Mehmet EMİR
Dr., Uluslararası İlişkiler
Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkiler köklü bir geçmişe sahiptir. Özellikle tarihsel, ekonomik, kültürel ve politik yaklaşımlar iki ülke arasında ön planda olmuştur. Ancak süreç içerisinde ikili ilişkilerde dalgalanmalar da görülmüştür. Alman bakış açısından Türkiye ile ilişkiler bazen güçlü bir iş birliği yönünde evrilirken bazen de zorlu aşamalardan geçmiştir. Ancak iki ülke arasındaki bağlar hiçbir zaman kopmamıştır.
Alman İmparatorluğu kuruluşundan itibaren Osmanlı Devleti ile güçlü ilişkiler geliştirmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar yakın iş birliği içinde olunmuştur. Savaşın kaybedilmesinin ardından kurulan Weimar Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasında eskisi kadar olmasa da yakın mesafede durulmuştur. Nasyonal Sosyalist dönemde ilişkilerin daha temkinli olduğu görülmüştür. Almanya’dan gelen akademisyenlere Türk üniversitelerinde çalışma olanağı sağlanırken diğer yandan ise Türk öğrencilerin Almanya’da öğrenim görmesi politikası izlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ikiye ayrılan Almanya, 1990 yılına kadar bölünmüş bir coğrafya olarak kalmıştır.[1]
Batı Almanya ya da Federal Almanya Cumhuriyeti, ABD ve Batı Bloğuna yakınken Doğu Almanya ya da Demokratik Almanya Cumhuriyeti ise Sovyetler Birliği hakimiyeti altında kalmıştır. Türkiye, Batı Almanya ile daha yakın bir bağ kurmuştur. Sovyetler Birliğine karşı yaklaşım ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyeliği iki devletin ortaklık temelini oluşturmuştur.[2]
Karşılıklı üst düzey politik ziyaretler ve Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğuna, Komisyon Başkanının Walter Hallstein olduğu bir dönemde başvurması daha yakın bir ortaklık düzlemi sağlamıştır. İki ülke arasında 1961 yılında İşgücü Alım Antlaşmasının imzalanmasıyla beraber 1973 yılına kadar 740 bin Türk işçi Federal Almanya’ya çalışmak için gönderilmiştir. Bu tarihten itibaren Almanya’nın işçi alım politikası değişmiş olsa da aile birleşmesi vasıtasıyla günümüze kadar gelen üç milyonluk Türk nüfusu varlığını sürdürmüştür.[3]
Soğuk Savaşın bitişinden sonra iki Alman devletinin birleşmesi, Sovyetler Birliğinin dağılması, Avrupa Topluluğunun güçlendirilerek Birliğe dönüştürülmesi gibi olaylar[1] nedeniyle Türkiye ve Almanya’nın çıkarlarında eskisine nazaran daha az uyum görülmüştür. Almanya’nın Türkiye politikasındaki değişimin sebepleri; misafir olarak gelen ancak kalıcı oluşunun özellikle 1973 petrol kriziyle belirginleştiği Türk nüfusu, birleşen Almanya’nın bu eyleminden dolayı artan ekonomik ve sosyal sorunları, uluslararası sahada daha aktif rol oynamak isteyen Almanya’nın Türkiye ile yaşadığı çıkar çatışmaları, terör örgütü PKK’ya karşı kullanılacak olan Alman silahlarının satışına yönelik ambargo, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine Lüksemburg Zirvesinde (1997) açıkça karşı çıkılması gösterilmiştir. Almanya’da Gerhard Schröder döneminde (1998-2005) Türkiye ile ilişkiler daha ılımlı bir süreç izlemiştir. Schröder’in ardından Başbakan olan Angela Merkel döneminde Türkiye’ye karşı daha mesafeli bir politika izlenmiştir. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine olumsuz bir tavır takınılırken iki ülke ilişkileri ekonomi odaklı olmuştur.[3]
Milenyum çağında Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkiler istikrarlı hükümetler vasıtasıyla sağlanmıştır. Türkiye’de 2002 yılından beri aynı siyasi görüş iktidarken, Almanya’da ise Schröder, Merkel ve Schulz yönetimin başında olmuştur. İki devlet arasında milenyum çağında önemli görülen olaylar aşağıda sunulmuştur.
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine aday olması, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile gerilimli ilişkileri iki ülke politikalarını doğrudan etkilemiştir. Almanya, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini kabul etmezken imtiyazlı ortaklık önerisinde bulunmuştur. Bu bağlamda Türkiye’nin kendilerinin bir parçası olması yerine bazı haklar verilerek dışarıda tutulması politikası izlenmektedir. Yunanistan ve GKRY, Türkiye ile olan sorunlarını Avrupa Birliği platformuna taşımıştır. Günümüzde özellikle Fransa bu iki devletin arkasında durmakta ve sorunları yalnızca bu devletlerin sorunu olarak değil Avrupa Birliği hudutlarına yönelik bir tehdit olarak algılamaktadır. Almanya’nın Türkiye ile ilişkileri çok farklı ve daha güçlü bir pozisyonda olsa da gelecekte Birliğin en önemli devleti olarak[4] politik duruşunu Yunanistan ve GKRY yönünde kullanması olası görünmektedir. Ancak Almanya’nın açık bir tavrının olmaması Türkiye’nin elini güçlendirmektedir.
Ortadoğu’da Filistin-İsrail gerginliğinde Almanya tarihsel süreçten kaynaklanan bir yaklaşımla İsrail’e daha yakın dururken, Türkiye ise Filistin’e daha yakındır.[3] Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele söylemiyle Almanya’nın peşmergeye lojistik destek sağlanması Türkiye’de tepkiyle karşılanmıştır. Bu durum karşısında Türkiye, güneyinde istemediği bir devletin kurulacağı endişesini taşırken Almanya ise IŞİD ile mücadeleye destek verilmesi açısından değerlendirmiştir. Almanya tarafından NATO hava savunma desteği olarak 2013 yılında Türkiye’ye gönderilen Patriot Bataryaları 2015 yılında geri çekilmiştir. [5, 6]
Suriye İç Savaşının ardından milyonlarca mültecinin ülkelerini terk ederek Avrupa’ya sığınma çabaları karşısında Avrupalı politikacılar bu durumu büyük bir problem olarak değerlendirmiştir.[7] Mülteciler en çok Yunanistan, İtalya ve Türkiye güzergahından Avrupa Birliği hudutlarına geçiş yapmaya çalışmıştır. Almanya’ya gelen bir milyon mülteci ülke politikasında gerilimlere neden olmuştur. Buna çare olarak Türkiye ile mültecilerin iade antlaşması imzalanmış ve karşılığında üç milyar avro verilmesi taahhüt edilmiştir.[8] Bununla beraber Ege’de NATO gemilerinin devriyeye başlaması ve Balkan devletlerinin sınırlarını sıkı bir şekilde kapatmaları sonucunda mülteci akınında yavaşlama görülmüştür.
Almanya açısından gerek Türkiye’ye verilecek olan üç milyar avronun büyük kısmının kendi bütçesinden sağlanacak olması, gerekse de gelen mülteci sayısının fazlalığı ve kamuoyunda bu durumun güvenlik sorunu olarak görülmesi neticesinde ikili ilişkilerde bu konuya dair daha yakın istişareler görülmüştür. Türkiye’nin uyguladığı mülteci politikasının Avrupa Birliği ve Almanya’nın güvenlik sorunlarına ilişkin direkt sonuçları olmuştur. Dolayısıyla mülteci sorunu karşısında iş birliği kaçınılmaz olmuştur.
Almanya’da Türklere karşı gerçekleştirilen şiddet içeren eylemler iki devlet arasında önemli bir konudur. Türkiye, ırkçılık, Türk düşmanlığı ekseninde Neo-Nazi kundaklamalarıyla daha etkin bir şekilde mücadele edilmesini talep etmiştir. Milenyum çağında bile Türklere karşı ölümle sonuçlanan saldırıların yapılması kabul edilemez bir durum olmuştur. Alman makamlarına bu konuya dair güvenlik kuralları ve hukuki düzenlemelerin daha etkili bir şekilde uygulanmasına dair talepler düzenli olarak iletilmiştir.
Türkiye’de terör suçu işlemiş olan kişilerin Almanya’ya geçişi ve burada iltica taleplerinin kabul edilmesi de bir diğer önemli sorun olmuştur. Özellikle terör örgütü militanlarının bu ülkede güçlü bir zemin bulabilmeleri Almanya tarafından bu kişilere yönelik olarak ılımlı bir yaklaşım sergilediği şeklinde algılanmıştır. Almanya bu konu hakkında gelen iade taleplerinin siyasi bir yönünün olup olmamasına göre değerlendirmede bulunmaktadır. Siyasi bir iade talebi olduğu değerlendirilen dosyalar beklemeye alınmaktadır.
Die Welt gazetesi yazarı Deniz Yücel’in Türkiye’de tutuklanması iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilemiştir. Almanya olayı gazetecinin tutuklanması ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması olarak değerlendirmiştir. Türkiye tarafı ise olayın gazetecilik olayı olmadığını ve Deniz Yücel’in örgüt propagandası yaptığını belirtmiştir. Deniz Yücel yargılandığı dava kapsamında serbest kalmış ve Almanya’ya geri dönmüştür.[9]
İstanbul’da 2013 yılı haziran ayında Gezi Parkı olaylarına iki devletin bakış açısı çok farklı olmuştur. Almanya eylemcilere karşı sert davranıldığını ve sivil toplum eylemlerinin bastırılmasının Avrupa Birliği değerleriyle bağdaşmadığını ileri sürmüştür. Buna karşılık Türkiye bu durumu içişlerine müdahale olarak değerlendirmiştir.[3]
Alman Parlamentosunun 1915 olaylarını soykırım olarak tanıması Türkiye-Almanya ilişkilerini germiştir. 2016 yılında bu yasa tasarısı kabul edilmiştir. Karar sadece Ermenilere yönelik bir eylemin olmadığını bunun yanında Hristiyan azınlığa karşıda suç işlendiğini iddia etmiştir.[10]
Türkiye buna karşılık İncirlik Üssünde askerlerini ziyaret etmek isteyen Alman milletvekillerinin gelişine onay vermemiştir. Alman Dışişleri Bakanı tarafından alınan soykırım kararının hukuki bir sonucu olmadığı duyurulmuştur. Akabinde gerilim düşürülmüş ve milletvekilleri ziyareti gerçekleştirmiştir. Ancak ilerleyen süreçte Türk siyasetçilerinin Almanya’da miting yapmasına izin verilmemesi üzerine ziyaretler yeniden yasaklanmış ve Almanya İncirlik Üssünde bulunan askerlerini Ürdün’e taşımıştır.[11]
Türkiye ve Almanya arasındaki en güçlü ilişki ekonomi alanında gerçekleşmiştir. Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı Almanya’dır ve ihracatında ilk sırada Almanya yer almaktadır. Ancak Almanya’nın ihracat sıralamasında Türkiye ilk onda yer almaz. Bu nedenle ticaret ilişkisinde Almanya’nın üstünlüğü görülmüştür. Almanya’da yaşayan Türk nüfusunun elli milyar avro ticari işlem yapmakta ve ciddi oranda istihdam sağlamaktadır.[3] Buna karşılık ise Türkiye’de altı binin üzerinde Alman menşeli şirket bulunmaktadır.[12] Almanya’da yaşayan Türk nüfus ayrıca turizm konusunda tercihini çoğunlukla Türkiye’den yana kullanmaktadır. Bu durum Türkiye’ye turizm gelirleri konusunda avantaj sağlamaktadır. İki ülkenin en geniş çıkarı ekonomi alanında gerçekleşmiştir.
Sonuç olarak her iki devletin ilişkilerinin seyri, içinde bulunulan sürece göre çıkarların uyuşması ya da çakışmasına göre belirlenmiştir. Ancak köklü bir geçmişi olan Türkiye-Almanya ilişkilerinde kopma yaşanmayacağı değerlendirilmektedir. Her iki tarafın da karşılıklı olarak kazanabileceği konular oldukça ilişkiler güçlü kalacaktır.
Kaynakça
[1] M. Emir, “Almanya’nın 1990-2018 Yılları Arasındaki Ekonomik Gücünün Askeri Güce Tahvili,” Master, İnternational Relations, Ufuk University, 2019.
[2] P. M. o. Liechtenstein. “The Risks of Ignoring Turkey.” Geopolitical Intelligence Services AG. https://www.gisreportsonline.com/r/turkey-west/ (accessed 03.01.2023).
[3] İ. Ermağan and B. Gümüş, “Türkiye-Almanya İlişkileri,” in Dünya Siyasetinde Almanya 1 – Tarih ve Dış Politika, H. Bağcı, İ. Ermağan, and B. Gümüş Eds. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, 2019, pp. 321-354.
[4] M. Emir, “Almanya’nın 1990-2018 Yılları Arasındaki Ekonomik Gücünün Askeri Güce Dönüşüm Analizi,” Anadolu Strateji Dergisi, vol. 4, no. 2, pp. 31-49, 2022. [Online]. Available: https://dergipark.org.tr/tr/pub/anasamasd/issue/74454/1226236.
[5] B. News. “ABD ve Almanya Türkiye’deki Patriot Füzelerini Çekiyor.” BBC. https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150817_patriot_fuzeleri_abd_almanya (accessed 03.01.2023).
[6] E. Göksedef. “Patriot Kararı Ne Anlama Geliyor?” Al Jazeera News. https://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/patriot-karari-ne-anlama-geliyor (accessed 03.01.2023).
[7] M. Emir, “Milenyum Çağında AB Kimliğinin Analizi (2010-2018),” International Journal of Politics and Security (IJPS), vol. 3, no. 2, 2021.
[8] A. B. T. Delegasyonu. “Geri Kabul Anlaşması.” Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu. https://www.avrupa.info.tr/tr/geri-kabul-anlasmasi-6895 (accessed 03.01.2023).
[9] NTV. “Serbest Kalan Deniz Yücel Almanya’ya Gitti.” NTV. https://www.ntv.com.tr/dunya/serbest-kalan-deniz-yucel-almanyaya-gitti,PF5N18BAwUeP0PfMR99xxw (accessed 03.01.2023).
[10] B. News. “Almanya Parlamentosu ‘Soykırım Tasarısı’nı Onayladı.” BBC. https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160602_almanya_soykirim_oylama (accessed 03.01.2023).
[11] M. Busse. “A Very Big Move.” Deutschland.de. https://www.deutschland.de/en/topic/politics/a-very-big-move (accessed 03.01.2023).
[12] C. Hasselbach. “Türkiye Almanya ile İlişkilerini Riske Atabilir mi?” T24. https://t24.com.tr/haber/turkiye-almanya-ile-iliskilerini-riske-atabilir-mi,392478 (accessed 03.01.2023).