Blog Yazılarımız

TUDPAM | Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi > Analizler > Türkiye-ABD İlişkilerinde S-400 Meselesi ve Son Gelişmeler

Türkiye-ABD İlişkilerinde S-400 Meselesi ve Son Gelişmeler

Mustafa Metin Kaşlılar

TUDPAM Başkan Yardımcısı

Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ilişkileri özellikle son dönemde sürekli gerginlik içerisinde devam eden bir yapıya sahip. Fakat bu durum, Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik önemini bilen ABD açısından farklı yorumlanmaktadır. Özellikle S-400 meselesi, Rusya ile ilişkiler gibi konular geniş çerçevede takip edilmektedir.

Öncelikle Türkiye-ABD ilişkilerinin kırılma sebepleri arasında yer alan S-400 olayına bakacak olursak; bu konu, tarihsel gelişiminde 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı sonrasında Türkiye’de sivil yerleşim yerlerinin Şam rejimi tarafından hedef alınmasının ardından Türkiye’nin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nden (NATO) hava savunma takviyesi talep etmesine kadar uzatılabilir. 2013 yılında beş farklı ülke geçici olarak Türkiye’ye Patriot ve SAMP-T füzesi gönderdi ve talebi karşıladı; ancak Suriye’nin kuzeyinde artan terör hareketleri sonrasında Türkiye’nin bölgede askerî operasyonlar yapmaya başlaması ile birlikte -İspanya dışında- birçok ülke sistemlerini geri çekmeye başlamıştır. Türkiye, bir yandan NATO’ya açık çağrıda bulunarak hava savunma takviyesi isteğini devam ettirmiş, bir yandan da kendi sistemini bulma amacıyla ihaleye gitmiştir. İhale şartları, ortak üretim ve teknoloji transferiydi. Bu da uzun vadede Türkiye’nin kendi sistemlerini kendisinin üretmesini sağlayacak formül olacaktı. 2013 yılının sonunda ilk ihale sonuçlandı ve 3,4 milyar dolar ile Çinli bir firma kazandı. Çin’in CPMIEC şirketinin geliştirdiği FD-2000 savunma sistemlerinin Türkiye’nin beklentilerini karşıladığı açıklandı; ancak şirketin ABD yaptırım listesinde olması ve NATO’dan gelen itirazlar sonucunda geri adım atıldı. Aynı ihalede ABD yapımı Patriot sistemleri hem aşırı pahalı olması nedeniyle hem de teknoloji transferine yanaşmamasıyla ihaleyi kaybetmişti. Türkiye, ihalede ikinci sıradaki İtalyan-Fransız ortak yapımı SAMP-T için de görüşmelere başladı; fakat Türkiye’nin bu dönemde acil olarak hava savunma takviyesine ihtiyacı söz konusuydu.

2015 yılında Suriye’de Türkiye ile Rusya sürekli karşı karşıya gelmeye başlamış ve ardından sınır ihlali yapan Rus jetleri Türkiye tarafından düşürülmüştü. Bu durum, hem Suriye içerisinde hem de iki ülke arasında birçok açıdan gerilimlere sebebiyet vermişti. Bir sene sonrasında ise Rusya ve Türkiye arasında bir yumuşama dönemi yaşanmış, iki ülkenin liderleri arasında görüşme sağlanmış ve Suriye konusunda iş birliği doğmaya başlamıştır. Tam da bu dönemde Rusya ile Türkiye arasında biri opsiyonlu iki adet S-400 sisteminin satın alınması konusunda bir sözleşme imzalandığını açıklandı. Toplam maliyeti 2,5 milyar dolar olan S-400 için peşinatın Rus yönetimine transfer edildiği, bu iş birliğinin daha da gelişerek S-500’lerin ortak üretilebileceği duyuruldu.

ABD ve NATO bu sürecin müttefiklik ruhuna uymadığını dile getirmiş, S-400 sistemlerinin hiçbir şekilde NATO’nun mevcut savunma ve radar sistemlerine entegre edilemeyeceğini belirtmiş ve Türkiye’yi bir cezalandırma sistemi olarak proje ortağı olduğu F-35 yeni nesil savaş uçaklarının üretim sürecinden çıkarmıştır. Gerekçe olarak Türkiye’nin elinde bulunan S-400 sisteminin F-35’ler ile aynı ortamda kullanılması durumunda F-35’lere ait hassas bilgilerin Rusya tarafından çalınabilme ihtimali gösterilmiştir. Projeyi yürüten ABD’li savunma şirketi Lockheed Martin, Türkiye’de üretilen parçaların Mart 2020’den itibaren ABD’de üretileceğini açıklamıştır. Türkiye, uçakların kokpit göstergelerinden iniş takımlarına kadar yüzlerce parçayı üretiyordu. Aynı zamanda filosuna katmak üzere yaklaşık 100 kadar uçak sipariş etmişti. Türkiye’ye teslim edilmesi planlanan iki adet F-35 uçağı da ABD’de tutuldu. Türk pilotların F-35’leri kullanmak için aldığı eğitimler de aynı yılın temmuz sonunda bitirildi.

