştırmıştır. Başarıya ulaşan 8 Aralık Operasyonu’nda sivil unsurlara hiçbir zarar verilmemiş, can ve mal emniyetlerinin sağlandığı görülmüştür.

Suriye Geçici Hükûmeti’nin Türkiye ile var olan ve geliştirilmesi, tüm bölgeye barış getirmesi muhtemel olan iş birliklerinin her alanda yapılması ve sürdürülebilmesi oldukça önemli gözükmektedir. Nasıl ki 8 Aralık Operasyonu’na kadar Türkiye’nin Suriye’deki askerî varlığı hayati öneme sahipse, bundan sonra da yeni yönetimle yapılacak askerî iş birlikleri en az o kadar önemlidir. Suriye Geçici Hükûmeti’nin diğer aktörler ile olan ilişkisini Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda yürütmesi her iki devlet için de kazanç anlamına gelmektedir. Lider profilleri ve öykülerinin çıkarılıp analiz edilmesi, Orta Doğu bölgesinde oldukça kayda değer bir öngörüye sahip olmayı kolaylaştırmaktadır. Olayların salt bir neden-sonuç, etki-tepki düzleminde ilerleyeceği referans alınmamalıdır. Teknik anlamda elde edilen istihbarat verilerinin çokluğu araştırmacıları belirli bir yargıya yönlendirebilir, ancak nesnellik temelinde kaçınılması gereken başlıca hata doğrusal düşünmektir.

Kaynakça

[1] Stephen M. Miller, “Israel is a tiny part of the Promised Land”, https://stephenmillerbooks.com/israel-tiny-part-promised-land/

[2] CNN World, “Netanyahu again rejects Palestinian sovereignty amid fresh US push for two-state solution”, https://edition.cnn.com/2024/01/21/middleeast/netanyahu-palestinian-sovereignty-two-state-solution-intl/index.html

[3] Amatzia Baram, Achim Rohde, and Ronen Zeidel, Iraq Between Occupations Perspectives from 1920 to the Present, Palgrave Macmıllan, 2010.

[4] Center for Arms Control and Non-Proliferation, “Israel”, https://armscontrolcenter.org/countries/israel/

[5] Yücealtay, Ceren. “İran-Irak Savaşı ve Türkiye Üzerine Etkileri”. Bellek Uluslararası Tarih ve Kültür Araştırmaları Dergisi 4, sy. 1 (Haziran 2022): 21-34. https://doi.org/10.52735/bellek.1129480.

[6] Can Cemgil and Clemens Hoffmann, “The ‘Rojava Revolution’ in Syrian Kurdistan: A Model of Development for the Middle East?”, https://bulletin.ids.ac.uk/index.php/idsbo/article/view/2730/HTML

[7] Millî Savunma Bakanlığı, https://www.msb.gov.tr

[8] Can Acun, “PKK Suriye’den Sonra Irak’ta da Güçleniyor”, https://www.setav.org/haber/pkk-suriyeden-sonra-irakta-da-gucleniyor

[9] BBC News Türkçe, “TBMM yeni yasama yılına bombalı saldırı gölgesinde başladı, Erdoğan konuşmasında ‘yeni anayasa’ vurgusu yaptı”, https://www.bbc.com/turkce/articles/cjk70dlmkxgo

[10] BBC News Türkçe, “ABD, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’ye ait SİHA’yı düşürdüğünü; Türkiye Dışişleri Bakanlığı bir SİHA’nın ‘kaybedildiğini’ açıkladı”, https://www.bbc.com/turkce/articles/c98dw12331vo

[11] Mikro-Makro, “Emekli Tümamiral Cihat Yaycı’dan Doğu Akdeniz’deki Abdülhamid Han Sondaj Gemisi İddiası”, https://mikro-makro.net/emekli-tumamiral-cihat-yaycidan-dogu-akdenizdeki-abdulhamid-han-sondaj-gemisi-iddiasi

[12] Harita için bakınız: https://www.reddit.com/r/kurdistan/comments/fqtmqj/greater_kurdistan_map_by_google_maps_with_its/?rdt=49311

[13] Sözcü, “Diyarbakır Seçim Sonuçları”, https://secim.sozcu.com.tr/secim2024mart31/diyarbakir-secim-sonuclari

[14] INSS, “Despite Efforts to Remain in Syria, Russia Is Losing Its Status as an Important Security Actor in the Middle East”, https://www.inss.org.il/publication/syria-russia/

[15] La Repubblica, “The Russian Flag on Golan Hights”, https://www.repubblica.it/editoriali/2024/05/04/news/the_russian_flag_on_golan_hights-422824074/

[16] TRT Haber, “Türkiye’den Basra Körfezi’ne: Kalkınma Yolu Projesi”, https://www.trthaber.com/haber/dunya/turkiyeden-basra-korfezine-kalkinma-yolu-projesi-760157.html

[17] Europen Councıl on Foreign Relations, “The infinite connection: How to make the India-Middle East-Europe economic corridor happen”, https://ecfr.eu/publication/the-infinite-connection-how-to-make-the-india-middle-east-europe-economic-corridor-happen/

[18] Aljazeera, “Syria and Ukraine seek ‘strategic partnerships’ as senior officials meet”, https://www.aljazeera.com/news/2024/12/30/syria-and-ukraine-seek-strategic-partnerships-as-senior-officials-meet

[19] The Kyiv Independent, “Russia plans to redeploy some arms, equipment from Syria to Libya, Ukraine’s intel claims”, https://kyivindependent.com/russia-planning-to-redeploy-some-weapons-military-material-from-syria-to-libya-ukraines-intel-claims/

Fotoğraf: SETA

Not: Bu makale, Dış Bakış dergisinin Şubat 2025 sayısında yayınlanmıştır.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün