İclal Sarıtaş
TUDPAM Araştırmacısı
Rusya-Ukrayna Savaşı ile son yıllarda Avrupa kıtasında yaşanan gelişmeler ve yapılan açıklamalar gündemde sıcaklığını korumaya devam ediyor. Bunun temel nedenlerinden biri de Baltık ülkelerinin yönlerini NATO’ya çevirmesi ve son zamanlarda yaşanan çekişmelerin ağırlıklı olarak Karadeniz’in doğu ve batı yakasında gerçekleşmesindendir. Batı yanlısı bir hükûmete sahip olan Moldova ise Rusya ve Rus azınlıklar tarafından çevrelenmiş durumda. Moldova dışında belirsizliklerin yüksek olduğu bir diğer önemli bölge ise Kafkasya.
Karadeniz’in doğu kıyılarında, başta Gürcistan olmak üzere Güney Kafkasya’da bölgesel güvenlik ve politik gelişmeler meydana gelmeye başladı. Takvimler 2018 yılını gösterirken Ermenistan’da, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Batı politikalarını benimseyen Nikol Paşinyan iktidara geldi. Batı tipi bir devlet yapısını hedefleyen Ermenistan ile Rusya ilişkileri, özellikle Ermenistan’ın II. Karabağ Savaşı’nda almış olduğu yenilginin ardından daha çok kırılmaya başladı. Rusya ile bağlarını koparmak isteyen Paşinyan, Batı tarzı yasalara yönelmeyi hedefledi. Rusya’nın Ermenistan sınırlarında yer alan uzantılarının bu yönelim karşısında nasıl bir hamle gösterecekleri ise henüz bilinmiyor. Çünkü Rusya hâlihazırda Ukrayna Savaşı ile uğraşmakta.
Paşinyan, halkının desteğine sahip lakin öte yandan Erivan Hükûmetine karşı muhaliflerin sesi her geçen gün artıyor. Bunun yanında ülke, Rusya’nın askerî üssünü de bünyesinde barındırıyor. Ermenistan’ın NATO ile Avrupa Birliği’ne (AB) katılma ve Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin Ermenistan yoluyla Kafkasya’ya sıçrama ihtimali, bölge güvenliği ve bütünlüğü açısından Türkiye ve Azerbaycan’ı da yakından ilgilendiriyor.
Diğer taraftan komşu ülke olan Gürcistan’da hükûmet ile muhalefet arasında yaşanan gerilim sonucunda halk sokaklarda eylemlerini sürdürüyor. Bilindiği üzere 2008 yılında Gürcistan, Rus işgaline uğramıştı. Gürcistan’ın belli bölgeleri, Abhazya ve Güney Osetya gibi yerler Rus askerî gücünün desteğiyle Tiflis’in yönetiminden fiilen çıkmıştı. Gürcistan’a göre ülke toprakları bu alanları kapsıyor olsa da fiilen bu bölgeler artık Gürcistan’ın denetiminde değil. Öte yandan 2008’deki askerî yenilgiden belli sonuçlara varmış olan şu anki Gürcistan yönetimi, Avrupa Birliği’ne adaylık başvurusunda bulundu ve başvurusu kabul edildi. Ayrıca NATO ile de adaylık görüşmeleri devam ediyor.
Gürcistan bir taraftan Avrupa Birliği’ne üye olmak isterken diğer taraftan da Rusya’ya karşı mesafe koymaktan kaçınıyor. Bu durumda Gürcistan’ın Rusya ile Batı arasında denge politikasına gittiğini söyleyebiliriz. Bunun yanında Gürcistan, Ermenistan’da veya Ukrayna’da gözlemlediğimiz tarzda bir hükûmet değişikliğine ya da rejim değişikliğine gidilmesin diye de bazı önlemler almaya çalışıyor.
Gürcistan’da protestolar nedeniyle tansiyon yükseliyor. Bunun nedeni, 2013 yılından bu yana iktidarda olan Gürcü Rüyası Partisi tarafından kabul edilen ve ifade özgürlüğünü kısıtlayacağı ve sivil toplum kuruluşlarına kısıtlamalar getireceği düşünülen “Yabancı Etkinin Şeffaflığı” yasasına karşı yapılan kitlesel protestolar. Yasa, fonlarının yüzde 20’sinden fazlasını yurtdışından alan medya ve sivil toplum kuruluşlarını “Yabancı Ajan” olarak tanımlıyor. Muhalifler, hükûmetin bu yasayı muhalif medya ve STK faaliyetlerini bastırmak için kullanabileceğini söylüyor. Avrupa Birliği de yasaya karşı çıkıyor. Protestocuların ve yasayı eleştirenlerin AB ve Batı yanlısı oldukları biliniyor. Protestolar sırasında Avrupa Birliği bayrakları da dalgalandırılıyor. Daha Batı yanlısı olan Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zurabishvili yasayı onaylamayacağını açıkladı. Ancak iktidar partisi parlamentoda güçlü bir konuma sahip konumda.
Gürcistan Hükûmetinin, ABD ve Avrupa ülkelerinin olası bir müdahalesinden çekindiğini ve bu yasayla bir nevi baskın taraf olmak istediğini söyleyebiliriz. Tasarı bir güvenlik tasarısı gibi dursa da fiiliyatta bu tasarıyla muhalefetin öne çıkmasını engellemek istediği yorumunda bulunabiliriz. Zira hükûmet, bu yasayı kullanarak olası dernekleşmeleri ve bu derneklerin dışarıdan destek ve yardım almalarını engelleyebilir. Yasa tasarısı onaylandı ve mecliste 83’e karşı 23 oyla kabul edilmesinin ardından Tiflis ve Batum’da yaşanan protestoları da beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanının yasayı veto edebilmesi için mecliste belli bir oy aralığı içerisinden geçmesi gerekmekte. Oy aralığından fazla bir oyla tasarı geçer ve Cumhurbaşkanının kararına sunulursa Cumhurbaşkanının bunu veto etme yetkisi bulunmuyor. Bu durumda da tasarının imzalanıp yasa haline getirilmesi gerekiyor.
Gürcistan’da yaşanan gelişmeler neticesinde Avrupa Birliği’nden ise bir açıklama geldi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Gürcü halkı, ülkeleri için Avrupalı bir gelecek istiyor. Gürcistan bir yol ayrımında. Avrupa yolunda ilerlemeye devam etmelidir.” dedi. Bununla beraber dikkat çeken bir başka açıklama da ABD’den geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, “Gürcistan Hükûmetinin açıklamaları ve eylemleri, AB ve NATO üyeliğinin temelini oluşturan demokratik değerlerle bağdaşmıyor ve Gürcistan’ın Avrupa-Atlantik entegrasyon yolunu riske atıyor.” dedi. Yine Miller, ABD’nin 32 yıldır Gürcistan ekonomisine yardım sağladığını ama buna karşılık Tiflis’in yanlış tanımladığı bu iş birliğini bozduğunu savundu. Bununla beraber tartışmalı yasa için iktidarın Rusya’dan ilham aldığını söyledi. Gürcistan’da Rusya anlayışı ile Batı anlayışının çarpıştığını ve Gürcistan Hükûmetinin Batı ile Rusya arasında denge politikasını sürdürmekte zorlanmaya başladığını söyleyebiliriz. Gürcistan’ın yasayı milletvekillerinin çoğunluğuyla meclisten geçirmesi ve Cumhurbaşkanının da yasayı veto etmesine mâni olması durumunda ABD ve Avrupa Birliği’ni rahatsız edecek bir yasa tasarısı yasalaşmış olacaktır. Akabinde Gürcistan ile Batı ilişkilerinin gerilim altına gireceğini söyleyebiliriz. Bundan sonra Rusya’nın hamlesinin ne olacağı ilerleyen gelişmelerde ortaya çıkacaktır. Özetle, Avrupa’da Ukrayna Savaşı’nın bütün bir kıtayı ikiye bölmüş durumda olduğunu lakin Moldova, Gürcistan ve Ermenistan gibi devletlerin kesin bir tarafta bulunamamalarının sonucunda Ukrayna’da başlayan gerilimin Kafkasya’ya sıçrayacak olma ihtimali Güney Kafkasya bölgesinde barış ve istikrarı etkileyecektir.