Washington ayrıca “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” (CAATSA) kapsamında Türkiye’ye yaptırım uygulama kararı aldı. Aslında bu yasa, ABD’nin çıkarlarına tehdit oluşturan ülkelere yönelik bir yaptırım uygulanmasını öngeren bir yasa olarak müttefiklik ruhuna hiç uygun değildi. CAATSA yaptırımları, Türkiye’nin savunma sanayisi üzerindeki olası etkileri nedeniyle önemli bir mesele hâline geldi. Özellikle ABD’nin Türkiye’yi F-35 savaş uçağı programından çıkarması, Türkiye’nin savunma kabiliyetlerini ve savunma sanayisini doğrudan etkilemiştir. İlave olarak Türkiye’nin savunma sanayisinde ABD yapımı parça ve sistemlere erişimin kısıtlanması, Türkiye’nin savunma sanayi alanındaki bağımsızlaşma sürecini de hızlandırmıştır.

Son dönemde ise Türkiye ile ABD arasında S-400 konusu için “yaratıcı formül” konusu aranmaktadır. Türkiye ABD’nin yaptırımları kaldırması ve F-35 programına dönme konusunda oldukça istekli görünmektedir; zira bu program NATO içerisinde de oldukça önemlidir, fakat bu konuda bir uzlaşma sağlanmış değildir. Türkiye, S-400 sistemini devre dışı bırakma veya başka bir ülkeye satma noktasında tartışmalar yapılmaktadır.

S-400’leri satma seçeneği açısından bakarsak; Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemlerini başka bir ülkeye satması teknik olarak mümkün, fakat aynı zamanda oldukça karmaşık bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye, S-400 sistemini Rusya’dan satın aldığı için satışı gerçekleştirmek adına Rusya’dan onay almak zorunda kalacaktır. Bu yüzden satış işlemleri konusu Rusya tarafından memnun şekilde karşılanmayabilir. Ayrıca ABD ve NATO’nun S-400’lere karşı çıkmasının sebebi bu hava savunma sisteminin NATO savunma operasyonlarını ve uçaklarına dair istihbarat toplayabilme potansiyelidir. Bu minvalde satış yapılsa bile kime olacağı da önem arz etmektedir. Sonuç olarak Türkiye’nin S-400’leri başka bir ülkeye satabilmesi teorik ve teknik açıdan mümkün olsa da bu karar diplomatik engellerle karşılaşabilir.

Diğer bir çözüm ise Türkiye’nin S-400’leri devre dışı bırakma senaryosudur. Teknik olarak sistemin kullanıma sokulmaması veya fiilen kullanılmaması olabilir. Hâlihazırda Türkiye, S-400’leri aktif bir şekilde zaten kullanmamakta ve sistemler depoda bekletilmektedir. Bu sistemin gerektiğinde hızlıca kullanılabileceği, ancak şu an devreye sokulmadığı da ayrıca vurgulanmıştı. ABD için önemli olan S-400 sisteminin sahada aktif olarak kullanılmaması ya da Türkiye’nin F-35 programına tekrar dahil olması için S-400’lerin ABD’ye teslim edilmesi veya İncirlik üssündeki ABD kontrolündeki sektöre transfer edilmesi fikirler arasında olacaktır.

Sonuç olarak, uzun yollar boyunca Türkiye-ABD ilişkilerini etkileyen S-400 sorunu kısa vadede çözülecek bir sorun gibi gözükmemektedir. Özellikle iki pozisyon içerisinde de problemler ve diplomatik sorunlar yer alabilir; zira Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzenli bir ivme ile gittiği bir ortamda gerginlik olumsuz karşılanacaktır. Fakat diğer yandan ABD’nin yaptırımları kaldırması ve F-35 programına dönmesi açısından bu sistemleri kullanmaması veya satması gereklidir. İki durum da Türk dış politikasını yoğun şekilde etkileyecek sorunlardır diyebiliriz. Fakat bu sorunun ortaya çıkmasında Türkiye’nin taleplerinin göz ardı edilmesi, müttefiklik ruhuna uymayan politikalar uygulanması, NATO müttefikine yaptırımlar unutulmaması gereken durumlardır; zira sorun Türkiye’nin hava savunma takviyesine ihtiyacı olduğu dönemde bunun karşılanmamış olmasıdır.

Webinara
Kayıt Ol !

Son 2 Gün